Kur’an’da Cariye Konusu

Yazar Rasim Haner

Kur’an’da geçen kelime ve tabirlerin ne manaya geldiğine dair ilk başvurulacak kaynak Kur’an’ın kendisidir. Kur’an, kullanmış olduğu kelimeleri kendi içinde bir mantık, incelik ve bütünlük halinde bize sunar. O mantık, incelik ve bütünlüğü yakalamak için üzerinde durulan kelimenin Kur’an’da hangi kalıpta, hangi konuyla alakalı olarak ve ne manada yer aldığını görmek gerekir. Bazen aynı kelime farklı yerlerde farklı manalarda kullanılır. Bunu anlamak için kelimenin geçtiği yerdeki işlenen konuyu dikkate almak icap eder.

Kur’an’daki kelime ve tabirlerin anlaşılması için müracaat edilecek ikinci kaynak Efendimiz’in beyanları ve muameleleridir. Biz buna kısaca Sünnet diyoruz. Üçüncü kaynak ise Kur’an’ın ilk muhatapları olan sahabenin sözleri ve yorumlarıdır. Fıkıh alimlerinin eserlerinde bir konuyu işlerken takip ettikleri usul de bundan ibarettir. Onlar bir konuda önce Kur’an’a bakarlar. Sonra Sünnete müracaat ederler. Ardından Sahabenin anlayış ve yorumlarını değerlendirir ve mesele etrafında ittifak oluşup oluşmadığını kontrol ederler. Dolayısıyla onlar, Kur’an’dan, Sünnetten kopuk, Sahabeden müstağni, tamamen kendi anlayışlarına, kendi örf ve âdetlerine göre düşünmezler. Kaynakları sonuna kadar değerlendirdikten sonra kendi devirlerinin tecrübelerini, kendi akıllarıyla ulaştıkları neticeleri de yanlarına alarak üzerine kafa yordukları meseleyi bir hükme bağlarlar.

Esas konumuza gelecek olursak: Köle ve cariye konusunu günümüzün modern hayatı açısından ele aldıklarında izah zorluğu yaşayan, bundan dolayı da konuyu kendi şartları içinde ele almak yerine reddetme yoluna gidenler, işi Kur’an’da cariye diye bir konunun olmadığı noktasına kadar vardırırlar. Onların bu iddialarını, yazımızın devamında ele alacağımız ayetlerdeki ifadeler ve bu ifadelere ilk muhatap olan Efendimiz ve Sahabenin açıklamaları boşa çıkarmış oluyor. Baştan ifade etmemiz gerekir ki, Efendimiz de Kur’an’ın ilk muhatapları olan sahabe de Kur’an’daki ilgili ifadeleri kadın köle olarak anlamışlardır. Hadislerde kadın köle konusu geniş yer tutar. Konunun hadislerdeki yerini sonraki yazılarımızda ele alacağız. Biz şimdilik Kur’an’da kadın köle manasında kullanılan kelimelerin üzerinde durmak istiyoruz.

Tarihte kadın köle anlamında kullanılan bazı kelimeler vardır. Cariye, odalık, memlûke, vasîfe, eme ve gurre gibi. Bunların günümüzde en meşhur olanı cariyedir. Cariye kelimesi, günlük dilde kadın köleyi ifade etse de Kur’an’da bu manada kullanılmaz. Kur’an’da üç yerde geçen bu kelime, Zâriyât sûresinin 3. ayetinde “akıp gidenler”, Hâkka sûresinin 11. ayetinde “suda akıp giden gemi”, Gâşiye sûresinin 12. ayetinde ise “akan pınar” manasında kullanılır. Bu üç kullanımın da konumuzla alakası yoktur.

Kur’an’da kadın köle manasında üç kelime kullanılır. Bunlardan birincisi, أَمَةٌ (emetün) (çoğulu إِمَاءٌ (imâun) kelimesidir. Kur’an’da tekil olarak bir defa, çoğul olarak da bir defa olmak üzere toplam iki defa geçer (Bakara sûresi, 2/221; Nur sûresi, 24/32). İkincisi, sözlükte genç kadın ya da genç hizmetçi demek olan فَتَاةٌ (fetâtün) (çoğulu فَتَيَات (feteyâtün) ifadesidir. Bu ifade Kur’an’da iki yerde kullanılır. (Nisa sûresi, 4/25; Nur sûresi, 24/33). Fetâ kelimesi, Kur’an’da başka yerlerde de vardır ancak oralarda kadın köle manasına kullanılmamıştır. Üçüncüsü ve en çok kullanılanı ise “mülkiyetinizde olanlar/sahip olduklarınız” manasında مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ (mâ meleket eymânüküm) ifadesidir. Kur’an’da bu ifade yedi yerde zikredilir. Aynı ifade, iki yerde مَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ (senin mülkiyetinde olanlar/senin sahip oldukların) şeklinde Peygamber Efendimiz’e hitaben, dört yerde مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ (o erkeklerin sahip oldukları) şeklinde mümin erkeklerle alakalı, iki yerde de  مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ (o kadınların sahip oldukları) şeklinde ve mümin kadınlarla alakalı olarak yer alır. Toplamda bu ifade, değişik versiyonlarıyla Kur’an’da on beş yerde zikredilmiş oluyor. (Örnek olarak: Nisa suresi, 4/3, 24, 25; Müminûn, 23/6; Nur sûresi, 24/31, 33; Ahzab sûresi, 33/50, 52, 55)

Fıkıh kaynaklarında kadın köleyi ifade etmek için cariye, eme gibi kelimelerin yanında مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ ifadesinden türetilen milk-i yemîn tabiri de kullanılmıştır. Milk, mülkiyet; yemin ise sağ el demektir. İkisi beraber, sağ elin sahip olduğu mülkiyet manasına gelir. Köleliğin yaygın olduğu, kölelerin alınıp satıldığı bir dünyada herhangi bir insanın para vererek aldığı bir köle elbette onun mülkü olur. Bu alım satım işlemi bir akitle yapılır. Dolayısıyla köle ister kadın olsun ister erkek, akit vasıtasıyla onu satın alan kişinin mülkiyetine geçmiş olur. Biz bu meseleyi günümüzde yadırgasak da daha bir asır öncesine kadar köleliğin gerçek hayatın bir parçası olduğunu, hatta köleliğin bir müessese, bir sektör haline geldiğini düşünürsek, meseleye daha makul yaklaşma zaruretini hissederiz. Geçmişi, geçmiş dönemin şartları içerisinde değerlendirmek bir esas olduğuna göre, köleliği de aynı prensiple ele almamız gerekir.

Konuya ayetlerin ele alındığı yazıyla devam edeceğiz.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy