Bediüzzaman Hazretleri Yedinci Lem’a’da bu manayı şöyle ifade etmektedirler: “Sahâbeyi tavsîfât-ı mühimme ile senâ ederken, en büyük bir mükâfâtın vaadi, makamca lâzım geldiği halde,
kelimesiyle işaret ediyor ki, istikbâlde Sahâbeler içinde fitneler vasıtasıyla mühim kusurlar olacak. Çünkü mağfiret, kusurun vukûuna delâlet eder. Ve o zamanda Sahâbeler nazarında en mühim matlup ve en yüksek ihsân, “mağfiret” olacak ve en büyük mükâfât ise, afv ile, mücâzât etmemektir.”
Bu, belli bir yere kadar sürdü. Bunu da yine o Söz Sultanı ifade buyuruyor, Gönül Sultanı ifade buyuruyor, İdrak Sultanı ifade buyuruyor:
“En hayırlılarınız benim çağımda yaşayanlardır. Sonra onu takip edenler (Tâbiîn), sonra da onları takip edenler (Tebe-i Tâbiîn) gelir.” “Çağların/asırların en hayırlısı, en nûrânîsi, bir yönüyle insanlara en fazla tesir edeni, imrendirici olanı, Benim içinde bulunduğum çağdır/asırdır!” buyuruyor. Ondan sonraki asır, Tâbiîn asrı, Sahabe’yi görenler; Hâle’ye müteveccih yaşayanlar asrı. O (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir Kamer-i Münîr idi. -Bu tabiri Hazreti Pîr-i Mugân da kullanıyor.- Etrafındaki o ışık hâlesi de sahabe-i kiram idi.