Her Vaktin Hizmeti O Vakte Göre Olur

Yazar Mehmet Yavuz Şeker

Yüce Allah, Efendimiz (sav)’e: “Ey örtüye bürünen!  Kalk ve insanları uyar! Rabbinin büyüklüğünü an!” (Müddessir, 74/1-3) diyerek bizzat vazifesini bildirdi. Çok kısa bir zaman sonra “Sakın kafirlere itaat etme ve Kur’an’a dayanarak onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihat gerçekleştir.” (Furkan, 25/52) emrini verdi. Allah Resulü (sav) bu emirlere riayetle ömrünü örgüledi.

Cahiliye döneminde Hz. İbrahim’den kalma bir namaz vardı. Secdesi ve rükuu olan bir namazdı bu. Efendimiz de bu namazı kılardı. Çoğu zaman da Kabe’ye gelir, orada eda ederdi. Orada bu ibadetini yaptığı için de başına bir sürü sıkıntı gelmiş, müşriklerin ezasına maruz kalmıştı. Bir defasında secdede iken, başına büyük bir deve işkembesi koymuşlar, ağırlığından başını kaldıramamıştı. Efendimizin bu haline bakıp kahkahalarla gülüyor, düşmemek için birbirlerine tutunuyorlardı. Neden sonra kızı geldi, beraberce ancak toparlanabildi.

Bir başka defasında Efendimiz Kabe’de namaz kılarken birisi gelmiş Efendimizin sarığını boynuna dolayıp sıkmaya başlamıştı. Haberi alan Hz. Ebu Bekir yıldırım gibi gelmiş, müşriği defetmiş ve “Rabbim Allah’tır dediği için bir adamı öldürmek mi istiyorsunuz?” demişti.

Efendimiz ibadetini evinde yapsa, -Allah bilir- böyle hadiselere belki de maruz kalmayacaktı. Ama demek ki takip ettiği bazı gayeler vardı. Onların tahakkuku için böyle davranmak gerekiyordu. Belki de hak ve hakikati en masum şekliyle anlatmanın ve gelişmeleri uzaktan izleyen tarafsız insanlara mesajın ulaşmasının o gün için tek yolu bu idi.

Panayır ve fuarlar kurulduğunda oralarda dolaşır, uygun simalar arardı. Müsait birisini bulduğunda da onunla tanışır ve dinini tebliğ ederdi.

Peygamberliğinin ilk üç yılında Allah Rasulü (sas) insanları gizliden gizliye İslam’a davet etti. Bu süre içerisinde sadece çok güvendiği insanlara İslam’ı anlattı. Hz. Hatice, Hz. Ali ve Hz. Ebubekir bu zaman diliminde Müslüman oldular. Hz. Ebubekir’in gayretleriyle Osman bin Afvan, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas ve Talha bin Ubeydullah gibi zatlar İslamiyeti seçtiler. Hz. Ebubekir’in bu ilk dönemde verdiği gayretin adı hizmet idi. O bu nazik dönemde İslam adına yapılabilecek en uygun işi yapıyordu.

Bi’setin dördüncü yılında Allah Resulüne: “Sana emrolunan şeyi açıkca ortaya koy, müşriklere aldırma.” (Hicr, 15/95) ayeti nazil oldu. Bu, İslam’ı açıktan tebliğ etme emriydi. Artık Hz. Peygamber, halkı açıktan İslam’a çağıracaktı. Hz. Erkam’ın evini, İslam’a davette kullanmaya başladı. O dönemdeki hizmet şekli, insanları bir şekilde darü’l-erkam’a getirip Resulüllah ile buluşturmaktı.

Yine bu dönemde “Önce en yakın akrabalarına ikazda bulun.” (Şuarâ, 26/214) ayeti nazil olunca, Hz. Peygamber Safa tepesinde bütün akrabasını topladı ve onları İslam’a davet etti. Zira tebliğ, aynı hizmet idi.

Görmezlikten gelen, alay eden, bunlar fayda vermeyince de hakarete ve işkenceye başlayan Mekkeli müşriklere karşı yapılacak o dönemdeki hizmet tarzı, onların eziyet ve baskılarına dayanmak ve tebliği durdurmamaktı. Öyle zor bir dönem idi ki, Allah Resulü, eziyete maruz kalan müminlerin yanından geçiyor, ama dua etmekten başka elinden bir şey gelmiyor, onları kurtaramıyordu. İşkenceden vefat edecek olan Yasir ailesini “Sabredin Ey Yasir ailesi, sizin mekânınız cennettir.” sözleriyle ancak teselli edebiliyordu.

Bir kısım Müslümanlar, Allah Resulü’nün tavsiyesiyle Habeşistan’a hicret ettiler. Necaşi Ashame önünde direnen ve gerçekleri haykıran Hz. Cafer, dinini Ashame’ye tanıtırken hizmet vazifesini de yerine getiriyordu.

Müşrikler işi iyice azıtmışlar, Müslümanları yok etmek için boykot kararı almışlardı. Üç yıl sürecek olan bu abluka döneminde kıtlık had safhaya varmıştı. Ebu Talip Müslümanlara epeyce maddi yardımda bulunmuş, Hz. Hatice bu dönemde servetini tüketmişti. Bu zaman aralığında da İslam’ı tebliğden dur olmayan ve sıkıntılara göğüs geren müminler, gerçek hizmet ehli müminler idiler.

Yine o zor dönemlerde Hz. Ebubekir kendi memleketinde çok daralmış, başka bir yere gidip dinini rahatça yaşamayı arzulamıştı. Tam çıkıp giderken, İbn Dağınne adında bir müşrik ona mâni oldu, “senin gibi eşraftan birisi memleketinden ayrılmamalı” deyip himayesine aldı. Hz. Ebubekir döndü. Evinde Kur’an tilavet ediyordu. Fakat o, Kur’ân’ı evinin iç odalarından birinde değil, cumbasında, dışa açılan bir bölümünde okuyordu. Sokaktan gelen geçenler Kur’an’ı, Hz. Ebubekir’den dinliyor, onun o mahzun okuyuşundan etkileniyorlardı. Ebubekir (ra) o sıkıntılı dönemde bu işi yapmak suretiyle gönüllere Allah’ın kelamını duyurmaya çalışıyor, hizmetin en güzelini yerine getiriyordu

Efendimiz, Peygamberliğinin 10. yılına “hüzün yılı” adını verdi. O yıl, Hz. Hatice ve Ebu Talip art arda vefat ettiler. Ebu Talib’in vefatından sonra, Mekke müşrikleri eza ve cefalarını daha da artırmışlardı. Efendimiz: “Amcacığım! Yokluğunu ne kadar da çabuk hissettirdin.” diyerek hislerini ifade etmişti. 10 yıl geçmesine rağmen, Efendimiz, Mekke’de hala aradığını bulamamıştı. Taif’e gidip oradaki akrabaları vasıtasıyla dinini insanlara anlatmaya niyetlendi. Azatlı kölesi Zeyd b. Harise ile Taif’e gitti. Şehir halkı, Efendimizi dinlemedikleri gibi, O’na eziyet etmeden de geri kalmadılar. Şehirden çıkarken Kâinatın İftihar Tablosunu taşlayıp kanlar içinde bıraktılar. Hz. Zeyd Efendimizi korumak için, onunla insanların arasına giriyor, Efendimize kalkan olmak istiyordu. Rabbini anlatmak için bu ezaya cefaya maruz kalan Allah’ın Sevgilisi (sav) hizmetin en güzelini yapıyor, O’nu korumak için canını hiçe sayan Hz. Zeyd, yaptığı bu hizmetiyle Allah katında kim bilir hangi değerler üstü değere ulaşıyordu.

Akabe biatlarında Allah Resulü’nü tasdik eden Medineli Müslümanlar, dinlerini öğrenmek için bir hoca istediler. Hz. Peygamber onlara Musab bin Umeyr’i gönderdi. O, dinini anlatma heyecanıyla dopdolu idi. Bir sene Medine’de kaldı. Dönerken yetmiş tane yeni Müslümanı peşine takıp getirdi. Onun Medine’deki bu gayretlerinin Hak katındaki adı hizmet idi.

Ve bir gün hizmetin adı hicret oldu. Mekke’de bunalan Müslümanlar, Medine’ye doğru yola çıktılar. Onlar, bu emri yerine getirirlerken aynı zamanda “İman edenler, hicret edip Allah yolunda cihad edenler. İşte onlar Allah’ın merhametini umarlar. Allah pek affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur.” (Bakara, 2/218) ayetine mazhariyetin de mutluluğunu yaşıyorlardı.

Hz. Ebubekir, Allah Rasulü (sav) ile beraber hicret etti. O da her Müslüman gibi her şeyini Mekke’de bırakıyor, hayatında yeni bir sayfa açıyordu. Çileli bir yolculuk, ardından ne olacağını kestiremediği bir başka hayat vardı. Vardı ama, önemli olan nefsin isteklerini değil, Hakk’ın muradını takip etmek idi ve bunun adına da hizmet deniyordu.

Medine’ye yerleşildi. Aradan iki yıla yakın bir süre geçti. Bedir denilen yerde müşriklerle karşı karşıya gelindi. 13 yıl Mekke ve 2 sene Medine hayatında Müslümanlar, müşriklerin karşısına kılıçla çıkmadılar. 23 senelik peygamberlik döneminin ilk 15 yılında Hz. Peygamber ve arkadaşları hizmetlerini, dinlerini anlamak ve anlatmak, yaşamak ve başkalarını da yaşatmak yolunda yaptılar. Tahammül sınırlarını zorlayan eziyet ve işkencelere yıllarca sabrettiler. Kendi memleketlerinde yaşama hakkı tanınmayınca kalkıp başka bir yeri kendilerine yurt edindiler. Müşrikler onları orada da rahat bırakmadılar. Neden sonra artık savaş yapma izni çıktı: “Saldırıya uğrayan müminlere savaşma izni verilmiştir. Çünkü onlar zulme uğramışlardır. Hiç kuşkusuz Allah’ın onlara yardım etmeye gücü yeter.” (Hacc, 22/39) Bu, emir değil sadece bir izindi.

Hicretin 6. yılında Peygamber Efendimiz (sav) bazı hükümdarları İslam’a davet etti. Hz. Dihye Bizans’a, Hz. Amr b. Ümeyye Habeş’e, Hz. Abdullah b. Huzafe İran’a, Hz. Hatıb bin Ebi Beltea Mısır’a, Hz. Salit Yemame’ye, Hz. Şuca’ Gassan’a gönderildi. Elçiler, gönderildikleri memleketlerin dillerini biliyorlardı. Onlar, hem Allah Resulü’nün emrini yerine getiriyor hem de Allah yolunda hizmetin en güzelini eda ediyorlardı.

Ve bir gün geldi, Mekke fethedildi. Hz. Peygamber Kabe’yi tavaf etti. Onu putlardan temizledi. Halk toplanmıştı. Bir hutbe irad buyurdu. Sonunda Kureyşlilere kendilerine nasıl davranacağını tahmin ettiklerini sordu. Onlar, kerem, hayır ve iyilik beklediklerini ifade ettiler. Efendimiz: “Bugün size hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah’tan mağfiret dileyin ki sizi affetsin. O, en merhametli olandır.” “Gidin, hepiniz serbestsiniz.” dedi Acımayanlara acıdı. Kötülükleri görmezlikten geldi. Muktedirken affetti. Onun bu ali cenaplığı ve umumi affı karşısında Mekkeliler eridi, Müslümanlıkla şereflendiler.

Böylece en yüce gaye tahakkuk etti, maksat hâsıl oldu. İnsanlar, Sonsuz Merhamet Sahibi Allah (c.c.) ile tanıştırıldı, aradaki engeller kaldırıldı.

Hizmet, bütün renk ve desenleriyle Efendimizin ve Ashab-ı Kiramın hayatlarında her zaman kendi varlığını ve ağırlığını hissettirdi.

Bu, şimdi de böyledir ve kıyamete kadar da hep böyle olmaya devam edecektir. Hayatlarını hizmet yörüngeli yaşamaya azmetmiş müminler, hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, onları en iyi şekilde değerlendirip hizmetlerini artırarak devam ettireceklerdir.

Dünkü şartlarla bugünkü şartlar arasında dünya kadar fark var. Olsun. Önemli değil. Önemli olan, bugün ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaktır. Deprem yaşamış insanlara yardım etmek, onların ellerinden, gönüllerinden tutmak hizmettir bugün. Maddi manevi yaraları sarmak, hizmetin en güzelidir. Boşluksuz yaşamak, telafi peşinde olmak, performansı artırmak, bugünün ve her günün hizmetidir.

Saadet Asrının müminleri böyle yaşadılar. Günümüzün müminleri de onlar gibi yaşama azmiyle ömürlerini imar ediyorlar.

 

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy