Vallahi Özendim Sana | MEHMET YAVUZ ŞEKER

Yazar Mehmet Yavuz Şeker

(Tabii ki herkesin ne olduğunu Allah bilir ve biz hiç kimseyi Allah’a karşı tezkiye etmeyiz. Ama bir de gözün gördüğü, kulağın işittiği vardır, hüsnü zan vardır. Şimdiki söyleneceklere bu açıdan bakılması istirhamıyla.)

Dünyanın en uzak köşelerinden birinde yaşarken, bir gün, telefonum çaldı. Bilinmeyen bir numara arıyordu. Hemen açtım. Karşımdaki sendin. Bana “Alo, ben Ramazan, şu anda umredeyim. Efendimiz (sas)’in huzurundayım. Dua ediyordum. Aklıma sen geldin. Bir arayayım dedim.” dedin. Sen böyle deyince ben sadece “O huzurunda olduğun zata benim de selamımı söyle, dualarından da eksik etme.” diyebildim. Sen orada ben orada, daha fazla konuşamadık. Biliyor musun ben senin bu jestini hiç unutmadım. Hani Ka’b bin Malik (ra)’in tevbesi kabul edilince mescide çağrılmış ya. Mescide girer girmez Hz. Talha kalkıp ona bir sarılmış ya. Hz. Ka’b da onun bu jestini hiç unutamamış ya. Senin jestin de benim için işte aynen öyledir.

Ben de umreye gitmiştim ama seni oradan aramak benim aklıma gelmemişti. Sen işte böyle vefalı, böyle samimi bir arkadaştın.

Ortaokul çağımızın bir kısmı seninle beraber geçti. Lise yıllarımızda ise aynı sınıftaydık. Sen ortaokulun bir kısmını Bozyaka’da okumuştun. Orada o yaşlarda aldığın şuur ne kadar olabilirdi ki? Ama sen memleketine döndüğünde hep oranın havasını teneffüs etmeye devam ettin. Orada öğrendiklerini hem kendin tatbik ediyor hem de arkadaşlarını teşvik ediyordun. Hemen her şeyi, duygu ve düşünceni anlatmaya vesile biliyordun. Oralarda öğrendiğin tekvandoyu bizlere öğretirken bile aslında senin hizmet ettiğini ben çok sonradan fark ettim.

Lise bitince sen kapağı işletmeye attın. Hem kömürün çıkarıldığı hem elektriğin üretildiği termik santralde elektrik teknisyeni olmuştun. Sen orada da hep Hizmet şuuruyla hareket ettin, öyle davrandın, öyle yaşadın. Senin hayatının anlamı, karşına çıkan insanları Hizmet’le tanıştırmak, onların dinli imanlı, abdestli namazlı olmalarına vesilelik idi. Zaman içerisinde yüzlerce insanın gönlüne Hizmet tohumları ektin. O tohumlar zamanla başak verdi, çiçek açtı, sayısız meyveler veren ağaçlar haline geldiler. Sen, benim bunları senin için söylediğimi duysaydın “Estağfirullah, bütün bunları yapan Allah’tır” der, beni ikaz ederdin.

İşte Ramazan ben şahidim ki sen yıllarını bu ulvi gayeye yönelik örgüledin. Sonra 15 Temmuz patlak verdi. Ortalık toz duman oldu. Hizmet insanları için zor günler başladı. Sen o zorlukları en üst perdeden yaşayanlardan biri oldun. Yaptığın hizmetler çok çaplı olduğu için, onun karşı reaksiyonu da o nispette şiddetli oldu. Senin çabalarınla ortaya çıkan meyvelerin çok az bir kısmı kurtlanmıştı. Senin aleyhinde mahkemelerde şahitlik ettiler. “Ramazan” diyorlardı. “Bizi tanıştıran, getiren, götüren, yediren, içiren… Ramazan.”

Mahkemenin kararı şaşırtmadı. Sana 9,5 yıl verdiler. Yatarı 6 yıldı bu zamanın. Bizler dışarda kendi hayatımızı yaşarken, sen ve senin gibi binlerce kardeşimiz zorla hapislere atıldı, canlı canlı kabirlere sokuldular. Demir parmaklıklı, basık havalı, çaresiz yıllar günbegün erimeye bırakıldı. Sen ümit, azim ve iradenle orayı da değerlendirdin. Kim bilir Yüceler Yücesi ile defalarca neler konuştun, içini O’na nasıl döktün, kimseye fark ettirmediğin hıçkırıklarınla, münacatınla kurbiyetin mazharı nasıl oldun.

Son aylarında oğlun da sana koğuşta eşlik etmeye başladı. Baba oğul vuslat mı, hasret mi neler yaşadınız kim bilir.

Uzayan dakikalar, saatler, günler, aylar, yıllar anbean geçti. Koskoca 6 yıl geride kaldı ve senin tahliye vaktin geldi. Yarın, hapisten çıkma, eşe dosta kavuşma, ayrılık ve hasretin sona ereceği gündü. Bazı şeyler bitecek, hayat kaldığı yerden bir şekilde devam edecekti. Sen de gayet doğal olarak elbette yarına ve sonrasına hazırlanıyordun. Sadece sen mi? Eşin başta olmak üzere, bütün çocukların, akrabaların, sevdiklerin de senin yolunu gözlüyorlardı. Hep beraber “vira bismillah” deyip, çok daha derin bir idrakle, çok daha lezzetli, çok daha anlamlı bir halde hayata devam edecektiniz.

Sen o gece, ertesi günün heyecanını yaşıyordun. Belki gözlerine doğru dürüst uyku bile girmemişti. Ama senin hakkında çoktan verilen bir karar vardı ve onu henüz sen bile bilmiyordun. Gece geç vakitte kalbinde bir aritmi hissettin. Hemen görevlilere haber verildi. Seni koğuştan alıp ambulansa bindirdiler. Yürüyerek bindiğin ambulanstan, nefes alıp vermelerini bitirmiş olarak ineceğinden senin de haberin yoktu.

Yüreğin dayanmamıştı.

Hayır, yüreğin seni alıp, hep rızasını gözettiğin Yüceler Yücesi’ne götürmüştü.

Senin hakkında verilen karar, dünyanın kazuratına tekrar bulaşmaman yönündeydi. Tertemiz bir şekilde ötelere gidebilmen için böyle olması takdir edilmişti.

Ve sen yarına çıkamadın. Kalp krizi bahanesiyle Allah’a yürüdün.

Ve ben senin bu haline benim talihli kardeşim, vallahi çok özendim…

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy