Herkes çekilip gitti, biz birbirimize ettiğimiz dualarla kaldık ayakta… | Zeynep POLAT

Yazar Hizmetten

Topladık yeryüzünün en güzel, en renkleri canlı çiçeklerini… Kapına geldik, birbirimizin ellerini tutarak. Sen gençleri çok seversin. O gençler ki gençlik yıllarını senin rızanı arayarak, alınlarını secdelere dayayıp arınarak, ızdırap ve iniltiyle senin rızanı umarak, büküm büküm lisan-ı halleriyle sana yakınlık yollarını araştıran umudumuz, duamız, dünümüz, bugünümüz, yarınımız, altın nesil… İstemeye istemeye gelenler vardıysa da razı ol… İstemeye istemeye dinleyenler varsa da razı ol hepsinden…

Bu çiçekler ki senin en sevdiğin demeti bir araya getirenler… Senin en çok duasına ehemmiyet verdiğin, yakınına vaat ettiğin çiçekler… En güzel kokan, en güzel büyüyüp gelişen, güneşi ve suyu en çok hak eden, her biri birbirinden enfes balların polenlerini özünde taşıyan kıymetli çiçeklerimiz.

Hizmetin bir dairesi var; biz bu dairenin himayesinde korunduk, sokaklarında zift gibi akan günahlarından bu debdebeli dünyanın… Herkes çekilip gitti, biz birbirimize ettiğimiz dualarla kaldık ayakta… Hizmetin dönüp dayandığı yola revan olmuş bir avuç sevdalıyız… Yüreğimize düşen bu sevdanın hürmetine bizlere rızanın yollarını… Seni bulan neyi kaybetti, seni kaybeden neyi buldu, ya ilahi… Bize bu geçici dünya hayatında sonsuzluğun yollarını göster… Dost meclislerimizi rızanı dağıttığın birer şölene, bayram yerine çevir… Ta ki “Üç-beş kulum kavuşmuş da adımı anarak bana sevgilerinden dem vuruyorlar. Söyleyin kullarıma, ben onlardan razı oldum” müjdesine muhatap olmayı nasip eyle bize… Ellerini tuttuğumuz bu gençler hürmetine… Saçları ağarmış, yüzünde hayat eşimesi kırışıklıklar dolmuş bu biçare kullarını da bu gençler hürmetine yakınına al… Tut elimizden… Tut ki edemeyiz sensiz… Sana el pençe divan durmuş bekleyen bu garip kullarını sevindir… Yetim ve öksüzlüğümüzü gider… Bizi bize bırakma…

100 yıl sonra şu an çok kıymet verip gözyaşlarımızı ceyhun ettiğimiz meseleler hâlâ bu kadar ehemmiyetli olacak mı? Uğruna namazlarımızı kaçırdığımız kişiler, olaylar acaba gerçekten bir incir çekirdeğinden fazla yer edecek mi zihnimizde ve ruhumuzda? Ne olacak 100 yıl sonra acaba? Kimler oturacak o keyifle oturup dondurma yediğimiz banklarda? Kimler giyecek acaba bunca marka kıyafeti, hayranlıkla bakıp bakıp kendine aynalarda? Kimler kullanacak o son marka telefonları bizden sonra? Kimler sürecek o son model arabaları, şehirlerde tozu dumana katarcasına? Evler… Evlerimiz… Kimler oturacak acaba salonunda, kimler uyuyacak odalarında 100 yıl sonra?

Demek ki mal mülk el değiştiriyor ve bizler bu malların kıymetini artırmak için yollar, çareler aramaya bakmalıyız… Ölümsüzleştir hadi evini, ağırladığın misafirlerin dolup dolup taşsın; yiyenler, içenler evine bereket ve dua bıraksın… Amaç değil, araç olsun bunca gölgelikler sana… Asıl nimet cennette, bilesin…

O banklara tek oturma; gönlü yaralı bir arkadaşını çağır, beraber oturun, konuşun ve nefes aldır yanık bir sineye… Bak işte o zaman o bank nasıl şahitlik ediyor sizdeki kardeşliğe… Nasıl büyüyor aranızdaki muhabbet… Nasıl ölümsüzleşiyor an, gün, yıl… Çek al neyin varsa yokluğun avuçlarından bugün… Bırakma ki yok olsunlar… Hiç olsunlar… Bırakma! Bırakma ki bu şiir eksik kalmasın, tamamlansın ötelerde… Taçlansın rızâ-i ilahi ile… Bir an bile unutma bunu…

Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker bizim bu dünyaya gönderiliş gayemiz… Onu unuttuğumuz her an zarardayız; aklımızda tuttuğumuz her an kârdayız kardeş…

Vesselam…

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy