“Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan rehberimize merhamet et ki, bize sirayet etsin.”
Soru: Salât-u selâm ne demektir?
Salât ve selâm kelimelerinden oluşan “salât-u selam” terkibi, Hz. Peygamber için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının onun üzerine olması dileğini ifade eden dualardır.
Soru: Salât-u selâm neden önemlidir?
Cevap: Salât-u selâm, bizim manevi hayatımızın kıvama ermesi, kemal bulması için en önemli dinamiklerden birisidir.
Soru: Kur’an-ı Kerimde salavât okumak geçiyor mu?
Cevap: Evet, Ahzab suresi, 56. cı ayetinde şöyle geçmektedir: “Allah ve O’nun melekleri Peygamber’e hep salât ederler. Ey mü’minler, siz de Ona salât (ve dua) ediniz ve samimiyetle selâm veriniz.”
Soru: Kur’an ve sünnet bağlamında “Salavât” kelimesi ne anlama gelmektedir?
Cevap: Salavât, salât kelimesinin çoğuludur. Salât ise; tebrik, tezkiye, duâ, istiğfar, rahmet gibi anlamlar içermektedir.
“Salavâtın manası ve özü, Allah Resulü (asm)’e dua edip makam ve mevkisinin daha da genişleyip parlak bir hâle gelmesi için Allah’a ricada bulunmaktır.
Soru: Yazılarda Peygamberimizin adı her geçtiğinde açıkça: “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek gerekir mi?
Cevap: En iyi, en güzeli bunu uzun şekliyle yazmak, kısaltma yapmamaktır.
Ancak yazıda bu gibi salavat getirme çoğalınca, okuyanlar bazen zorlanmakta ve hürmet yerine bıkkınlık ve geçiştirmeye sebep olmaktadır. Hürmet zedelenmesi meydana geliyor.
Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa bir kaç defa “Sallallahü aleyhi ve sellem” yazdıktan sonra bunun kısaltılmış şeklini (sav) şeklinde yazıp, okuyanların irfanına bırakmak da uygun olabilir.
Soru: “Salât-ı münciye” ve “Salât-ı tefrîciye” duaları Kur’anda ve sünnette geçiyor mu?
Cevap: Bu salavatlar Hz. Peygamberden (sav) nakledilen dualardan değildir. Bunlar, Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygambere (sav) salât-ü selâm getirmeyi emreden âyetine istinaden asr-ı saâdetten çok sonraları tanzim edilmiş salât-ü selâm türü dualardır.
Soru: Peygamber aleyhisselatü vesselâm’ın öğrettiği bir salavât var mıdır?
Cevap: “Ey Allah’ın Elçisi, sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?” sorusuna karşılık, Peygamberimiz, namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz “Allahümme salli, Allahümme bârik” duâlarını öğretmiştir.
(Buhârî, Tefsir 33:10; Tirmizî, Tefsir 33:23.)
Soru: Salavat getirmenin dini hükmü nedir?
Cevap: Salavat her mümine ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnettir. Salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir. Rasûlü Ekrem Efendimiz, “Yanında benim adım anılıp da bana salât getirmeyen kişinin burnu sürtünsün, hakarete uğrasın ” buyurmuştur. (et-Tâc, V, 145)
Soru: “Salât-u selâmın faydası nedir?” diye soranlara nasıl cevap veririz?
Cevap: Getirilen salât–ü selâmdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler. Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (asm) cennetteki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler.
Soru: Belli bir salavat var mıdır?
Salavâtın sayılamayacak kadar çeşitleri vardır. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” ile “Sallallahü aleyhi vesellem” salavatları ve ezandan sonra okuduğumuz duadır.
Soru: Salavat için belli bir gün var mıdır?
Cevap: Her zaman salavat okunabilir, okunmalıdır. Hadis–i şerifte: “Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.” buyrulmuştur.
Soru: Salavât için belli bir sayı var mıdır? Salavâta başlanırken besmele okunur mu?
Salât-ü selâm getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman ve istediği miktarda salât-ü selâm getirebilir. Salât-ü selâm için besmele çekme zorunluluğu yoktur.
Soru: Salavât getirmenin faziletleri nelerdir?
Cevap: Salavât, Allah tarafından reddedilmez bir duadır. Bu niyetle dualarımıza redde uğramayan salavâtla başlar, salavâtla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz.
Her salat getirenin ismi Peygamber Efendimiz (S.A.V) e iletilir.
Günahları affedilmesine vesile olmaktadır.
Übeyy ibni Kâ’b bir gün Peygamberimize (asm) şöyle sordu:
“Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salavât getiriyorum. Duamın ne kadarını salavâta ayırayım?” Peygamberimiz
“Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu:
“Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine,
“Dilediğin kadarını, ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” buyurdu.
“Yarısını?”
“Dilediğin kadarını. Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.”
“Peki, duamın tamamını salavâta ayırsam?”
“İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)
Soru: Salavât, sadece Peygamber Efendimiz sallahü aleyhi ve sellemin şahsi kemalâtını inkişaf ettirmek için midir?
Cevap: Salavât sadece Peygamber Efendimiz (asm)’in şahsi kemalâtını inkişaf ettirmeye yönelik değildir. Peygamber Efendimiz (asm) öyle şümullu bir hâle gelmiş ki, onun kemalatı bütün inananların kemalatı demektir.
Mesela, bir ülkenin devlet başkanının dünya gündeminde itibar kazanması hem kendi mevkisinin yükselmesi, hem de temsil ettiği milletin itibar kazanması demektir.
Aynı şekilde Peygamber Efendimiz (asm)’in şümullü sofrası olan bu makam-ı mahmudu biz dua ve salavatlarımızla teyit ve takviye edersek, bu hem Peygamber Efendimiz (asm) açısından hem de inananlar açısından güzel ve faydalı olur demektir.” (Sorularla Risale)
Soru: Peygamber aleyhisselama bağlılığın ifadesi olarak salavâtı nasıl anlamalıyız?
Cevap: Biz getirdiğimiz salavâtla, Peygamber Efendimiz aleyhisselâtü ve sellem ile olan manevi bağımızı güçlendirmiş, O’na olan bağlılığımız ve biatımızı yenilemiş oluyoruz. Sadakat ve bağlılığımızı gösteriyoruz. Biz ne ölçüde Efendimiz (asm)’e salavat getirirsek o ölçüde onunla bağlantı kuracağız ve o ölçüde Rabbimize yakın olacağız.
Soru: Mekandan münezzeh, Allah’a yakınlaşmak için salavât getirmenin hikmetleri nedir?
Cevap: Allah resûlü, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, rahmetin cisimleşmiş, somut halidir. “Alemlere rahmet olan, rahmetin o cisimleşmiş haline ulaşma vesilesi ise salavâttır. Öyleyse âlemlere rahmet olan Resûlü Ekrem’e kavuşmak için salavâtı kendine vasıta yap ve o Zâtı da (aleyhisselâtü ve sellam) rahman’ın rahmetine vesile kabul et.”
Sözün Özü: Rahmet hazinelerinin en kıymetli pırlantası ve bekçisi Zat-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm olduğu gibi, en birinci anahtarı da Bismillahirrahmanirrahîm’dir. Bu hazinelerin kapısını en kolay açan anahtar ise salavâttır.
(Ondördüncü Lemâ, ikinci makam, Altıncı sır)
Soru: Bu kadar çok salavât okumanın hikmeti ve salâtla beraber selâmı zikretmenin sırrı nedir?
Cevap: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma salavât getirmek, tek başıyla bir tarik-i hakikattır. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm sonsuz derecede rahmete mazhar olduğu halde, sonsuz salavâta ihtiyaç göstermiştir.
Çünkü, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bütün ümmetin dertleriyle alâkadar ve saadetleriyle nasibedardır. Nihayetsiz istikbalde, ebedü’l-âbâdda, nihayetsiz ahvâle mâruz ümmetin, bütün saadetleriyle alâkadarlığının ihtiyacındandır ki, sonsuz salavâta ihtiyaç göstermiştir.
Hem Resul-i Ekrem hem abd, hem resul olduğundan, ubudiyet cihetiyle salât ister, risalet cihetiyle selâm ister ki: Ubudiyet halktan Hakka gider, mahbubiyet ve rahmete mazhar olur. Bunu es-salât ifade eder. Risalet Haktan halka bir elçiliktir ki, selâmet ve teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrâsına muvaffakıyet ister ki, selâm lâfzı onu ifade ediyor.
Hem biz seyyidinâ lâfzıyla tabir ettiğimizden, diyoruz ki: Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin.” (Emirdağ Lahikası/2, sayfa 220)
Biz ne kadar Allah Resulüne salavât getirirsek, Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellemin Allah katında eli ve şefaati o kadar kuvvet kazanır. Bu kuvvet kazanan şefaat eli yine zorda kalacak olan ümmetinin kurtuluşunda sarf edilecek. Yani bir çeşit, bizim Allah resulüne dua ve salatlarımız, bize şefaat olarak geri dönecektir. Biz kendimiz için dua etmiş oluyoruz.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
Hizmetten | Halil Şimşek