Kitty Genovese Sendromu ve Hizmet Hareketi

Yazar Hizmetten

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim de. Sen kimsin ? Başımıza gazeteci mi kesildin ? Neden bu yazıyı yazdın ? demeyin. Okuduğum bir yazı sonrasında zihnimde belirenleri ifade etmek ve “Kitty Genovese Sendromu”ndan bir nebze olsun kurtulmak için bu yazıyı kaleme alıyorum.

Peki neymiş bu Kitty Genovese Sendromu dediğinizi duyar gibiyim.

Kitty Genovese isimli bir kadın 1964 yılında Amerika Birleşk Devletleri’nin Newyok şehrinde akşam üstü çok da ıssız olmayan bir caddede cinayete kurban gider. Bunda ne var canım dünyanın her yerinde hergün insanlar cinayete kurban gidiyor. Dünya zaten böyle kötü bir yer. Ne var bunda diyebilirsiniz ? Ancak bu olayda ilginç olan şudur:

Kadına saldıran şahıs dakikalarca kadına tecavüz etmeye çalışır, başaramaz ve başaramayınca darp ederek öldürmeye çalışır. O sırada çevredeki binaların pencerelerine çıkan insanlardan ve yanan ışıklardan ürker. Kadını yaralı halde bırakıp kaçar. Lakin bir saat sonra tekrar gelir ve kadını öldürür. Aradan geçen bir saat boyunca da zavallı kadın çığlıklar atarak yardım istemiştir.

Polis olay yerine gelmiştir ancak resmi ihbar olaydan tam bir saat sonra yapıldığından artık çok geçtir. Polis çevreyi inceler. Kadının öldürüldüğü bölgede olayı kimsenin duymaması imkansızdır ki zaten yaşanan bu olayı 37 mahalle sakini görmüştür hatta bir kısmı olayı sonuna kadar pencereden izlemiştir ancak hiç biri ne olaya müdahale etmiş ne de zamanında polis çağırmıştır.

Bu olay yaşanıp gazetelerde haber olduktan sonra Amerika’da büyük infial olur. Ve olay psikologlar, psikiyatrisler, sosyologlar tarafından incelenmeye başladığında şu durum ortaya çıkar:

 Hatta tanıklar polis tarafından sorguya çekildiklerinde “Herkes camdaydı. Elbet birisi arar diye düşündüm.” Diyerek ifade verirler. Kadın da bu nedenle kalabalığın ortasında öldürülmüştür.

Buradan şu sonuca ulaşılmaktadır. İnsanlar yardım edilmesi gerekli olan bir durumla karşılaştıklarında, yalnız değillerse ve çevrede kalabalık bir insan topluluğu da varsa üzerlerine düşen sorumluluğunun azaldığına inanır. Sorumluluğu üstlenmeyerek başka bir kişinin olayla ilgileneceğini düşünür. Böylece kişi sayısı arttıkça müdahale oranı düşer. Sonuç olarak olaya tanık olan kişi sayısı ne kadar fazlaysa insanlar kendilerinde daha az sorumluluk hissederek hem diğerlerinin tepki vermesini bekler hem de herkes bu şekilde hissedip kimse tepki vermeyince neticede verilen tepki sayısı azalır, tepki cılızlaşır etkili olmaz.

Bu sosyal davranışa katledilen kadının adı ile Kitty Genovese sendromu adı verilir. Evet işin uzmanı psikologların daha iyi bildiği üzere Sosyal Psikolojide bu ve benzeri durumlara Kitty Genovese sendromu denilmektedir. Kitty Genovese Sendromu, esasında tam olarak bir duyarsızlık değildir. Aslında herkes yaşanan olayın vahameti karşısında duyarlıdır yardım edilmesi gerektiğini de bilmektedir ancak burada durum yaşananlara duyarsızlıktan çok, başkasına yükleme, bekleme ve sosyal kaytarmadır.

Aman nasıl olsa;

Birisi çözer,
Birisi yardımcı olur,
Biri mutlaka görmüştür,
Biri mutlaka dilekçe verir,
Düşüncesi ile sorunu, problemi ve sıkıntıları başkasının üzerine atmak.

Sonuç mu?
Etkisiz güçsüz, zayıf hatta sıfır tepki. Toplumsal refleks azalır ve zorbalar zalimler istediğini yapar.

Bu sendrom ve bu duygu size de çok tanıdık bir duygu gibi geldi mi ? Bana geldi. Ben bu sendrom ile ilgili bir yazıyı okuduğumda da aklımda şunlar belirdi.

Bildiğiniz üzere maalesef ülkemizde 15 Temmuzdaki menfur hadisesinden sonra yargısız infaz ile ‘Cadı’ ilan edilen. Cemaat, Camia, Gülen Haraketi kendi tabirimizle ise Hizmet Hareketi gönüllülerine yönelik bir ‘Cadı Avı’ başlatıldı. Her ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın bir sosyal gruba karşı ‘Soykırım’ seviyesinde devlet ve toplum destekli icraatler silsilesi ile yüzbinlerce kişi mağdur edildi. Sicilleri pırıl pırıl kamu görevlileri bir gecede KHKlar ile mesleklerinden edildi. 15 Temmuz ile hiçbir alakası olmayan yüz binlerce insan gözaltı ve tutukluluk yaşadı.

İnsanlar sırf bir bankaya para yatırdığı, sendika üyesi olduğu, bağış yapıp, öğrencilere burs verdiği, dini ve ahlaki meselelerin konuşulduğu sohbet meclislerine katıldıkları, bylock kullandıkları gibi ne milli ne de evrensel hukukta suç unsuru içermeyen fiileri sebebiyle, “Soykırım Kriterleri” gerekçe gösterilrek uzun süreli hapis cezası aldı. Kadın,çocuk, bebek, hamile, yaşlı, öğrenci denilmeden zindanlar dolduruldu. İşkenceler, tacizler, tecavüzler yaşandı. Görüşe giden aileler yolda kaza geçirip vefat etti, aileler yok oldu. Baskılara dayanamayıp ülkeyi terk etmeye çalışan insanlar Meriç’te, Ege de can verdi. Halen daha ‘Betondan Mezar’ olan hücrelerde insanlar tutulmakta. 700 den fazla bebek parklarda değil hapishane koğuşlarında koşuşturmakta.

Zindanlara atılamayan insanlar ise dosya yoğunluğu sebebiyle sırasını beklemete kimsenin güvencesi yok. Sırasını bekleyen bu insanlar ise ‘Ağaç Kökü Yesinler’ ‘Onlara Su Bile Yok’ gibi beyanlar ile sosyal ölüme makum edildi medeni ölü haline getirildi. Toplum ve devlet destekli bu soykırım icraatleri uzun yıllardır devam etmekte ve halen daha süre gelmekte. Benim dikkatinizi çekmek istediğim konu bu değil aslında insanlığını yitirmemiş vicdanın kırıntısını taşıyan herkes yapılan zulmleri görmekte. Ortada katledilmeye çalışılan, soykırıma uğrayan yüz binlerce “Kitty Genovese” olduğu da aşikar.

Madem ülkede yüz binlerce kardeşim abim ablam dediğimiz “Kitty Genovese” var bunca insan bu kadar sıkıntı yaşarken bize düşen nedir ? Bizler ne yapmalıyız ? Bu soykırımı ve katli nasıl durdurabiliriz ? Yoksa bizler de evlerinin pencerisinden olayı izleyen mahalle sakinleri gibi mi olacağız ? Yaralı yerde yatan ve inim inim inleyerek yardım isteyen kardeşlerimiz dediğimiz insanlar zalimin elinde can verdikten sonra “Herkes zaten yapılanları biliyordu hem hizmette birileri halen vardı. Elbet birisi birşeyler yapar diye düşündüm.” mü diyeceğiz ?

Ya da “Ya zaten ben na yapabilirim ki Twitterda iki twet attım mağduriyetleri duyurdum hem dil kursundaki öğretmene hapishanelerde 700 bebek var dedim çok duygulandı ağladı” demekten öteye geçemeyecek miyiz ?

Ayrıca zaten uğraşanlar vardır nasıl olsa:

Birisi problemleri çözer,
Birisi mağdurlara yardımcı olur,
Biri mutlaka sıkıntıları görmüştür çabalıyordur,
Abiler zaten düşünmüştür hallediyorlardır,

Abiler bilir onlar halleder arkadaşlarımıza sahip çıkar
Düşüncesi ile sorumluluğu, problemin ve sıkıntıların çözümünü başkasının üzerine mi atacağız ?

Halen daha Türkiye’de olanlara pek birşey söyleyemem malesef Merhum Halime Gülsu Hanımefendi gibi Türkiye’de olup mağdurlara yardım etmeye çalışanlara yaşam hakkı tanınmıyor. Peki ya yurt dışındakiler ?

SCF AST ve münferit olarak Türkiye’deki ve sürgündeki mağdurlar için çabalayan ve bulundukları ülkelerde yerel faaliyetlerine devam ederek birşeyler yapmaya çalışanları hariç tutarak (ki zaten malesef bu çalışmalar çok geniş kapsamlı ve sistematik olmadığı için yeterli gelmiyor) diyorum ki malesef gerçek şu Türkiye’deki mağdurlar sahipsiz. Kimsenin sitematik olarak maduriyetleri kayıt altına aldığı belgelediği raporlaştırarak uluslararası kamuoyunda yaşanan insan hakları ihlallerini savunduğu yok. Varsa bile görünürde birşey yok benim görmediğim birşeyler varsa gösterebilirsiniz.

Lafa gelince bizler eğitimli insanlarız içimizde akademisler doktorlar öğretmenler gazetciler hukukçular var hem biz dünyaya saçıldık 170 ülkede öğrenci yetiştirip kültür festivalleri düzenliyoruz çok da güzel organize oluyoruz hem elimizden geldiğince mağdurlar içinde birşeyler yapıyoruz duyarlıyız ama icraate gelince sorumluluğu başkasına yükleme, bekleme ve sosyal kaytarmadan kurtulamıyoruz..

Nedir üzerimizdeki bu ölü toprağı ? Nedir bu dağınıklık ve bu konudaki vurdum duymazlık ? Komşusu aç iken tok yatan bizden değilse kardeşi suçsuz yere hapiste yatarken kendisi rahat döşeklerde yatıp birşeyler yapabilecekken yapmayanlar bizden mi ? 170 ülkeden binlerce öğrenciyi yetiştirip bir araya toplayarak dünyaya ümit saçan mükemmel bir organizasyonu düzenleyen hareket, şu an en ehemmiyet vermesi gereken bu konuda, hizmet hareketine az yada çok destek vermiş Türkiye’deki mağdurlar için birşeyler yapabilecek yurtdışına çıkmış bunca gazeteciyi akademisyeni hukukçuyu bir araya getirerip organize edemeyecek mi ?

Neyi bekliyoruz, gökten görünmez bir elin gelip yaşanan insan hakkı ihallerlerini ve mağduriyetleri savunmasını, memleket zindanlarında yatan kadınları, bebekleri, yaşlıları, hastaları kurtarmasını mı ? Hizmet kurumlarında duvarlara asılan bir söz vardır “Sebeplere riayetsizlik Allah’a karşı bir nevi saygısızlıktır’ yazar. Ne zaman mağdurları ve yaşanan insan hakları ihlalerini duyurmak ve önlemek için var gücümüzle ve tüm imkanlarımızla sebeplere riayet edip Allah’a saygısızlık yapmaktan vaz geçeceğiz ?

Kaynak:Tutsak Avukat

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy