Onun boşluğunu doldurmak çok zor olacak…

Yazar Recep Atıcı

Issız sıcak çölleri,
Karşı karlı dağları,
Çoktan aşıp gittiler.
Kayboldular uzakta,
Önden giden atlılar.

Bu mısraları Türkçe Olimpiyatları’nda Ukraynalı Elvira’nın sesinden dinlemiştik. Osman Sarı’nın, “Önden Giden Atlılar” şiirinden alınan bu mısralar bana, M. Ali Şengül hocamızı hatırlatır. Tıpkı bu şiirde dendiği gibi o, ıssız çölleri aştı, karlı dağları geçti ve bir neslin yetişmesi için hohlaya hohlaya buz dağlarını eritti.

O, bundan tam üç yıl önce 11 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Zaman su gibi akıp gidiyor. Hocaefendi’miz onun vefatı üzerine; “…boşluğunu doldurmak çok zor olacak…” demişti. Elhâk bu söz doğruydu. Zira, bu Kur’an hizmetinde eli öpülecek çok insan olsa da onun yeri her zaman başkaydı. Abdullah Aymaz hocamızın ifadesiyle o; cömert ruhu, yumuşak konuşması, hâl ve tavırlarıyla hep problem çözücü bir denge insanıydı.

Evet, İmam-ı Gazzali’ye “Hüccetü’l İslam” yani ‘islâm’ın delili’ denildiği gibi M. Ali hocamız da bu Hizmet Hareketi’nin hücceti gibiydi. Hizmetle alakalı bir kuşkunuz varsa onun saffetine bakıp şüphenizi giderebilirdiniz. Eğer bu insan bu işin içindeyse bu iş doğrudur, derdiniz.

Onunla ilgili çok hatırlar yazıldı ve çizildi. Sanırım bu günlerde kendi eliyle yazdığı hatıraları Süreyya Kitap tarafından yayınlanacak. Kitap piyasaya çıkınca belkide onun daha önce kimseyle paylaşmadığı sırlarını da öğreneceğiz.

Ben, bu yazıda onun yüzlerce hatıratı içinde beni en fazla tesir eden iki hatırasını paylaşmak istiyorum. Bir vesileyle bizatihi kendinden dinlediğim o hatıralardan biri, her hatırladığımda beni hüzünlendirir. Hocaefendi’nin ilk halkasında yer alan; Kur’an’ın ifadesiyle ‘Ve-ssâbigûne-l-evvelûn-’(Tevbe, 9/100) yani “ilk saffı teşkil eden” o ağabeylerimiz 12 Eylül darbesi oluncaya kadar hepsi İzmir’deydi. Darbe sonrası yakın takibe alındıkları için bir çoğu İzmir’den ayrılmak zorunda kalmıştı.

İşte, onlardan biri olan M. Ali hocamın bahtına, Karadeniz’in tipik bir şehri olan Samsun çıkmıştı. İzmir’de geliştirilen bu yeni hizmet anlayışını gittiği yere taşıyan bu insan, orada ilk iş olarak talebelerin barınabileceği bir yurt binası kiralar. Hizmetin yokluk yıllarıdır. Özellikle Karadeniz’in insanına bir şey anlatmak; yani eski köye yeni bir adeti kabul ettirmek oldukça zordur. Bu yüzden binanın kirası vaktinde ödemez. Bir gün bina sahibi gelir ve onu tahkir ederek binayı boşaltmasını ister. O, davanın izzetine dokunan o sözler karşısında önce yutkunur, bir şey dememeye gayret eder. Ancak adam haddi aşınca şöyle der: “Beyefendi ben biliyorum ki Samsun pazarında köpeklerin bile bir fiyatı vardır. Şayet kira borcumu ödeyemezsem benim boğazıma bir ip takar, pazarda satarsın” der. Bu ifade o şahsa çok ağır gelmiş olmalı ki bir daha onu rahatsız etmez.

Bir diğer hatırası ise şudur. Osman Sarı’nın dediği gibi ‘Bunca yol çiğnediği halde çiçek çiğnemeyen’ bu insanı, 15 Temmuz sonrası hayali terör örgütünün baş aktörü olarak suçladılar ve hakkında kırmızı bülten çıkarttılar. Bu yüzden Almanya’da ikamete mecbur olan bu insan, ülkemizde muavenete muhtaç hale getirilen insanımız için bir gün şöyle demişti: “Beni her yerde kırmızı bültenle aratıyorlarmış bulana da yüklü miktarda para vereceklermiş. Beni onlara teslim etseniz de kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılasanız.” Bu davranışıyla o, Hocaefendi’nin onun için söylediği; “Samimi insan kendi için yaşamamalı. Hizmetimizin en önemli esası, kendin için yaşamama…” düsturunu hayatı boyunca hal diliyle hep hatırlatmıştı.

Evet, uzun lafın kısası, hizmet erleri olarak hepimiz üzerinde onun büyük hakkı vardır. O, başta Hocamız olmak üzere hepimizin çok sevdiği bir insandı. Buraya kadar yazmaya çalıştığım hatıralar nevinden onun hayatında binlercesinin olduğunu biliyorum. Sanırım bu günlerde yayınlanacak o hatıralarla da çok güzel hizmetlere vesile olacaktır.

Bugün 11 Temmuz. Onun ölüm yıldönümü vesilesiyle vefat ettiği beldede bir anma programı yapılacak. Bu programların hizmete vesile olması düşüncesiyle bu yıl; M. Ali hocamızın ilmi yönü ele alınacakmış. Programın yapılacağı yere yaklaşık yedi saatlik bir mesafedeyim. Yakın olsaydım mutlaka en öndeki sandalyelerden birini meşgul ederdim. Dolayısıyla demem o ki yakın mesafede olanlar, mutlaka onun adına yapılacak bu programa katılmalıdır.

Son olarak bu yazı vesilesiyle tekrar yol arkadaşı Muhterem Hocamıza; refikası Hatice Hanıma ve saffı evveldeki emektâr yol arkadaşlarına ve evladu iyaline de Cenab-ı Allah’tan sabrı cemil niyaz ediyorum. Rabbi Kerim’imiz, onu da Firdevs cennetine dahil eylesin. Âmin.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

web
web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy