“Sözün Hikayesi” | Esra Kaya

Yazar Editör

SÖZÜN HİKAYESİ

Kalem… Sözün yakın arkadaşıymış. O kadar sevmiş ki kalem sözü, onun yok
olup gitmesine gönlü razı gelmemiş. Seni ölümsüzleştiremem ama hemencecik
yok olmanı engelleyebilirim, demiş ve sözü kağıda emanet etmiş. Akıl ve vicdanı
da, “Sözü hiç yalnız bırakmayın. Unutmayın, onun rehberi sizsiniz!” diye sıkıca
tembihlemiş.

Söz, minnettar kalmış kaleme. Onun sayesinde eskisi gibi uçup gitmiyormuş
artık. Bu sevinçle birbirinden güzel anlatılarını art arda sıralamış. İlmin kapılarını
herkese açmak için varlığını adamış. Çalışmış, çabalamış ve baş döndürücü bir
güce ulaşmış.

Başlangıçta her şey iyiymiş ama günlerden bir gün söz, gücünün farkına
varmış. Kalem zaten ona sonsuz güveniyormuş. Kağıt ise zamanın ve sınırların
ötesine iletiyormuş onu. Artık buyrukları daha çok kişiye ulaşıyormuş. Evet, evet
buyrukları, çünkü çoktandır fikirleri sivriltip buyruğa dönüştürmüş. En tehlikeli
dogmaları yağmur gibi yağdırmış dünyanın her bir yanına. Ön kabuller,
doğruluğu şüpheli bilgiler… Ne dese inanıyormuş insanlar.
Kendi güzelliğinden ve gücünden başı dönmüş sözün. İnsanların
düşüncelerini tesiri altına almada ustalaşmış iyice. Cerbeze en sevdiği azığıymış.

Artık sözle oyun olmazmış. Can veremez ama havada kavis çizen bir kılıç gibi
inermiş insanların tepelerine… Yani can alırmış.
Söz, uzun süre bu sarhoşlukla yaşamış. Ta ki bir gün kalem onun karşısına
çıkıp hakikatleri haykırana kadar:
-Kullanıldığını görmüyor musun? Kendi sesinle büyülüyorlar seni, cerbezeyle
zehirliyorlar.

Söz inanmak istememiş:
-Yalan söylüyorsun, beni kıskanıyorsun, demiş.
Yine de içini bir şüphe kaplamış. Kalem, onun en sadık ve fedakar
dostuymuş, daha önce onun kaybolup gitmemesi için elinden geleni yapan sevgili
dostunun şimdi onun kötülüğünü istemesi hiç mantıklı değilmiş.

Düşünmüş, taşınmış. Derken aklına bir çözüm gelmiş. Bir müddet susmaya karar vermiş.

Bu sayede kimse tarafından kullanılmadığını, isterse konuşup istemezse
susabileceğini kaleme kanıtlayacakmış. Öte yandan kendini çok huzursuz
hissediyormuş. Ya kalem haklı çıkarsa? Ya sadece bir figüransa bu sahnede ya da
bir kukla… Ya başkasıysa gücünün kaynağı… Eğer gerçekten birileri tarafından
kullanılıyorsa onun susmasına izin vermeyeceklerini anlamış. Şüphesi korkuya
dönüşmüş. Buna rağmen cesaretini toplamış, korkularını bir kenara bırakıp
yüzleşmeye karar vermiş.

Ne yazık ki, sözün korktuğu başına gelmiş. Susmaya çalışmış ama
susamamış. İnivermiş o an gözündeki kalın perde. Kalemi görmüş perdenin
ardında, ayağında prangayla. Önünde yaşlı bir dede duruyormuş iki büklüm,
seksen dört yaşında, kaddi bükülmüş acıyla. Ne olduğunu anlamamış önce. Fark
etmiş ki ağzından dökülen istemsiz kelimeler, ayağı prangalı kalemden kağıda
akıyor, ardından yaşlı dedenin bileklerinde kelepçeye dönüşüyormuş. Başka bir
yerde kucağında yeni doğmuş bebesiyle bir annenin ve engelli bir gencin
bileklerindeki kelepçeleri görmüş. “Bırakın!” demek istemiş, “Savaşta bile uyulması
gereken kurallar vardır. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Hiç mi vicdanınız yok?”

Ancak onu bir kılıç gibi sallayan, Sophokles’in aklına gelmeyecek trajedileri ona
söyleten, özü kötülükle mayalanmış zift ruhlar onun konuşmasına engel olmuşlar.
Nedenini aramış söz, “Bu insanlar, hangi ara bu kadar kötü oldular? Neden
fark etmedim şimdiye kadar?” Sonra yola çıkarken yanına aldığı arkadaşlarını
hatırlamış: Akıl ve Vicdan… Çılgınca bakınmış etrafına. Çaresizce aramış her yeri.
Ancak bulamamış. Anımsamaya çalışmış onları en son ne zaman gördüğünü,
anımsayamamış. İşte o an anlamış, bu felaketin sebebini. Başını taşlara vurmuş
ama çare olmamış.

İşte bu, sözün hikayesidir, yakasını kötülüğe kaptırmışlığın, çöktükçe dibe
çökmüşlüğün hikayesi… Sözün başına gelenler, bir bıçağın, cerrahın elinden
caninin eline geçtiğinde yaşanacaklardan farklı değildir. Söz, vahiyden beslenen
dillerde gönüllere şifa kaynağıyken Goebbels’in takipçileri onunla nice halkların
felaketini kurgulamış ve hala kurgulamaktadır. Masumlara hayatı zindan eden işte
bu distopyadan kurtuluşun tek anahtarı ise sözün yeniden kadim dostları akıl ve
vicdan ile buluşmasıdır.

Hizmetten | Esra Kaya.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy