Hayat Bu Kadar Hızlı mıydı? | MEHMET YILDIZ

Yazar Mehmet Yıldız

Hayatın ne kadar hızlı aktığını merak ediyorsanız, günlerin saatlerine, saatin dakikalarına değil, belki saniyelerine, saliselerine bakmamız gerekiyor. Zaman o kadar süratli akıyor ki, nasıl yaşadığımızın ne kadar yaşadığımızın çoğu zaman farkına bile varamıyoruz. Ne kadar yaşadığımız çok önemli mi? Belki ama nasıl yaşadığımız ondan çok daha önemli.

Güzel işlerle, iffetle, ibadetle, tefekkürle dolu bir hayat mı yoksa şeytanları dahi utandıracak bir hayat mı?

Hz Üstad’ın tespitleri ne kadar güzeldir: “Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanız, o gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada hem kabirde hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz, o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmaya vesile olacak.”

Ben itiraf ediyorum ki hayatımı dolu dolu geçiremedim, hayatın hakkını veremedim Rabbimin istediği istikamette hakkıyla sarf edemedim. İnsanlığa gerektiği gibi faydalı olamadım.

Gençliğim geçti, ihtiyarlığın basamaklarına tırmanırken geriye baktığımda ruhumu incitecek, kalbimi kanatacak çok şeylerin olduğunu görüyorum.

Nasıl ki yılın mevsimleri vardır, ömrün de kendine göre mevsimleri vardır. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık…

Kendi kendime muhasebe yaptığım zaman bu mevsimlerin hiçbirinin hakkını tam anlamıyla veremediğimi görüyorum. İnsan olabildim mi, mesleğimin hakkını verebildim mi? Evlat sahibi olabiliriz ama, (anne ve baba) olmak çok zordur. Baba ve anne olmanın hakkını ne kadar verebildik? Dünyanın herhangi bir yerinde bir mağduriyet varsa uykularım kaçtı mı benim? Yoksa dostlar alışverişte görsün türünden mi bir hayat yaşıyorum? Hayatımız ne kadar planlı? Hedeflerim var mı benim?

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem “İki günü denk olan zarardadır ziyandadır hüsrandadır” buyurmuyor mu?

Bizler her gün terakki mi, yoksa tedenni mi ediyoruz? Yerinde saymak bile kaybetmektir anlayana.

Okuduklarımız, öğrendiklerimiz, yaşadıklarımız arının topladığı çiçek özlerine benzer. Onu bal haline getirip peteğe yerleştirmesi gibi.

Günümüz insanının malûmatı pek çok ama, hayat peteğimize ne kadarı bal olarak giriyor?

Kalp ibremiz hangi istikameti gösteriyor? Yeşeren düşüncelere sahip miyiz? Kulaklarımızda bahar neşidesini duyabiliyor muyuz? Yaşatma idealinde nerede bulunuyoruz? Kalbin soluklarına ne kadar aşinayız? Hayat eksenimizde irşad ne kadar var? Ruhumuzun heykelini dikerken inancın gölgesinden ne kadar istifade ediyoruz?

Öğrenmeden öğretemeyiz. Hazmetmeden ikram edemeyiz. Düşünmeden konuşamayız. Planlama yapmadan ömrümüzü bereketli hale getiremeyiz.

Kendime çok sorduğum bir soru var: Ne kadar duyarlısın? Çevrenden beklediğini onlara o hassasiyetle gösteriyor musun? Kâinatı bir kitap gibi mütaala edebiliyor musun?

Gecenin gündüzün, gençliğin yaşlılığın, amirliğin memurluğun, kadınlığın erkekliğin, ensarlığın muhacirliğin hakkını verebiliyor muyuz? Kaçımız tam anlamıyla bu sorulara “evet” diyebiliriz ki..

Bernard Show diyor ki: “Düşünürler her gün çevrelerinde yüzlerce mucize görürler ama hayatını gündelik işlerle devam ettirenler bu dünyadan hiçbir şey görmeden göçüp giderler.” Kendilerinden ümranlar kurması beklenen insanların, çok basit şeylerin kavgasını verdiklerini görünce şaşkınlık yaşıyoruz.

Gayesiz, hedefsiz, pusulasız bir ömür yaşanır mı hiç?

Hz Mevlana’ya insanın kıymetini nasıl anlayabiliriz diye sorarlar. O da “aradığı şeye bakın” der.

Ukbe İbn Nâfi, Kuzey Afrika’yı baştanbaşa fethetmiş, Atlas Okyanusu’na kadar atını sürmüş, sonra da “Allah’ım! Bu karanlık deniz önüme çıkmasaydı, Senin nâm-ı celîlini denizler ötesi âlemlere götürecektim.” diye dertlenmişti. Bu ne anlatmalı bana?

Esma binti Ümeys’i Habeşistan’a hicret ettiren neydi? İnancını daha iyi yaşamak ve inandıklarını oradakilerle paylaşmak değil miydi? Efendimizin (sav) mesajını ülkelere götüren sahabilerin o heyecanını görmemek mümkün mü?

Umeyr b. Ebi Vakkas Henüz 14 yaşındaydı. Bedir’e ısrarla katılmak isteyişinin sebebi ne olabilir o yaşta? Kalbine nasıl yerleştirmişti o yüce hakikati?

Hazreti Nesibe’nin, Hazreti Sümeyra’nın Uhud’daki kahramanlığının arkasında yatan yüce duygu neydi?

Ebu Akil ve Yemâme desem acaba ne hatırlatır size? Nasılsın diye kendisine sorulunca cevap vermez. Birkaç kelimelik enerjisi kalmıştır. Son anlarını yaşamaktadır. Efendimizin (sav) bayraklaştırdığımız mübarek ismi yukarılarda mı aşağılarda mı? Onu merak ediyorum der. Müjdeler olsun Allah düşmanı öldürüldü deyince, parmağını kaldırabildiği kadar kaldırır,  Allaha hamd eder ve ruhunu ondan sonra teslim eder.

Hayatlarının bir gayesi vardı.

İbrahim Reşit hanımının alnından öpüp, çocuklarını bağrına basıp, “Evlatlarım ben Rabbimi anlatmaya gidiyorum belki bir daha dönemem!” derken nasıl bir duygu içindeydi? Cihan keşfine değil, insanlığın keşfine gidiyordu.

Misal bir değil, binler, yüz binler, milyonlar. Ne acıdır ki bir tarafta da gayesiz, hedefsiz, pusulasız yığın yığın insanlar.

İnsanlık namına el uzatalım ki insanlık kazansın. Tohumlar sahipsiz, çiçekler susuz, insanlık da sevgiden mahrum kalmasın.

Hayat o kadar hızlı akıyor ki, aktığını dahi fark edemiyoruz çoğu zaman.

Zaman deyip geçme. En büyük nimetlerden bir tanesidir o…

Zaman korkunç bir sel durduramayız onu, zamanı değerlendirmekle kullanırız kozumuzu.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy