Halihazırda bilim, insandaki hem zihinsel hem duyusal yetileri kullanarak, deney-gözlem ve beşeri tecrübeyi esas alarak yapılmaktadır. Peki, her çağa hitap eden Peygamber Efendimiz’in (as) hayatında, bilimin bu yönüne işaret eden, bir Nebevi duruş söz konusu mudur?
Bu soruya cevap mahiyetinde, tarım sektörüyle meşgul olan Medinelilerin, hurmalarını aşı yapmalarına karşı gösterilen ‘Nebevi Tavır’, bir referans noktası olarak görülebilir.
Olayın tamamı ve tüm detayları için hadis kaynaklarına bakılabilir. Fakat ilgili konu hakkında, “Siz dünyanızın işini daha iyi bilirsiniz.” [1] ve “Bu, onlara bir fayda temin ediyorsa, bunu yapsınlar. Ben sadece bir zannımı (kanaatimi) ifade ettim, beni zannımdan dolayı muaheze etmeyin. Ancak size Allah adına konuştuğumda onu alınız/tutunuz, zira ben O’na asla yalan isnat etmem.” [2] şeklinde yer alan beyanlar ve tavırlar oldukça dikkat çekmektedir.
Beşeri İlgi ve Bilgiye Değer
Hurmaların aşılanması zirai hadiselerden biridir. Bu olaya şahit olan Nebi’nin (as) malum bir duruşu olmuştur. Bu tavırdaki hikmetleri ve Nebevi maksatları açıklamak için, kendisine yöneltilen bir soru [3] kapsamında, özgün yorumlarıyla cevap veren M. Fethullah Gülen, toplamda beş hususun altını çizmiştir. Bunları, anlayabildiğim kadarıyla, mana olarak özetleyerek ve sadeleştirerek ifade edersek:
Birincisi; Allah’ın dediğinden ve dilediğinden başka bir şeyin olmayacağı hakikatidir. Bu gerçek, zaman içerisinde kazanılan vicdani bir tecrübedir. Dahası en önemli temel bir kaide olan tevhid vurgusu yapılmaktadır.
İkincisi; sebepleri yerine getirmek bir sorumluluk olmakla birlikte, nazarları Müsebbibü’l-Esbap olan Kudreti Sonsuz’a çevirmektir.
Üçüncüsü; insani tecrübe, bilgi ve kabiliyetleri artırma adına, Nebi (as) onlara güvenmekte ve itimat etmektir.
Dördüncüsü; insanın, yeryüzünde halife konumunda olması gereğince, kainat kitabına müdahale hakkının bulunmasıdır. Nebi’nin (as), ‘Aşılama!’ veya ‘Aşıla!’ şeklinde bir emri yoktur. O bu tavrıyla, beşeri ilgi ve bilgi kaynaklarını kurutmayıp aksine desteklemiştir. Dahası insani tecrübe ve birikimlerin heba olmamasına dikkat çekmektedir. Bu husus cidden çok mühimdir.
Beşincisi; Nebevi tavır, insanların iradelerine zincir vurmamıştır. Önce, özellikle düşünce bazında tenbih etmiş ve denemiştir. Daha sonra ise aksiyon kısmında, iradelerinin hakkını vermelerinin doğruluğuna teşvik mahiyetinde beyanlarda bulunmuştur.
Kainat Yasalarına Saygı
Kur’an gibi kainat kitabının da ilkeleri vardır. Bu kurallar, insani tecrübenin keşfine açıktır. Tekvini yasalar; sünnetullahın/adetullahın kapsamına girer, bir tür vahiydir ve öğrenilmesi-öğretilmesi gerekir.
Tarımsal aşılama olayındaki Nebevi duruş, aslında fen bilimlere alan açmaktadır. İnsanlara adeta, kainattaki bu tekvini ayetleri araştırın ve kendi sahanızda uzmanlaşın özlü mesajını ihtiva etmektedir.
Nebi (as), ziraat alanındaki verimlilik konusunda, doğrudan teşri bir yasa koymayarak, insanlara geniş bir çalışma sahası açmaktadır. Onlara, eşyaya müdahale yetki ve sorumluluklarının değerini bilmelerini telkin etmektedir.
Yalan ve yanlış yargı, kesinlikle Nebi’de (as) bulunmaz. Zira ismet sıfatı bunu gerektirir. Zan veya kanaat ise bir yargı ifadesi değildir, isabetli/isabetsiz olabilir. Kainat hakkındaki zanların tecrübe ile doğrulanması gerekir. İlahi bilginin dışında kalan her türlü beşeri zanlar, kanaatler, şüpheler, içtihatlar kritik edilebilir, sorgulanabilir. Böylesi insani tecrübeler değerlidir, onlar bilimleri netice verir ama bunlarda sürekli bir ilerleme söz konusudur.
Lafız veya mana şeklinde, insanlara Resulullah’tan (as) ulaşan vahyin dışındaki alanlarda, sahabenin duruşu belirtilen bu kritik istikamette olmuştur. Onlar, Nebevi konum ile beşeri hususiyeti ayırt edebilmişlerdir. Ama Medine’nin ilk yıllarında aşılama olayı yapan ilgili insanlar, henüz nebevî ve beşerî şahsiyetlerinin [4] sınırlarını tayin ve takdire ulaşmış olmayabilir.
Bediüzzaman bu hassas ve ince farkı “İşte her hadiste bütün tafsilâtına, vahy-i mahz noktasıyla bakılmaz. Beşeriyetin muktezası olan efkar ve muamelatında, risaletin ulvî âsârı aranılmaz.” [5] diyerek vurgular.
Demek ki Nebi (as), beşeri yönü itibariyle, istişareye açıktır. O, tarımsal veya bunun gibi ihtisas gerektiren alanlardaki işlerde, ehlini adres göstermiştir. Bu açıdan, Nebi’nin (as) her türlü kavli veya hali duruşunda, birçok ders, ibret ve eğitim yönü bulunmaktadır. Hasılı, erkek ve dişi hurma ağacının fıtratında bulunan ve dolayısıyla pratik bilgi kategorisiyle ulaşılan bu insani tecrübeyi önemsemiştir, sonucuna pekala varılabilir.
İlahi ve Beşeri Bilgi Tasnifi
Mekkeliler, Medinelilerin bildiği, hurmaların insan eliyle aşılanması tecrübesinden henüz haberdar olmayabilirler. Ayrıca onlara tabii olan aşılama bilgisi, “Rüzgarı aşılayıcı olarak gönderdik.” [6] ilahi beyanı ile bildirilmiştir.
İster rüzgar isterse insan eliyle olsun, burada doğrudan teşri anlamında [7] bir sınırlama, yönlendirme ve sorumluluk yoktur. Bunlar, bilimin alanına giren, gözlem ve tecrübe ile araştırılması gerekli olan dinamikler, tekamüle açık mevzulardır. “Dünyanızın işlerini siz bilirsiniz.” şeklindeki Nebevi tavırda bütün bunlara bir işaret de olabilir.
Dahası bu beyanlar, ne ihbarî ne de inşaîdir. Bu cümlerinden hareketle, doğru veya yanlış herhangi bir hüküm çıkarılamaz. Zaten aşı mevzusundaki Nebevi beyanda, ibadetlerde olduğu gibi, ne emir ne de yasaklama tarzında bir bağlayıcılık söz konusu değildir.
Sahabiler Nebi’nin (as) tavrını, önce teşri/dini bir yargı zannederek, elleriyle yapılan aşılama işini terk etmişler ve o sene beklenen ürünü alamamışlardır. Belki de bu ilahi taktir, beşeri mesuliyetlerden biri olan sebeplere riayetteki bir kusurun neticesi idi.
Nebi’nin (as), sözlerini bitirirken, beni ‘muaheze’ etmeyin buyurmasının bir nedeni, olayın perde arkasını veya bütününü kavrayamayan muhataplarını manen koruma amaçlı şefkatli bir tavır da olabilir.
Sonuç
Nebevi tavır, ilahi bilgi olmayan beşeri meselelerde, yani aşılama gibi insani tecrübe gerektiren, deneyime ve gözleme dayalı konularda, siz işlerinizi istişare ile birbirinize danışarak yürütün, bu hususlarda söz hakkınız vardır demektedir.
İlahi vahye müteallik olmayan meselelerde, bu Nebevi tavır insanlara örnek bir duruştur. Zanna, kanaate dayalı içtihatlar elbette yapabilir. Fakat rasyonel sonuçlar dikkate alınarak gerekli düzeltme ve güncellemelere açık olmak gerekir mesajı verilmektedir.
Esasında Nebi (as) bile ve onun izini süren sahabiler dahi, böyle hareket ederek rol model olmuşlarsa, herkesin insani bu tecrübelere saygılı olması bir ilke olmalıdır.
İşte bu aşı olayı, kainat kitabı nasıl okunması lazımdır sorusuna dair dikkat çekici bir örnektir. Özetle diyebiliriz ki, Nebevi tavır, ziraat ve benzeri sahalarda, beşeri tecrübe gerektiren bilim dallarında, özelde ümmetinin genelde tüm insanlığın yakın takibinde olmasını vurgulamış ve bu konularda uzmanlaşılması gerektiğine işaret etmiştir.
[1] Müslim, Fedail, 141
[2] Müslim, Fedail,139; İbn Hanbel, 1/162; İbn Mace, Ruhûn, 15
[3] MF Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-2, Sayfa 158
[4] Prof. Dr. İbrahim Canan, Peygamberimizin Yanılması Meselesi, Rağbet Yayınları, Sayfa: 71-72
[5] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Dördüncü Nükteli İşaret
[6] Kur’an-ı Kerim, Hicr Suresi, Ayet: 22
[7] Prof. Dr. Abdullah Taha İmamoğlu, Hurmanın Aşılanması/Döllenmesi, Kubbealtı Yayınları, Sayfa: 124
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN