Hz. Yusuf (aleyhisselâm), çocukluğunda kardeşleri tarafından kuyuya atılmış ve sonra da köle gibi satılmıştı. Onu Mısır’da bir vezir satın almış, sonra da bir evlatlık gibi bağırlarına basmışlardı. Ancak Hz. Yusuf çocukluk devresini aşıp gençlik çağına geldiğinde vezirin hanımı Zeliha, Hz. Yusuf’a karşı başka duygular beslemeye başlamıştı.
Bu maksatla bir gün evin kapılarını arkadan iyice kapadı ve bütün şuhluğuyla Hz. Yusuf’un karşısına geçip ona,
– Haydi! Yaklaş bana, dedi. O iffet abidesinden bir ses yükseldi:
– Maazallah! Ben Allah’ta korkarım. Doğrusu senin kocan benim
efendimdir, bana iyi baktı. Haksızlık yapanlar katiyen başarıya
ulaşamazlar.
Hz. Yusuf, bu hareketiyle kıyamete kadar gelecek bütün gençlere ne büyük bir irade timsalidir!
KUR’AN’A KULAK VERELİM
Bu hadiseyi Kur’an bize şöyle anlatır:
“Derken, ikisi de kapıya doğru koşuştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu sırada) kapıda kadının kocasıyla karşılaştılar!”
Kadın ve Hz. Yusuf farklı sözler söyleyince danışılan kişilerin, ‘Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın, arkadan yırtılmışsa delikanlı doğru söylemektedir.’ sözleri üzerine gömleğin arkadan yırtıldığı görülünce Hz. Yusuf aklanmıştı. (Yusuf Sûresi, 12/25-29) Fakat olayın duyulmasını istemeyen vezir, masum ve günahsız Yusuf’u (as) zindanda gönderiyordu.
Suçsuz bir şekilde yıllarca hapiste kalan Hz. Yusuf için olanlar birer imtihandı. O, bir gencin karşılaşabileceği en ağır imtihanı yaşamış, iffetinden taviz vermemiş ve kendisinden sonra gelecek bütün imanlı gençlere örnek olmuştur.
Ayrıca onun (as) hapse girmesiyle orası artık bir zindan değil, kıyamete kadar benzer kaderi yaşayan inananların konaklayacağı, ‘Medrese-i Yusufiye’leri olacaktı…
İFFET VE HAYÂ TİMSALİ HZ. MERYEM
Hz. Meryem, temiz ve nezih bir atmosferde, iffetli ve şerefli bir şekilde yetişmiştir. Bir gün Allah Teâlâ, Hz. Cebrail’i güzel görünümlü bir genç suretinde ona gönderir.
Hazreti Meryem, onu bir insan zannettiği ve kendisine bir zarar verebileceğinden korktuğu için ne yapacağını şaşırır. Etrafta o an yardıma çağırabileceği kimsesi olmayan Hazreti Meryem, “Rahmana sığındım senden. Eğer Allah’tan korkup haramdan sakınan bir kimse isen çekil semtimden!” deyiverir. (Meryem Suresi, 19/18)
Hz. Cebrail ona, “Ben Rabbinden gelen bir elçiyim. Sana tertemiz bir erkek çocuk hediye edeyim diye geldim.” (Meryem Suresi, 19/19) cevabını verince, Hz. Meryem “Nasıl oğlum olabilir ki bana eli değen bir tek erkek bile olmamıştır. İffetsiz bir kadın da değilim!” der. (Meryem Suresi, 19/20)
Aradan aylar geçer. O güne kadar kendisini mihraba adamış, iffetli genç bir kız olan Meryem, doğum yaklaştıkça ailesinden uzak bir köşeye çekilir. Bu ıssız yerde tek yapayalnızdır. Bir hurma dalına tutunarak amansız doğum sancılarına katlanmaya çalışmaktadır.
KUYUDAN SULTANLIĞA…
Kaderinde, en yakınındakiler tarafından kuyuya atılmak varmış
Yusuf’un (as). Sonra kuyudan köleliğe, kölelikten zindana, zindandan
sultanlığa ulaşacaktır yolu. Ve artık Yusuf’tan önce ve Yusuf’tan sonra
diye ikiye ayrılacaktır zindanlar… Yusuf’tan sonrasının adı ‘Medrese-i
Yusufiye olacaktır: Ta ki kıyamete kadar inananlar için ‘sultanlığa’
yükselme basamakları olsun…
HANİ ALLAH’TAN KORKARDI,HANİ DİNDARDI!
Meryem, bir yandan “Allah’ın dilediği olur” diyerek Rabbe teslim olurken, diğer yandan da iffetle alâkalı toplumdaki fitnecilerin ortaya atacakları iftiralarla nasıl başa çıkacağını düşünmektedir.
Çok geçmeden, iffetli ve dindarları karalamak için fırsat bekleyen şerirler, “Bakın kendini Allah’a adadığını söyleyen şu genç hanıma… Demek hepsi yalanmış; Hani Allah’tan korkardı, hani dindardı? Öyleyse, bu çocuk da neyin nesi?” deyip etrafı velveleye vermişlerdi bile.
Kendisinden dolayı dinine, iffetine ve dindarlara dil uzatılma endişesiyle dilinden şu ızdırap dolu cümleler çıkar iffet numunesi Hazreti Meryem’in: “Ay n’olaydım, keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!” (Meryem Suresi, 19/23)
O, dininin izzetini düşünerek, kendi iffet ve ismetini gözeterek ve Allah’ın O’na bahşettiği oğlunun istikbalinden endişe ederek “Keşke daha önce ölmüş ve hafızalardan silinmiş olsaydım.” diye iç geçiriyordu.
BEŞİKTEKİ BEBEK KONUŞUYOR
Çölde, tek başına bulunan Hz. Meryem’e müjdeler gelmeye de
devam eder: “Ye, iç. Gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen
de ki: Ben, çok merhametli olan Allah’a susma orucu adadım; artık bugün
hiçbir insanla konuşmayacağım.” (Meryem Suresi, 19/26)
Ve nihayet Hz. İsa doğar. Hz. Meryem, çocuğu kucağında kavminin
arasına döner. Susma orucundaki Hz. Meryem yerine, beşikteki Hz. İsa
cevap verir insanlara. Bu cevaplar neticesinde hem Hz. Meryem’in gönlü,
hem de orada bulunan sağduyu sahibi kimselerin gönülleri sevinç ve
huzurla dolacaktır.
Rabbimiz, inanan erkek ve kadınlara Hz. Meryem ve Hz. Yusuf iffetinden lütfetsin…
https://www.yeniailem.com/kuranin-ovdugu-iki-iffet-abidesi-meryem-yusuf