Bilginin özümsenmesi esaslı eğitim yaklaşımında, bilgi ezberlenmez, hazmedilir ve özümsenir. Said Nursi Hazretleri’nin yaklaşımıyla; mana-yı ismi değil de mana-yı harfi, tarzında bir eğitim anlayışı esas alınır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin ifadesiyle; “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay’ verir.” O’na göre eşyanın, olayların ve ulaşılan bilgilerin bir yüzeysel yani görünen tarafı vardır ki, kendisi bu bakış açısını “mana-yı ismi” seviyesinde yüzeysel bir öğrenme olarak görür, gerçek öğrenmede ise insan, olayların ve bilgilerin görünen tarafına değil hakikatine ve özüne ulaşmaya gayret eder yani mana-yı harfi gözlüğüyle olaylara bakar ve tenteneli perdeyi sıyırıp bilginin, hayatın ve olayların geçek yüzüne bakma gayreti gösterir. Bu temel yaklaşımla beraber, tabii ki yerine göre ezber de eğitimde ihmal edilmez; temel esas bilginin hazmedilmesi olsa da yeri geldiğinde ezber de yapılabilir. Öğrenci bilgiyi anlayarak yani bilginin özüne inerek öğrenirse işte o bilgi kalıcı olur ve unutulmaz.
Bu eğitim anlayışında; ne öğretmen merkezli öğrencinin tamamen pasif olduğu ne de öğrenci merkezli öğretmenin pasif kaldığı bir eğitim anlayışı söz konusudur. Eğitimde öğrenci aktiftir ve bilgiyi araştırıp öğrenme gayreti içerisindedir. Öğretmen ise sadece öğrenme yollarını göstermez ihtiyaç oldukça devreye girer ve bilgiyi açıklar ve öğretir. Biz bu tarza, “bilgiyi özümseme esaslı” eğitim diyoruz.
Fethullah Gülen Hocaefendi de ders halkalarında bu tarzı esas alır. Derse katılanlar ele alınacak konuyu farklı kaynaklardan araştırarak gelirler ve belli bir sırayla sunarlar. Araştırılan konu üzerinde yerine göre 15-20, yerine göre belki 30 farklı eserden aynı konu karşılaştırmalı olarak ele alınır. Hocaefendi de ihtiyaç duydukça gerekli açıklamaları yapar ve kendi bakış açısını anlatır. Ayrıca diğer katılımcılar da gerek gördüklerinde devreye girer anlaşılmayan yerleri sorar veya konuyla ilgili kendi bakış açılarını ifade ederler.
Fethullah Gülen Hocaefendi; gerçek bilgi ve ilme ulaşmada sadece selim aklın yani batıdaki ifadesiyle rasyonalizmin yeterli olmayacağını, mana-yı harfi çerçevesinde; haber-i mütevatirin yani vahyin devreye girmesi gerektiğini şu şekilde ifade eder:
“İlmin sebeplerinden bir diğeri ise, selim akıldır. İslâm’da akılcılık denilen ve günümüzde rasyonalizm diye tarif edilen şeydir bu. Rasyonalizm, kadimden beri devam edegelen ve bilginin yegâne kaynağı olarak insan aklını, zihnini kabul ve müdafaa eden bir anlayıştır. Burada selim vasfı, herhangi bir şeye karşı şartlandırılmamış, eşyayı saf ve yalın haliyle algılayıp değerlendirebilen akıl demektir. Ne var ki, rasyonalizm de gerçek ilme ulaşmada tek başına yeterli bir kriter değildir.
O halde her iki ilim sebebinden kaynaklanan yanılgıları, tashih edecek başka bir kaynağa ihtiyaç vardır ki, o da haber-i mütevatir yani vahiydir.
Haber-i mütevatir İslâm’a göre ilmin sebeplerinden üçüncüsüdür. Bu iki ayrı kategori içinde mütalâa edilebilir. Birincisi; yalan üzerinde ittifakı imkânsız denecek ölçüde insanların verdiği haber. Meselâ Amerika’ya gidip görmediğimiz, oranın keşfinde bulunmadığımız halde varlığından şüphe etmemekteyiz. Çünkü biz orayla ilgili haberleri bu tür bir kaynaktan almakta ve öyle değerlendirmekteyiz. İkincisi; semavî vahiy, yani Kur’ân’dır.”
Evet, insanlar bazen akıllarının altında kalıp ezilebilirler, pozitivizm karşısında nakavt olabilirler. Fakat meseleleri bir de vahy-i semavînin tayfları altında değerlendirdiklerinde, daha sağlam ve yanılmaz bir bilgiye ulaşacaklardır. İlim dünyası bu şekilde örgülenip işlendiğinde, ilimden beklenen şey ancak o zaman hasıl olacaktır. Öyleyse gerçek bilgiye ulaşmak için, bu üç esasın birden ele alınması ve kriter olarak kabul edilmesi gerekir.”
Gerçek bilgiye ulaşmanın esas alındığı bu eğitin anlayışını hayata geçirecek öğretmenler ve rehberler, daha mentorluk hayatlarından başlayarak mana-yı harfi yolculuğunda yol yürümeye çalışırlar ve yol alma seviyelerine göre de bu kıvamı öğrencilerine aktarmaya çalışırlar. Kısaca hakiki hizmet anlayışını özümsemiş öğretmen ve rehberler, gerek formal gerekse informal ortamlarda ezberci ve yüzeysel kuru bilgi vermez, öğrencilerine hakiki bilgiyi hazmettirmeye gayret ederler.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ