Sızıntı’dan Çağlayan’a | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Sızıntı Dergisi, 1979 Şubat ayında yola çıkarken, “Sıza sıza göl olur, Akar akar yol olur, Yaradan dileyince, Az çoklardan bol olur.” diyerek yayın hayatına başlamıştı. Mütevazi adımlarla çıktığı bu yolda şimdilerde, ‘Göl’den öte bütün göllerin hayat kaynağı olan Çağlayan’a dönüştü. Çağlayanlar nihayet varıp deryaya dökülür. ‘Çağlayan Dergisi’ de bir gün derya olacaktır inşaallah.

Sızıntı, ilk yayın hayatına başladığında her ay doğum yapacak bir anne gibi sancıyla kıvranır ve okuyucularına nur topu gibi bir dergi hediye etmeye gayret ederdi. Bu sancının en şiddetlisini ise elbette Hocaefendi çekiyordu. Dile kolay 37×12­ ay, toplamda 444 ay yayın hayatında kalan Sızıntı dergisine her ay yazı derleyip toparlamak dışarıdan bakıldığı kadar kolay değildi. Muhatap kitlesinin fikri bakımdan günün şartlarına uygun bir şekilde beslenebilmesi için Üstad Bediüzzaman’ın deyimiyle Sızıntı Dergisi bir “Âlim-i mürşid” oldu. Okuyucularına ‘koyunun kırda bayırda otlayarak kuzusuna süt vermesi” gibi çok farklı kaynaklardan beslenerek ilmi, ab-ı hayat kaynağı olan süt kıvamında sundu. Ancak 2016 Temmuz’unda çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile kırk haramilerce yayın hayatına son verildi.

Hocaefendi, sanki bir gün böyle bir mesele olabilir endişesiyle daha baştan yol gösterme adına şöyle der:  “(Hizmet erinin), bugününü bütün bütün yıksalar, o yönelir yarınlara ve yoluna o kulvarda devam eder; yarınlarını da yok etseler atını mahmuzlar ve öbür günlere koşar. Baş edemezler böyle biriyle ve edememeliler de. Zira o imanı, azmi, ümidi sayesinde, bozgunlar yaşadığı ya da yıkıldığı durumlarda bile hep bir başka muvaffakiyet ve zaferin projeleriyle serinlemiştir.”[1]

Demem o ki Hocaefendi, yıllar önce Sızıntı’da yayınlanan bu yazıda dediği gibi muhataplarını ismini “Çağlayan” koyduğu yeni bir projeyle serinletti ve serinletmeye de devam ediyor. 84 yaşına rağmen her ay bir annenin yavrusuna olan şefkatinden öte bir ihtimamla Çağlayan Dergisinin mizanpajıyla uğraşıyor. Bu mevzuuyla alakalalı Herkülnağme sosyal hesabında, “HİZMET DURMADI, DEVAM EDİYOR!” başlığıyla bir video yayınlandı. İzleyenler görmüş olmalı. Hocaefendi o görüntülerde Çağlayan Dergisinin Eylül 2022 sayısının mizanpajıyla bire bir ilgileniyor.

Evet, Sızıntı’nın yayın hayatına başladığı ilk günden Çağlayan’a dönüştüğü günümüze kadar Hocaefendi’nin dergilerin mizanpajlarıyla bizatihi meşgul olduğunu biliyoruz. Onun, birbirinden kıymetli yazıları seçerken gösterdiği hassasiyeti keşke okuyucular olarak bizler de (kendi adıma) posta kutusundan aldığımız andan itibaren fırından taze çıkmış ekmek gibi okuyup hazmedebilsek.

Halbuki bazılarımızın değişik bahanelerle okuma nezaketinde bulun(a)madığı bu dergiler, kim bilir nice gönülleri rikkate getiriyordur? Bakınız Hizmetten.com’da Mehmet Yıldız imzasıyla yayınlanan Daha Çok Okumalı Değil Miyiz?başlıklı yazıda bununla ilgili ilginç ve bir o kadarda çarpıcı bir hatıra okudum. O hatırada, yıllar önce akademik bir çalışma için Japonya’ya giden bir arkadaşımız şöyle diyor: “Üniversitenin kampüsünde 3-4 arkadaş otururken yanı başımızdan bir hanımefendi geçiyordu. Bizim yabancı olduğumuzu fark edince, nereli olduğumuzu sordu. Biz de “Türkiyeliyiz” dedik. Sonra da “Dininiz nedir?” dedi. “Müslümanız” dedik. “Dininizin çok değer verdiği, bir bilim insanı olarak benim de çok değer verebileceğim bir cümleyi bana söyleyebilir misiniz?” dedi. Fazla vakti yoktu. Hemen bir şey söylemeliydim. O anda aklıma, Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayetleri olan: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı rahim duvarına yapışan yapışkan bir maddeden yarattı” (Alak 1-2) ayetleri geldi.

Bu ayetleri dikkatlice dinleyen hanımefendi; “Çok önemli konular bunlar; okumak, O’nun adıyla okumak, yaratılış gerçeği, insanın muhatap alınması, çok ilginç” dedi ve ayrılıyordu ki o an aklıma bir de çantamdaki Fountain Dergisi (Çağlayan’ın İngilizce versiyonu) geldi ve hemen çıkarıp dergiyi uzatarak, “Bir de bunu inceleseniz” dedim.

15 gün sonra soy ismimle anons ediliyordum. Baktım o hanımefendi. Gittim masasına oturdum. 2 saat kadar soru-cevap şeklinde konuştuk. Dergiyi geri verdi. Her satırını çizmiş gibiydi. Ama başyazı ikişer defa çizilmişti ve bana ısrarla başyazarı sordu. Ben de dilim döndüğünce; “Dünyada cehaletin önüne geçebilmek için eğitim seferberliği yapan, öncülük eden bir fikir ve aksiyon insanı olduğunu ve ömrünü insanlığa adamış büyük bir rol model vs.” şeklinde bir şeyler anlattım.

Hanımefendi “Okuduğunuz o Kur’an’ın ilk ayetleri ve verdiğiniz bu dergi, 15 gündür bana yeni bir bakış açısı kazandırdı. İçimde Müslümanlığa karşı ilgi uyandı ve bu dine nasıl girebilirim diye düşündüm” dedi.

Rabbim elimizdeki nimetin şükrünü kendi cinsinden (okuyarak) şükretmeyi lütfetsin.

[1] Fethullah Gülen “İnanan Sarsılsa da Devrilmez” Sızıntı, Mayıs 2001, Cilt 23, Sayı 268

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy