Biliyorum, yoğunsun bu günlerde. Bir ibadetin dünyaya dönük yüzünde kaybolmuşsun benim gibi. Tatil, trafik, memleket, yol, sıla, bayram… En azından küçücük bir soluklanma belki dünyanın uyuşturan ritmine.
Sıkıntılarının haddi hesabı yok belki de. Zulüm, hastalıklar, imkansızlıklar, yokluklar… Dört yandan abanıyor hayatının üzerine.
Ama hadi gel biraz hakikati konuşalım.
Yaklaşalım; yaklaşırız belki.
Zira kurban, yakınlık demek; yakınlaşmak…
Feda edebilmek sevdiklerimizi mesafeleri kat ‘etmek adına. Bir bıçak keskinliğindeki nefsin önüne atabilmek geçici olanı, hakiki olana ulaşmak için vaz geçebilmek.
Kurban bir işaret, yeni bir ‘başlama’ noktası. Fıtrî ayarlarına dönebilme fırsatı insanlığın. Sen de çok iyi biliyorsun ki, doğuyoruz ve hızla kirlenmeye başlıyoruz. Büyümek kirlenmek demek, kurban ise lekelerden arınmak için mühim ve büyük bir fırsat, Rabbanî bir armağan.
Kurban olgunlaşabilmenin benzersiz imkânı; bencillik ve hayvanî hırslardan, nefsanî arzulardan arınıp ‘kâmil’ olana ulaşabilme, hakiki özgürleşme serencamı.
Üstelik kim olursan ol, önemli değil. İster yüksek makamında kurulup yeryüzüne tepeden bak, ister gücün, paran, şöhretin olsun fark etmez. Ama illa ki en az bir İsmail’in vardır eminim.
Önce şu soruyu sor kendine: Benim İsmail’im kim?
Neyi vaz geçemeyecek kadar seviyorum, neye ayrılmayı hesaplamayacak kadar bağlandım. Soyut şekilde mi hayatında yer alıyor İsmail?
Şöhret, makam, güzellik? Nedir senin İsmail’in?
Yoksa onu maddeleştirenlerden misin?
Ev, araba, mal, mülk…
Bir de kadim olan var tabi; evlad-ü ayal, ana, baba, dost, sevgili… Kimdir senin İsmail’in?
Seç içlerinden birini. Sevdiğin ama çok sevdiğin…
Dikkat ettin değil mi? Ne de çok İsmail’imiz varmış meğerse! Hangi birini kurban vereceğimizi bile şaşırtacak kadar hem de.
Bu kadar çok İsmail’ine karşı, ne kadar İbrahim olabildin, sorabildin mi kendine?
Al sana fırsat işte, her sene İbrahim olma imkânı veriliyor bu mevsimde.
Ne kadar İbrahim olabildin? Uğruna en sevdiğinden vazgeçebileceğin kaç rüya gördün?
Belki de yokluğunun düşüncesine bile tahammül bile edilemeyen İsmail’sin birileri için. Sevilir elbette herkes ama İsmail olmak hiç kolay değil bilmelisin. Hangi bıçağa boynunu uzatabilirsin? Ne için gözün kapalı hayatından vazgeçebilirsin?
Birilerinin rüyasını süslemek büyük bahtiyarlık şüphesiz ama İsmail’in İbrahim için ne anlama geldiğini bilmeden kurbanı idrak edemezsin. İsmail’siz İbrahim sadece kasaptır, İbrahim’siz İsmail ise sadece soğuk ve cici bir minyatür.
İsmail olup kendine sorabildin mi; benim boynuma dayanacak olan bıçağım nedir?
Nedir korkuların, nefesini kesecek, kanını donduracak kadar ürkütecek karabasanların?
Zalimin zulmüne uğramak mı, toplumdan dışlanmak, iftiraya kurban gitmek, haksız yere tutuklanmak, aylarca hücrede yatmak, terörist ilan edilmek..
Yoksa gecenin bir vakti bırakıp malı mülkü, her şeyi bilmediğin diyarlara hicret etmek midir senin boğazına sürtülen bıçak?
Söylesene nedir gırtlağına dayanan bıçak?
Söyleyemesen bile düşün biraz.
Düşün kafan acımaz!
Ancak o zaman anlayabilirsin. Kan dökmek ile kurban etmenin farkını. Kurban edebilenlerin kan dökemeyeceğini idrak edebilmek için yaklaş biraz da.
Dikkat et, Hacer olup olmadığını sormuyorum daha. Açlık ve susuzluktan göğsündeki sütün kesilmesinden bahsetmiyorum. Gözyaşıyla emzirdiği bebeğini, tevekkül ile feda edip edemeyeceğini de… Safa ve Merve arasında soluk soluğa defalarca gidip gelmek zor. Bu nedenle ‘kolaylaştır’ diye başlanıyor o ibadete.
İnsanın kendinden vazgeçebilmesi belki bir nebze kolay ama sevdiklerini feda edebilmesi zorların zoru. Kendinden olanı, kendinden daha çok seviyor insan. İşte kurban, idrakin hakiki olana yakınlaşması, gerçek sevgiye layık olabilme ihtimali. Sadece evlat değil; sevgi, şüphe, kıskançlık, hırs, korku, bencilliktir bıçağın altına yatan.
Bu nedenle bir umuttur kurban. Hem İbrahim olabilmek için, hem İsmail ya da Hacer…
‘Hüküm ve hikmet sahibi’nin, kitabı ve hikmeti öğretip, arındırmak için muazzam bir fırsat olsa gerek kurban.
İster İbrahim ol, ahir ömründe rüyalara dalan, ister İsmail, tevekkül içinde bıçak altına yatan. İhtimal ki, ‘Fesalli lirabbike venhar’a layık olasın.
Tebrikler yakın olmaya çalışanlara…
Kaynak:Nedim Hazar-TR724