Nasıl merkezi bir nakış; her taraftan gelen atkı ve iplerin intizamından ve vaziyetlerinden hâsıl oluyor. Öyle de: Bu kâinatın büyük dairesinde binbir ilahi ismini tecellisinden uzanan nurani atkılar, kâinat simasında öyle bir rahmet sikkesi içinde, bir Rahimiyet hatemi (mührü) ve bir şefkat nakşı dokuyor ve öyle bir inayet hatemi örüyor ki, güneşten daha parlak, kendini akıllara gösteriyor.
Evet, güneş ve ayı, unsurları ve madenleri, nebatat ve hayvanları; bir nakş-ı azam’ın atkı ipleri gibi o binbir isimlerin şuaları ile tanzim eden, hayata hadim eden, nebati ve hayvani olan umum validelerin gayet şirin ve fedakarane şefkatleri ile şefkatini gösteren ve canlıları, insanların hayatına musahhar eden ve ondan ilahi Rububiyetin gayet güzel ve şirin bir nakş-ı azamını ve insanın ehemmiyetini gösteren ve en parlak Rahmetini izhar eden o Rahman-ı Zülcemal, elbette kendi mutlak istiğnasına (zenginliğine, ihtiyaçsızlığına) karşı rahmetini, mutlak ihtiyaç içindeki canlılara ve insana makbul bir şefaatçi yapmış.
Kaynak:Sözler, On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı.