181
Gülen Hareketi’nin ortaya çıkışı ve gelişimi, aktör ve faktör kavramlarının toplumsal başarıyı nasıl şekillendirdiğine dair güçlü bir örnek sunar. Fethullah Gülen, hareketini inşa etmeye başladığı yıllarda, yalnızca bireysel liderlik karizmasına (aktörlük) değil, bu liderliği destekleyecek ve sürdürülebilir kılacak eğitim, bilgi ve manevi altyapıya (faktörlere) da odaklanmıştır. Ancak bugün Cemaatin karşı karşıya kaldığı zorluklar, hareketin gelecekte Japonya ve Almanya gibi bir “yeniden doğuş” örneği olabileceğini düşündürmektedir. Bu iki ülke, yıkıcı bir mağlubiyetin ardından, güçlü faktörel değerleriyle küllerinden yeniden doğmayı başarmışlardır. Benzer şekilde, Gülen Cemaati’nin de faktörel güç dediğimiz kendi maddi ve manevi dinamiklerini güçlü tutarak 15 Temmuz sonrasında uğradığı mağduriyetleri aşması mümkündür.
Hareketin Temeli: Gülen ve Aktörlük
Fethullah Gülen, etkili hitabeti, karizması ve topluma ilham veren idealleriyle güçlü bir aktör olarak hareketin kurucu lideri olmuştur. Ancak Gülen, bireysel bir liderlik modeliyle toplumsal dönüşümün uzun vadede sürdürülemeyeceğinin bilincindeydi. Bu nedenle, toplumsal başarı için “hizmet hareketi”nin yalnızca kendisi gibi bireysel aktörlerle değil, güçlü bir faktörel altyapıyla desteklenmesi gerektiğini fark etti.
Eğitim: Faktörel Yapının İnşası
Hareketin başarısında en kritik unsur, eğitim seferberliği olmuştur. Gülen, Anadolu’nun bağrından gelen yüz binlerce genci eğiterek sadece bireysel anlamda güçlü aktörler değil, aynı zamanda kolektif bir hareketin temel taşlarını inşa etmiştir. Cemaatin eğitim modeli, kısa sürede uluslararası boyuta taşınmış ve küresel bir marka haline gelmiştir.
Ancak, hareketin bu başarısı, Türkiye’deki geleneksel elit kesimleri rahatsız etmiştir. Cemaatin yetiştirdiği aktörlerin Türk bürokrasisinde yükselmesi, bu elitlerin kendi pozisyonlarını kaybetme korkusuna yol açmış, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ise Cemaat, toplumsal ve siyasi alanda büyük bir mağduriyet yaşamıştır. Bu noktada, Japonya ve Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki yükselişi, Cemaat için ilham verici bir model olarak değerlendirilebilir.
Japonya ve Almanya: Mağlubiyetten Doğuş
İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir yıkıma uğrayan Japonya, savaş sonrası yeniden doğuşunda faktörel bir strateji izledi. Liderler, bireysel kahramanlık yerine, teknolojiyi ve eğitimi merkeze alan bir kalkınma modeli geliştirdiler. Japonya, Hiroşima ve Nagazaki’nin enkazından, dünyanın en güçlü teknoloji ve inovasyon ülkelerinden biri haline geldi. Bu başarı, eğitim, disiplin ve toplumsal dayanışma gibi faktörel unsurlara yapılan yatırımla mümkün oldu. Gülen Cemaati, Japonya’nın bu modelinde olduğu gibi ilham aldığı faktörel değerleri güçlendirerek küresel alanda etkisini yeniden inşa edebilir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya, “Wirtschaftswunder” (ekonomik mucize) olarak anılan süreçle yeniden ayağa kalktı. Bu süreç, teknik eğitim, sanayi altyapısı ve disiplinli çalışma kültürü gibi faktörel unsurların kolektif şekilde harekete geçirilmesiyle mümkün oldu. Almanya’nın bu başarısı, bireysel liderlikten çok, uzun vadeli faktörel stratejilere dayanıyordu. Cemaatin eğitim ve manevi değerler üzerine kurulu stratejisi, Almanya’nın kalkınma modeline benzer şekilde güçlü bir faktörel altyapı oluşturmuştur.
Bürokrasi ve Egemenlerin Tepkisi
Cemaatin yetiştirdiği aktörlerin Türkiye bürokrasisinde yükselmesi, sistemin elitlerini rahatsız etmeye başladı. Bürokrasiye atama yoluyla kendi mahallelerinden kişileri yerleştiren bu elitler, Cemaatin seçilerek gelen nitelikli aktörleriyle demokratik bir yarışa girecek kapasiteye sahip değildi. 15 Temmuz süreciyle başlayan çatışmalar, bu rahatsızlığın bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Egemenler, Cemaatin yüz binlerce aktörünü ve onların arkasındaki manevi faktörleri hedef aldı. Bu süreçte, devletin tüm imkanları adil olmayan bir şekilde kullanılarak Cemaat yok edilmek istendi. Halen devletin tüm imkanlarını kullanılarak ulusal ve uluslararası düzlemde cemaat şeytanlaştırılmak istenmektedir. Ancak Gülen’in ölümü vesilesi ile bir araya gelen gönüllüler, yeni bir doğuşun müjdecisi olmuşlardır.
Faktörlerin Gücü ve Yeniden İnşa
15 Temmuz sonrasında yaşanan mağduriyetler, Cemaatin birçok aktörünü sahnenin dışına itmiş gibi görünse de, hareketin güçlü faktörel altyapısı halen varlığını korumaktadır. Japonya ve Almanya örnekleri, yıkımdan sonra bile güçlü faktörel değerlerle yeniden doğuşun mümkün olduğunu göstermektedir.
Cemaatin uluslararası eğitim faaliyetleri, Japonya’nın teknolojiyi ve eğitimi kalkınmanın merkezine alması gibi, gelecekteki başarının temel taşı olmaya devam edebilir.
Aynı şekilde disiplinli bir yeniden yapılanma süreciyle, Cemaatin faktörel altyapısı, tıpkı Almanya’nın ekonomik mucizesi gibi, uzun vadede küresel düzeyde başarıya dönüşebilir.
Sonuç: Faktörlerle Galip Gelmek
Japonya ve Almanya’nın örnekleri, faktörel değerlerin bir hareketin uzun vadeli başarısındaki kritik rolünü göstermektedir. Gülen Cemaati’nin hikayesi, sadece aktörlerin değil, faktörlerin de toplumsal dönüşümde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 15 Temmuz gibi yıkıcı süreçlere rağmen, Cemaatin arkasındaki eğitimden ve manevi değerlerden kaynaklanan faktörel güç, canlılığını korudukça hareketin gelecekte yeniden yükselmesini sağlayacaktır.