‘Hizmet Bize Sahip Çıktı’

Yazar Recep Atıcı

Yazının başlığına aldığım bu cümle, 1940 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesine bağlı Akçapınar köyünde gözlerini dünyaya açan Selver Türk Hanımefendiye aittir. O, Anadol’unun küçük bir kasabasında 11 yaşında yetim kalır. 15 yaşında da Hacı Mustafa Türk’le evlendirirler. Evlendiği günden itibaren sırtının teri hiç kurumaz. Daha çocuk denecek yaşta anne olur. Annesi olduğu çocukların hepsi de erkek olduğu için evin içinde elinden tutacak bir kızı da yoktur.

İman ve Kur’an hizmetlerine, 1966’larda uyanan Selver Hanımefendi, önceleri Yaşar Tunagür hocafendinin vaazlarıyla hakikate uyanır. Ardından Hocaefendi İzmir’e gelince onun vaazlarıyla yeni bir merhaleye ulaşırlar. Artık Hacı Mustafa amca her Cuma İzmir’e vaaz dinlemeye gitmektedir. Bir seferinde Selver Hanımefendi de gitmek ister. O gün öyle bir adet olmadığı için eşi onu götürmek istemez. Ancak kayınvalidesi devreye girer ve oğluna; “Eğer onu vaaza götürmezsen sana bir günlük sütümü helal etmem” der. Hacı Mustafa amca naçar kalır ve onu da götürür. Camide kadınlar için yer olmayınca o gün vaazı Hocaefendi’nin tahta kulübesinde dinler.

O, öylesine çalışkan biriydi ki, yorulmak kelimesinin onun lügatinde yeri yoktu. Gün boyu ağırladığı misafirlerden sonra herkes kendini yatağa atarken o, ertesi gün gelecek misafirlere hazırlık yapardı. Kışa hazırlık yaptığı salçaların, turşuların, kuruttuğu biberlerin, patlıcanların haddi hesabı yoktu. O günlerde hayatı yaşamak çok zor olup bu günkü gibi kadınların işini kolaylaştıracak hiçbir elektronik alet ve edevat yoktu. Ama gel gör ki o, işten değil iş ondan kaçıyordu. Cömertlikte Mevlâna’ın dediği gibi ‘akarsu’ gibiydi. Aslında onun ahlakı peygamber ahlakıydı. Zira, o bitecek endişesi taşımadan yedirip-içirdiği yetmezmiş gibi gelenlerin heybelerini de doldurup gönderirdi. Şayet o gün bulup veremediyse daha sonra vermek üzere vaad ederdi.

Onlar, ailecek Hocaefendi’ye öyle muhabbet beslemektedirler ki artık sadece Cuma vaazları yetmez, hafta içi yapılan soru cevap derslerine de katılmaya başlarlar. Ancak Akçapınar’dan gidip gelmek hayli müşküldür. Bundan dolayı İzmir Bornova’ya taşınırlar. Artık onların evi Halil İbrahim sofrasına döner. Alt katta kalan talebeler, Cuma günü Hocaefendi’nin vaazını dışarıdan dinlemeye gelenler onların sofrasından nasiplenirler. Kurduğu bu sofralar öylesine bereketlidir ki, bir cuma günü vaaz dinlemeye Merhum Turgut Özal da gelir. Kendisi, o gün itibariyle bürokrattır. Mali durumu iyi olduğu için Hocaefendi’yi yemeğe davet eder. Ancak Hocaefendi; “Sen bizim misafirimizsin” diyerek onu Selver Hanımefendinin kurduğu sofraya davet eder. Efendimiz (sav)’in davasına sahip çıkmak için Hz. Hatice validemiz, servetiyle Mekke’de sofralar kurduğu gibi Selver Hanımefendi de Ege bölgesinde hizmetin neşvü nema bulması adına herkese kendi elleriyle yaptığı bazlamalarla sofralar kurar. Onlar, ailecek bu sofra kurma işinin o derece tiryakisi olmuşlardır ki bir gün evlerine misafir gelmeyince “Allah’ım biz ne günah işledik ki bugün evimize misafir gelmedi” diyerek istiğfar ederler.

O, sıradan bir kadın değildi. Hizmet dairesi içinde ilk nesil kadınların kendisini örnek aldığı bir prototipti. Elbette ona benzer Hizmetimizde yüzlerce hanımefendi vardır. Fakat, onun yeri her zaman başkaydı. Zira, Turgutlu tarafına hizmet adına ziyarete giden herkese; “Kahvaltıyı nerede yaptınız, öğle yemeğini nerede yediniz” diye sorsaydınız alacağınız cevap şu olurdu: “Hacı Mustafa Türk Dinlenme Tesislerinde.” Belki de bu yüzden olsa gerek Irmak TV, “Hizmet Anneleri” adını verdiği bir programda onun da hatıralarını kaydetmiş.

Evet, onunla ilgili yazılacak çok şey var elbet. Ben işin o kısmını erbabına bırakarak, Hacı Mustafa amcadan bizatihi dinlediğim bir hatırayla bu yazıyı noktalamak istiyorum. Hatırımda kaldığı kadarıyla seksenli yıllarda Hacı Mustafa amca bir gün eşini de alarak köyden Turgutlu’ya gelir. Eşini Turgutlu’da tanıdık bir yere bıraktıktan sonra bir arkadaşıyla buluşup İzmir’e gider. Hizmetin merkezi o gün itibariyle İzmir’dir. Gün boyu tanıdıklarını ziyaret ettikten sonra akşam geç saatlerde geriye dönerler. Hacı Mustafa amca Turgutlu’dan itibaren kendi arabasıyla köye yalnız gider. Eve vardığında kapı kilitlidir. Kendisi, hizmetin meseleleriyle öylesine meşguldür ki sabah hanımla beraber gittiğini unutmuştur. Neden sonra hatırlar ve Turgutlu’ya geri gelerek hanımı bıraktığı yerden alır. Yolda giderken de -kendi ifadesiyle- büyük bir gaf yapar ve onu unutup doğrudan Akçapınar’a gittiğini söyler. Eşi, onun bu tavrına çok bozulur ve on beş gün kadar konuşmadığı gibi sofra da kurmaz. Hacı Mustafa amca onun gönlünü almak için kasaba tembih ederek 250 kilo civarında bir dana kestirip o gün itibariyle Turgutlu’da bulunan öğrenci yurduna ikram eder. İşte onun bu cömertliği karşısında eşi yeniden eski günlere döner.

İşte hem kurduğu sofralarıyla, hem de cömertliğiyle meşhur bu güzel insanı, 22 Şubat 2023 tarihinde Hakkın rahmetine uğurladık. Rabbim geride kalanlara sabrı cemil ihsan eylesin. Onun da makamını âli, mekânını Firdevs eylesin.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy