“Hocaefendi bize hangi hedefi gösterdiyse hep onu yapmaya çalıştık. Yaptığımız şeylerden dolayı da hiç zarar etmedik. Hep kâr üstüne kâr ettik Allah’a şükür.”
Irmak TV’nin çekimlerini yaptığı “Geçmişten İzler” programında böyle diyor Akçapınar’lı Mustafa Türk Ağabey.
1937 yılında dünyaya gözlerini açmıştı. İlkokuldan sonra çobanlık yaptı. 1966 yılında Hocaefendi ile tanıştı. Bu tanışmadan sonra Hocaefendi’ye yazdığı bir pusulada “Bugünden itibaren malımız, canımız ve evimizle hizmete amadeyiz” şeklinde açık çek verdi. O, Hizmet’in sessiz kahramanlarında biri olup söz verdiği gibi her şeyiyle Hizmet’e sahip çıktığına bizler şahidiz. Dahası o ‘Örnekleri Kendinden Bir Hareket’in en güzel örneğiydi.
Hocaefendi, İzmir Bornova’da vaaz etmeye başlayınca Turgutlu’dan gidip gelmek zor oluyor diye evini oraya taşıdı. Her Cuma çevreden gelenleri evinde yedirip içirdi. Kurduğu bu sofralar öylesine bereketliydi ki, kimler onun sofrasına oturmadı ki? Mesela Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal da onlardan biriydi. Bir cuma günü Hocaefendi’nin vaazını dilemek için Bornova’ya gelmişti. Kendisi, o gün itibariyle bürokrattı. Mali durumu iyi olduğu için Hocaefendi’yi yemeğe davet etmişti. Ancak Hocaefendi; “Sen bizim misafirimizsin” diyerek onu Mustafa Amcanın evine davet etmişti. Efendimiz (sav)’in davasına sahip çıkmak için Hz. Ebubekir efendimiz, servetiyle Mekke’de sofralar kurduğu gibi Mustafa Amca da Ege bölgesinde hizmetin neşvü nema bulması adına sofralar kurdu. Onlar, ailecek bu sofra kurma işinin o derece tiryakisi olmuşlardı ki bir gün evlerine misafir gelmeyince “Allah’ım biz ne günah işledik ki bugün evimize misafir gelmedi” deyip istiğfar ederlerdi.
O, sıradan biri değildi. Hizmet dairesi içinde ilk nesil eşrafın kendisini örnek aldığı bir prototipti. Elbette ona benzer Hizmetimizde yüzlerce insan vardı. Fakat, onun yeri her zaman başkaydı. Zira, Turgutlu tarafına hizmet adına ziyarete giden herkese; “Kahvaltıyı nerede yaptınız, öğle yemeğini nerede yediniz” diye sorsaydınız alacağınız cevap şu olurdu: “Hacı Mustafa Türk Dinlenme Tesislerinde.”
O henüz himmetin ne demek olduğu bilinmediği bir dönemde en büyük rakamı söyleyerek örnek olmuştu. Söylediği bu rakamı da üzüm hasadından sonra ödeyeceğine dair söz vermişti. O yaz bardaktan boşanırcasına önce yağmur, sonra da dolu yağdı. Nohut tanesi büyüklüğündeki dolular kendisiyle aynı bölgede arazisi olan herkesin bağını yere indirirken onun bağının üzerinden -Allah’ın inayetiyle- atlayarak geçti. O sene bağdan elde ettiği gelirin tamamını himmet olarak verdi.
Onun bizatihi kendisinden dinlediğim bir hatırayı da burada nakledeyim. Hatırımda kaldığı kadarıyla seksenli yıllarda Mustafa amca bir gün eşini de alarak köyden Turgutlu’ya gelmiş. Eşini Turgutlu’da tanıdık bir yere bıraktıktan sonra bir arkadaşıyla buluşup İzmir’e gitmiş. Hizmetin merkezi o gün itibariyle İzmir’di. Gün boyu tanıdıklarını ziyaret ettikten sonra akşam geç saatlerde geriye dönmüş. Mustafa amca Turgutlu’dan itibaren kendi arabasıyla köye yalnız gitmiş. Eve vardığında kapının kilitli olduğunu görünce hatırlamış hanımını. Tekrar Turgutlu’ya geri dönüp hanımı bıraktığı yerden almış. Yolda giderken de -kendi ifadesiyle- büyük bir gaf yapmış ve onu unutup doğrudan Akçapınar’a gittiğini söylemiş. Eşi, onun bu tavrına çok bozulmuş ve on beş gün konuşmamış. Mustafa amca onun gönlünü alabilmek için 250 kilo civarında bir dana kestirip o gün itibariyle Turgutlu’da bulunan öğrenci yurdunda ikram etmiş.
Ama ne yazık ki, -teşbihte hata olmasın- Hz. Osman ölçeğinde cömert olan bu insan, ömrünün son 15 yılını hem fizikî hem de hukukî bir zulmün işkencesinde geçirdi. 15 Temmuz’dan sonra tutuklandı, AİHM kararlarına göre suç sayılmayan eylemler gerekçe gösterilerek 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2018’de beyin kanaması geçirdi, yatalak olduğu için bakıcılar bakımını yapıyordu. Buna rağmen 2023 yılında bir sabah sedyeyle evinden alınıp cezaevine götürüldü. Artık yürüyemiyordu. Kapalı görüşlere bile sedyeyle çıkarıldı. Kalp krizi, beyin kanamaları, zatürre, kalp yetmezliği vs.…
Bütün bunlara rağmen Adli Tıp Tiran rejiminin korkusundan “Cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Kamuoyu tepki gösterdi; sanatçılar, siyasetçiler, vicdanlı insanlar bu kadar da olmaz dedi. Ama Karakuşi Hakimler, infaz erteleme talebini reddetti.
Çektiği bu zulümlerden dolayı olsa gerek Ramazan bayramının birinci günü (31 Mart 2025) vefat etti. Belki de bu, Rabbimin ona verdiği son bir ikramdı. Ümit ederiz ki ahirette gerçek bayrama kavuşmuştur.
Rabbim makamını âli, mekânını Firdevs eylesin.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN