Nijerya’da faaliyet gösteren ve İslamî hassasiyetleri ile bilinen insan hakları örgütü Muslim Rights Concern (MURIC), Nijerya Federal Hükümeti’ne önemli bir çağrıda bulundu. 20 Ekim’de ülkeyi ziyaret eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Nijerya’da yaşayan Hizmet Hareketi mensubu Türk vatandaşlarını kast ederek dile getirdiği “Türk teröristlerin Nijerya’da olduğu” söylemini hatırlatan MURIC Direktörü Prof. İshak Akintola, bu iddianın yanlış, temelsiz ve hiçbir önemi haiz olmadığını vurguladı.
Federal hükümetin bu iddiayı görmezden gelmesini isteyen Akintola, beyhude bir çabaya girişerek enerji harcamak yerine resmi ziyaretin pragmatik kazanımlarına odaklanılmasını tavsiye etti.
MURIC’in tavsiye niteliği taşıyan basın bildirisi, kurumun kurucusu ve yöneticisi Prof. İshak Akintola tarafından bugün kamuoyu ile paylaşıldı.
MURIC’in bildirisi şöyle:
“Nijerya ve Türkiye arasında imzalanan ikili anlaşmaları, her iki ülkede de ekonomik ve askeri ilerlemeyi artırma potansiyeline haiz olmalarından ötürü memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak Türk cumhurbaşkanının Nijerya’da Türk teröristler olduğu iddiasına ihtiyatla yaklaşıyoruz. Bu iddia doğru değildir, temelsizdir ve tamamen önemsizdir.
Ülkemizdeki Boko Haram ve ISWAP teröristlerinin varlığından haberdarız, ancak masum Türk vatandaşlarının sırf onlarla cumhurbaşkanlarının arasında siyasi bir uyuşmazlık olmasından ötürü terörist olarak etiketlenme girişimini kabul etmiyoruz.
Nijeryalı muhalif gruplar tüm Avrupa ve Amerika’ya yayılmış durumda ama Cumhurbaşkanı Buhari onları terörist olarak nitelendirmiyor. Onlara ev sahipliği yapanlara da onlara musallat olmalarını söylemiyor. Bunun yerine, yurt içindeki ve yurt dışındaki tüm Nijerya vatandaşlarına kendi evlatları gibi davranıyor. Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın incelemesi gereken bir olgu. Nijerya’da ikamet eden muhalif Türk vatandaşları meselesine saparak raydan çıktı. Onları görmezden gelmeliydi.
Erdoğan’ın Müslüman dünyanın önde gelen sözcülerinden biri olarak, özellikle Batı’dan gelen damgalamalara karşı İslam’ın güçlü bir savunucusu olarak oynadığı rolü kabul ediyoruz. Ama bu ona ülkesindeki muhalifleri terörist olarak etiketlemesine ve her yerde onlara musallat olma hakkını vermemektedir. Dünya Müslümanlarının amansız savunucusu olarak bildiğimiz Erdoğan, onu böyle tanıdığımız şekilde kalmalı.
Erdoğan’ın devasa ‘Müslüman kahraman’ imajı, MURIC’in gerek şahıs gerek cemaat olsun, Nijerya’daki Müslümanların Allah vergisi temel insan haklarını korumaya olan bağlılığını ne gölgelemeli ne de azaltmalıdır. Nijerya’daki Hizmet Hareketi mensuplarının haklarının korunması konusu burada devreye girmektedir.
Bu insanlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Yabancı veya Nijeryalı olmaları önemli değildir. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (SAV), “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.” demiştir. İlginçtir ki, bu ülkede yaşadıkları süre içerisinde bugüne kadar bu insanların herhangi bir şiddet eylemine katıldıklarını duymadık.
Yoksa hastaneler inşa etmek ve okullar açmak tedhişçilik midir? Bildiğimiz teröristler (Boko Haram) okulları ve hastaneleri havaya uçuruyor. Devlet okulları için kuyular açmak terör ile dehşet ve korku salmak mıdır? Nijeryalılara hac ve kurbanlık konusunda yardım etmek terör eylemi midir? Erdoğan, ‘İslam’ın savunucusu’ olarak bizim kahramanımız ama bu insanlara yönelik terör iddiasının tutulacak hiçbir tarafı yoktur.
Onlar hakkında bildiğimiz; ilkokullar, ortaokul ve lise seviyesinde okullar, üniversiteler ve hastaneler inşa ettikleri. Ayrıca insani hizmetlerle de meşguller; fakir Müslümanlara hac ve kurbanlık hayvanlar gibi dini yükümlülükleri yerine getirmelerinde yardımcı oluyorlar. 20 yıldan fazla bir süredir (hatta Erdoğan Başbakan olmadan öncesinden beri) ülkemizdeler ve Nijerya’da kurdukları bazı kurumlar şimdi yirmi yaşında. Beş yıl önce bu insanlar Nijerya’dayken Türkiye’de yapıldığı iddia edilen bir darbe boyunlarına yafta olarak asılmamalı.
Darbeden bu yana Türkiye’ye dönmelerine izin verilmediği için maalesef ülkelerinde gıyaplarında yaşananların cezasını çekiyorlar. Türkiye’de bulunan aile fertlerinin (hanımlar, beyler, çocuklar vb.) kendilerine katılmak için ülkeden ayrılmalarına izin verilmemektedir.
Erdoğan’ı ‘kahraman’ olarak gören her Müslümanın hissiyatını anlayabiliriz. Bu gerçeği de kabul ediyoruz, ancak MURIC, Müslüman şahısların ve cemaatlerin Allah vergisi temel haklarının ihlallerini tespit etmek ve bunlara odaklanmış olan bir insan hakları kuruluşudur. Kahramanlara tapınma hissiyatına kendimizi salamayız. Bizim haklarımız bizim haklarımızdır ve Müslümanların hakları Müslümanların haklarıdır.
Ayrıca Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (SAV) de hadislerinde misafirlere iyiliği tavsiye etmiştir. “Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin.” buyurmuştur. Sonuç olarak Nijerya’daki Türk vatandaşları ve hatta bu ülkedeki tüm yabancılar misafirimizdir ve onlara iyi davranmalıyız. Onları korumalıyız da.
MURIC’in ülkedeki Hizmet Hareketi mensuplarına dair yaptığı şey budur ve terör eylemlerine katıldıklarına dair kanıtları görene kadar bu tavrımızı sürdürmekten vazgeçmeyeceğiz. Masum insanları terörist olarak etiketlemek kötülüktür. Böyle şeytani bir eyleme dahil olmayacağız. Haksız yere suçlanmanın nasıl bir his olduğunu biliyoruz. Bizler daha önce terörist olarak etiketlendik. Bunu hisseden bilir. Bu masum Müslümanların yanında olmaya kararlıyız.
‘MURIC neden bu kadar ileri gidiyor?’ diye soracak olursanız, bütün bunları, Allah’ın Müslümanlara kötülükten sakındırmalarını emrettiği için yapıyoruz (Âl-i İmran Sûresi, 104). Kur’an, Müslümanları iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir millet olarak tanımlar (Âl-i İmran Sûresi, 110). Hazreti Lokman (a.s), oğluna kötülükten men etmeyi emretmiştir (Lokman Sûresi, 17) ve Müslümanlara her cuma hutbe sırasında imamları tarafından kötülükten sakınmaları hatırlatılır (Nahl Sûresi, 90). Gerçek şu ki, insan haklarımızı koruyan herkes kötülükle savaşmaktadır veya kötülükten sakındırmaktadır ve kötülüğü herhangi bir biçimde men eden herkes birer insan hakları eylemcisidir.
Bu kapsamda ülkelerine geri dönme hakları ellerinden alınanların ve aileleri ile bir araya gelmelerine izin verilmeyenlerin acılarına eleştirel bir gözle bakmalıyız. Bir insan hakları grubu olarak MURIC, Erdoğan’ın ‘kahramanca’ eylemlerini takdir edebilir. Ancak aynı zamanda zulüm gören Müslüman kardeşlerimizi korumazsak görevimizi yerine getirmemiş oluruz.
Karakterinin bir gereği olarak MURIC’in ayrıca yarın herhangi bir Batılı ülke Erdoğan’ı klişeleştirmeyle hedef alırsa onu destekler nitelikte konuşma görevi de bulunmaktadır. Erdoğan, güçsüz insani yardım kuruluşları çalışanlarına zulmetmek ve onlarca yıllık yoğun çalışmalarının ürünlerini yok etmek yerine İslam’ı şeytanlaştıran Batılı ülkelerle yüzleşmeye devam etmelidir.
Siyasi muhalifleri ve algılanan düşmanları terörist olarak etiketlemek günün modası… Bu rakipleri yok etmek için kullanılabilecek meşru iddialar üretme çabaları da buna dahildir ve günümüzde çoğu despot bunu yapmaktadır. Bu aynı zamanda fırsatçıların muhalefeti yok etmek için kullandıkları bir stratejidir. ‘İnsanın adı çıkacağına canı çıksın’ yani.
Mayıs 2021’de Cezayir, muhalefet partisi MAK’ı bir terör örgütü olarak tanımladı. ‘Black Lives Matter’ protestolarına katılan siyahiler, Donald Trump tarafından terörist olarak nitelendirildi. Tanınmış bir terör bilimcisi olan Brian Jenkins, 1981’de terörizm konusunda “Kötü adamların yaptığı bir şeydir.” tespitinde bulunduğunda, despotların altındaki halıyı da çekmiş oldu. Başka bir deyişle, terörizm muhalefetin yaptığı her şeydir. Trump gibi, Erdoğan gibi…
Bununla birlikte, Nijerya Federal Hükümeti, Türkiye ile sekiz ikili anlaşma imzalamasından ötürü övgüyü hak ediyor. Anlaşmalardan bazıları güvenlik, enerji, madencilik ve hidrokarbonları içeriyor. Federal Hükümet’e, beyhude bir çaba peşinde enerji harcamak yerine yapılan resmi ziyaretin bu yararcı kazanımlarına odaklanmasını tavsiye ediyoruz. Federal Hükümet, iddiaları görmezden gelmeli zira Erdoğan’ın elinde tek bir delil bile yok. Bütün iddialar yanlıştır, temelsizdir ve hiçbir önemi haiz değildir.”
Bildirinin orjinal metni: