Düalizmden Kurtulamayan Gırtlak Ağaları
Allah’ın bilinmediği bir dönemde yaşıyoruz. Dinin özünün ve ruhunun bilinmediği bir dönemde yaşıyoruz. Şekle yenik düşmüşüz, surete yenik düşmüşüz. Gönüllerde ciddî bir tecdide ihtiyaç var. Her şeyi, semadan indiği dönemdeki gibi, gül yapraklarına konmuş jalelerin tazeliği içinde duymaya ihtiyacımız var. Cenâb-ı Hak, O’nu duyuracak ses ve solukları bize lütfeylesin!..
Yalan karışımlı, gösteriş karışımlı, riyâ karışımlı, ucub karışımlı, fahir karışımlı, çalım karışımlı din adına konuşulan şeyler… Bunlar zâhiren bazı insanlar için bir şey ifade etse, bir şey ifade etme değil, onları aldatsa bile, mü’minler için gerçek imanı ifade etme adına hiçbir kıymet ifade etmez. Hayvaniyetten çıkmaya yaramaz, cismaniyeti bırakma mevzuunda faydası olmaz, kalbî ve ruhî hayata yükselme adına da bir merdiven mahiyetini almaz bunlar. Oldukları yerde zıplar dururlar, kalblerinde samimiyet olmadığından dolayı yukarıya çıkalım derken, daima hoplayıp durdukları yerlerde yerin dibine doğru batarlar, mânen. Farkına varmadan mesh olurlar sîret itibariyle, sûret itibariyle olmasa bile. Dolayısıyla da sesleri-solukları semalar ve semalar ötesi âlemlerde, o ölçüde nazar-ı itibara alınır; yani hayvanî ihsas ve ihtisaslara cevap mahiyetinde nazar-ı itibara alınır: “Sadece hayvanî ve cismânî bedeninizi devam ettirme adına, işte Rabbü’l-âlemin olmam itibariyle, Ben de size o teveccühte bulunuyorum; yiyin, için, yan gelip hayvan gibi kulaklarınızın üzerine yatın.. dudaklarınız söylesin, amma bunlar kat’iyen kalbin sesi olmasın!”
Hazret-i Muhbir-i Sâdık’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanı gibi, “Âhir zamanda, Kur’an okurlar, gırtlaklarından aşağı inmez!” Bunları çağımızın sosyolog bir düşünürü “gırtlak ağaları” sözüyle seslendirirdi veya “ses sanatkarları”. Kendilerini ifade etmek için, bazen Kur’an, bazen ilahî, bazen nâat, bazen münâcât, bazen gazel, bazen insanların hoşlarına gidecek güzel sözler okurlar. Fakat bunların hiç biri, kalbdeki hissiyata tercüman değildir. Kalb, başkadır; kafa, başkadır. Çünkü onlar, ikilem yaşamaktadırlar, hepsi, “düalist”tir. Düşünce dünyaları farklı, esas, yaptıkları şeyler ondan daha farklıdır.
Biz, böylesine mahrumiyetlerin yaşandığı ve yitiklerin olduğu, çok şey yitirmiş insanların yaşadığı bir ortamda, bir dönemde yaşıyoruz. Çok cehde, çok gayrete ihtiyaç var. Hayvaniyetten çıkmak, hayvanî basamaktan sıyrılmak, bir üst basamağa sıçramak, en azından insanî cismaniyet mertebesine yükselmek için. Evet, “insanî cismâniyet mertebesi”ne yükselmek, sonra “kalb iklimi”ne doğru bir adım atmak, sonra “ruh iklimi”ne doğru bir üçüncü adımı atmak; sofiler âlemi itibariyle sonra “sır iklimi”ne doğru bir adım atmak, sonra “hafî” veya “ahfâ iklimi”ne doğru bir adım atmak… Bunlar, o mevzuda sergilenecek cehde ve gayrete Cenâb-ı Hakk’ın teveccühüyle cevabın ifadesidir.