2023 yılının son aylarını yaşıyoruz şimdilerde… Serin bir Kanada akşamında, 7 yıl önce kaybettiğim annemin hatıraları hayalimde… Bizler hep “gurbeti koymak zorunda kaldık” sevdiklerimizle aramıza. Bir de son nefeslerinde yanlarında olamama ve cenazelerine katılamama buruk acıları yerleşti yüreğimize. Kişisel gibi görünen bu tür ıstıraplar aslında birçok gurbet, hasret ve hicret ufkunda yaşayanların müşterek sessiz çığlığıdır. Şu ortak hissiyatımızı dillendirmek de manevi bir sorumluluğumuz: Yaşadığımız her türlü sıkıntı; Rabbimizle irtibatımızı artırıyor, hak davamıza inancımızı pekiştiriyor… O’nun lütfettiği milyonlarca nimete şükrediyor, şu dönemde yaşadığımız zorlukların hoşluklara doğru yönlendiği, rahmet yağmurlarının meltem esintilerini hissetmeye başlıyoruz şimdilerde…
Hatıra defterimin yaprakları arasında; 2017 yılında kaybettiğim anneme, 2006’da Pasifik’ten yazdığım bir mektubu buluyorum.
Ve düşünüyorum dostlar; sevdiklerimiz her birimiz için çok özel ve önemli…
Ama kişisel gibi görünen duygularımızda; bakın ne kadar da ortak dertlerimiz ve değerlerimiz var..
Anneciğim,
Gece olunca yıldızlar beliriyor gökyüzünde. Benim de hayalimde sen beliriyorsun… Ayrılırken gözlerinden süzülüp sabahın ilk ışıklarıyla sarmaş dolaş olan, sonra da o nurlu yüzünden inci mercan taneleri gibi akıveren gözyaşların damlıyor yüreğime. Bir de bahçemizden koparıp içine sevgini, hasretini koyduğun cennet kokulu gülü, günlüğümün yaprakları arasından çıkarıp incitmeden okşuyor, kokluyorum bazı akşamlar…
Bana buraları soruyorsun anneciğim: “Pasifik çok uzak, yolculuklar çok uzun, işiniz çok zor.” diyorsun…
Mesafeler yormuyor ah.. anacığım; üzmüyor saatler süren uçak yolculukları… Buraların hüzünleri bir başka; acımız, elemimiz, hafakanlarımız pek derin.
…Bu coğrafyada bazı insanlar, tapınaklarda cahiliye devrinin karanlıklarını solukluyor; elleriyle yaptıkları heykelciklerin önünde secdeye kapanıyorlar…
Geçenlerde bir öğrencimiz, trafik kazasında vefat etti. Bizi namaz kılarken seyreder, dalar giderdi kendi dünyasına. Çok üzüldük, çok sarsıldık arkasından. Cenaze törenine katıldık arkadaşlarla. Ölüleri için hazırladıkları büyük bir fırının önünde yapıldı merasim… Fırının içine raylarla kaydırılan bir kızağa koydular öğrencimizi ve ateşe doğru sürdüler. Fırının kapaklarını kapatmadan önce iki de büyük araba tekerleği attılar, ateş daha kuvvetli olsun diye. Kısa bir süre sonra, cızırtılarla birlikte, oldukça kesif yanmış et ve yağ kokusu sardı her yanı. Dayanılacak gibi değildi koku; ama esas bizim dayanamadığımız, ciğerimizi yakan husus çok başkaydı… Yanmanın, yakılmanın dünyacası böyleyse ahiretçesi nasıl olurdu acaba!.. O gün ve sonraki günler hep öğrencimizin akıbetini düşündük. “Belki de…” deyip sessiz sessiz, için için dua ettik…
İşte böyle canım anacığım, bu diyarda ölen, ölüp de yakılan her insanla beraber bizim de içimize bir kor düşüveriyor; dinmiyor yüreğimizdeki yangınlar sabahlara değin…
Buralar artık derdimiz, tasamız, ikinci vatanımız oldu bizim. Taşıyla, toprağıyla, acısıyla, kederiyle bu topraklarda ağlıyor, bu topraklarda gülüyoruz… Sıcağıyla, nemiyle, sauna iklimiyle bu coğrafyayı seviyor “Daha da sevdir Rabb’im!..” diye dua dua yakarıyoruz. Şairin “Gâh vatan gurbet olur, gâhi gurbet vatanlaşır.” dediği gibi bizler de, vatanımızda gurbet yaşanmasın diye, gurbeti vatanlaştırıyor, gurbette hicreti yaşıyoruz inşallah… Uzak diyarların gurbet sızısı değil, içimizdeki gurbetin sızısı acıtıyor yüreğimizi…
Evet, sevgili anneciğim; teselli edeyim derken biliyorum, yine burktum yüreğini. Ama sana bir muştu fısıldayayım. İnşallah bu coğrafyanın bahtı çok açık. Gözü gönlü hakikate uyanmış ve uyanmakta olan ne kadar çok talihli var biliyor musun? Kar çiçekleri o kadar çok ki bu kar yağmayan coğrafyada. Beklenen mevsim ha geldi ha gelecek; şimdiden baharın ılık nefesini ciğerlerimizde hissediyoruz.
Buranın çiçeklerinin renkleri de kokusu da pek hoş anacığım… “Kışta gelenlerin mezarına bu diyardan gelecek bahar çiçekleri ayrı bir renk, ayrı bir koku katar” değil mi güzel annem?
Kanada – Ekim 2023