Muharrem ayı girdiğinde; aklımıza Muharrem orucu, önceki on peygambere verilen ilahi kurtuluş nimetleri, nihayet Kerbela faciası gelir. Önce Muharrem ayıyla ilgili Hz. Muhammed Mustafa’nın şu sözünü hatırlayalım: “Muharrem Cenab-ı Hakk’ın ayıdır.’’ Elbette her ay, her zaman dilimi Allah’ındır; ama Allah Resulü’nün Muharrem’le ilgili bu beyanı onun özel konumuna işaret olarak anlaşılmalıdır.
Bilindiği gibi Muharrem ayı hicri takvimin ilk ayıdır. Muharrem senenin bir bakıma “fecr”i yani sabahı gibidir. Bundan dolayı İbn Abbas, “Fecr Suresi’nde Allah’ın yemin ettiği “fecr” yani tan yeri ağarması vaktinden aynı zamanda murat Muharrem’dir.” der. Muharrem aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de hassasiyet gösterilmesi emredilen haram aylardandır. Allah Resulü (sas), içinde savunma hariç savaş yapılması yasaklanan ayları şöyle sayar: Zilkade, Zilhicce, Recep ve Muharrem. Bu aylarda savaş yapmak, kan dökmek ve kötülükte bulunmak yasaklanmıştır. Dolayısıyla yasağın ihlal edilmesi ve günah işlemenin cezası diğer aylara göre daha çoktur.
Muharrem ayında nasıl ibadet edilmeli?
Bu ayda yapılacak ibadetlerin ve niyazların Cenab-ı Hak katında fazlasıyla yerini bulacağı Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) tarafından, en güzel şekilde açıklanmıştır. Mesela, o bazı hadislerinde şöyle buyurmuştur: “Âşure Günü’nde tutulan orucun Cenab-ı Hak katında, o günden önce bir senenin günahlarına kefaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” “Kim, Muharrem ayında bir gün oruç tutarsa, o ayda tuttuğu her gününe karşılık o kimse için otuz sevap vardır.’’
Konuyla ilgili başka bir rivayet de şöyledir: Peygamberimiz Medine’ye geldiği zaman Yahudilerin Aşure Günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Onlar da: “Bugün Cenab-ı Hakk’ın İsrailoğulları’nı Firavun’un zulmünden kurtardığı bir gündür. Hz. Musa bu günde oruç tuttuğu için biz de tutarız.’’ dediler. Hz. Muhammed Mustafa: ‘’Biz Hz. Musa’ya sizden daha yakınız ve hak sahibiyiz.’’ dedi ve o gün oruç tuttu. Sahabelerine de tutmalarını tavsiye etti. Şah-ı Merdan, Damad-ı Nebi Hz. Ali, Hz Muhammed’in şöyle buyurduğunu nakleder:“Her kim Âşûre gecesini ibadetle, zikirle, dualarla geçirerek değerlendirirse Hak Teâlâ da onu dilediğince lütuflandırır.”