Uçakları Tanrıları Sanan Yerliler ve Papua’dan Gül Devri Esintileri

Yazar Orhan Keskin

Yeryüzünde gidilmedik bir diyar kalmasın diye; yüreklerindeki sıcaklığı, gönül dünyalarındaki sevgiyi paylaşmak için çıktılar yola… Az gittiler, uz gittiler… Papua Yeni Gine’ye ulaştılar bu sefer de… Seyir defterlerine duyup gördüklerini, hissettiklerini karalayıverdiler üç beş satırla… Yeryüzünün uzak bir köşesi bu ülke, garip bir coğrafya…

Belli ki Sahabeler ulaşamamış; ama 14 asır sonra sonra sahabe gönüllüler ulaşmış bu diyara. Buradaki insanlar, beyaz adamlarla tanışmanın şaşkınlığını henüz atamamışlar üzerlerinden. Daha yakın zamanlara kadar uçakları; gökten inen tanrılar; havaalanlarını tanrıların ineceği tapınaklar; havaalanlarında yapılan birtakım işlemleri de tanrıların hoşnutluğunu kazanmak için yapılan ibadetler sanmışlar…

Gökten inen tanrılar kendilerine de gelsin, diye havaalanına benzeyen büyük düzlükler yapmışlar köylerine, bu alanların bir köşesine masalar yapıp birbirlerine bilete ya da uçuş kartına benzer kâğıtlar alıp vermişler. Ama beklenen uçak tanrılar gökten bir türlü inmemiş… Beyaz adamların bu işe engel olduğunu düşünmüşler sonra.

İl merkezlerinde yaşayan yerliler, şehir hayatına birazcık uyum sağlasalar da henüz Papua ormanlarının derinliklerinde yaşayan teknolojiyle ve beyaz adamlarla tanışmayan yerlilerin sayısı hiç de az değil…

İşte böylesine zor bir coğrafyada imanla şereflenip gözü gönlü hakikate açılan insanlar da yok değil elbette. Sır kapılarının sıkça aralandığı bu diyarda; ince ruhlar daha bir incelir, gönlü gözü açıklar da bir başka derinleşir.

Yaklaşık 10 bin Müslüman yaşamaktadır Papua Yeni Gine’de… Bu insanlara; başlangıçta bir İngiliz Albay Sadık Sandback vesile olur. Hindistan’da görev yaparken hakikatle buluşur. Bir süre sonra da Papua’ya tayini çıkar. Biricik eşini de kaybeder. Birkaç yıl çalışıp emekliye ayrılır. Emeklisi gelmiş yaşlı bir insan, bir an önce zor şartlardan çıkıp ülkesine dönerek dinlenmek ister ama dostumuz öyle yapmaz: “Şartlar ne kadar ağır olsa da burada kalıp yerlilere hakikati anlatmaya devam etmeliyim” diye düşünür.

Hayatta hiçbir yakını bulunmayan bu hak dostu, ömrünün kalan kısmını yerlilere adar.  28 yıl Papua’da yaşar. Bu süre içerisinde birçok yerlinin Müslüman olmasına vesile olur. Son dönemlerinde seksen yaşlarındadır; yıllar önce mayına bastığından ayakları yara bere içindedir, şeker hastalığına müptela olduğu için de yaraları bir türlü iyileşmemektedir. Bu hâli ile bile çalışmalarına devam eder; aşkından, şevkinden hiçbir şey kaybetmez. Müslüman olan yerlilerle el ele verip şirin bir cami inşa ederler. Kendisi caminin bir köşesinde yaşamaktadır. Evi de, yuvası da burasıdır…

İlerleyen yaşına rağmen emekli maaşıyla yokluklar içinde yaşayan yerlilerin yardımına koşar. Yürümekte zorlandığı için kendine sahip çıkan yerlilerin yaptığı bir tahterevalliyle kimselerin ulaşamadığı kabilelere ulaşır. Onlara, gönlündeki ve ruhundaki güzellikleri aktarır. Duyup hissettiklerini, anlayıp iman ettiklerini onlarla paylaşır.

Asrımızda yaşayan sahabe gönüllü bu insan; kimsesiz, uzak diyarlarda neler hissetmiş, neler duymuştur… Ne sırlara mazhar olmuştur bilemeyiz. Ama onun dünyasına şöyle uzaktan bir göz atmak bile ibretlerle dolu bir tablo sunuyor ruh dünyamıza… Yaşına ve hastalıklarına rağmen bu muhteşem duruşuyla Eyüp El Ensari hazretlerini hatırlatıyor bizlere…

Sıddık Sandback; Amerika’da gerçekleşen 11 Eylül 2001 saldırılarında da Papua Yeni Gine’dedir ve bu süreçte ülke genel meclisinde orada yaşayan Müslümanların ülkeden kovulması kararı tartışılırken meclisteki görüşmelere katılarak İslam’ın her türlü teröre ve şiddete karşı olduğunu anlatır. Hatta üst seviyedeki yöneticilere İslam’ın gülen yüzünü göstermeye çalışır ve onların sempatisini kazanır. Seminerler verir, gazetelere doğru Müslümanlığı anlatan yazılar yazar ve bir dergi çıkararak daha çok insana ulaşmaya çalışır.

Sadık Sandback oraya okul açmak için gitmiş olan arkadaşlarımıza ciddi sahip çıkar. Mehmet Ali Şengül Hocamıza da kendisini anlatmıştık; okul açma süreci, şartlardan dolayı biraz gecikince oradaki arkadaşlarımıza ve Sadık Sandback’e selamlarını iletmiş ve “2 sınıfla da olsa eğitime başlamak çok önemli!” demişti ve bu isteğini yerine getirmek için Sandback’in kendilerine yardımcı olarak verdiği Samsun’la arkadaşlarımız el ele verip minik sevimli bir okul açmışlardı…

Ömrünü Papua’daki yerlilere hak ve hakikati anlatmaya adayan sahabi gönüllü bu insan 2009 yılında vefat eder Ülkedeki Müslümanlar O’nu hiç unutmazlar ve her yıl vefat yıl dönümünde kendisi için anma programı düzenler ve dualar ederler. O’nun Papua’da başlamasına vesile olduğu “Gül Devri Esintili” hizmetler de aşkla, şevkle, sevgiyle devam etmektedir…

web

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy