Fetih Suresi Birçok Mucizeyi Barındırıyor

Yazar Editör

Prof. Dr. Zafer Ayvaz

Fetih Suresi, çoğu kere bir sıkıntının bertaraf edilmesi niyetiyle okunan bir suredir.  Hicretin 6. Yılı mart ayında Medineli Müslümanlarla Mekke müşrikleri arasında imzalanan Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Bu gece bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha değerli ve güzel bir sure gönderildi”(1) demiştir.  Bu sure Fetih suresiydi.

Hudeybiye Antlaşması akabinde Hz. Ömer (r.a) oldukça heyecanlı ve sert bir üslûpla Peygamber Efendimize (s.a.s) birkaç kere, “Müslümanlar haklı, onlar haksız oldukları halde neden bu aşağılayıcı barışın yapıldığını” sorunca, “Ben Allah’ın elçisiyim, O, elçisini mahcup etmeyecektir” cümlesinden başka cevap alamamıştı. Bir müddet sonra Peygamber Efendimiz (s.a.s) Hz. Ömer’i (r.a) çağırarak kendisine hem sulhun bir fetih olduğunu açıkladı hem de yeni nazil olan Fetih Suresinden bir miktar okudu.

Bilindiği gibi, Peygamberimizle (s.a.s) birlikte umre yapmak amacıyla Medine’den Kabe’ye doğru yola çıkan ve Mekke’nin 17 km batısındaki Hudeybiye’ye kadar gelen 1500 dolayındaki Sahâbi efendimiz, umre ibadetini yapamadan Medine’ye dönme durumunda kalmışlar ve büyük üzüntü ve hayal kırıklığı yaşamışlardı. İşte bu esnada nazil olan Fetih Suresi müminleri teselli etmekte ve içinde birçok mucizeyi barındırmaktadır.

Surenin hemen başında Cenab-ı Hak Peygamberimize (SAV) “Sana apaçık bir fetih ihsan ettik” buyuruyor. Umre ibadetini yapamadan geri dönme durumunda kalan Müslümanların, o anda bunu fetih olarak görmeleri zordu. Prof. Dr. Suat Yıldırım, Ayette geçen fethin Hudeybiye Antlaşması olduğunu belirtiyor(2). Müslümanların bir kısmı Peygamberimize (s.a.s), “Ey Allah’ın Resulü, bu zafer midir?” diye sorunca, Efendimiz (s.a.s) yemin ederek zafer olduğunu bildirmişti. Daha sonra Abdullah İbn Mes’ud’dan şu rivayet nakledilmiştir: “Halk Mekke’nin fethine zafer diyor; halbuki biz asıl zafer olarak Hudeybiye Antlaşmasını kabul ediyoruz”. Tabiin imamlarından Zühri de şöyle diyor: “Hudeybiye’den önceki hiçbir fetih onun kadar büyük değildir. Ondan sonraki 2 yıl içinde İslam’a girenlerin sayısı, o zamana kadar geçen 19 yıl içinde Müslüman olanların sayısına ulaştı, hatta onu da geçti.”(3)

Daha sonra görülecekti ki, Hudeybiye Antlaşması birçok fethi beraberinde getirmiştir (4).  Bu antlaşmadan sonra Hayber fethedilmiştir. Fetih Suresinin 15. Ayeti, “ Ele geçirmek üzere ganimetlere doğru hareket ettiğinizde” ifadesiyle mucizevi bir surette Hayber’de kazanılacak olan ganimetlere işaret etmektedir.
Surenin 11. Ayetinde “Yakında Arap kabilelerinden savaşa katılmayanlar sana diyecekler ki: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile” ifadesiyle Cenâb-ı Allah (cc) onların bu sözlerini ve yapacakları itirâzı, henüz onlar Peygamber Efendimize (s.a.s) Hayber’e katılmayacaklarını söylemeden mucizevi biçimde bildirmiş ve öyle de olmuştur.

Mekkeli müşriklerle savaş ihtimali geçici olarak kalktığı için iki tarafın halkı birbirine gidip gelmişler, görüşmüşler, İslâm hakkında bilgi alışverişi yapılmış ve birçok müşrik ihtida etmiş, İslâm ile müşerref olmuştur.

İki yıl sonra on bin kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürüyen müminler burayı kolayca fethetmişlerdir. Surenin 27. Ayeti “Güven duygusu içinde Mescid-i Harâm’a muhakkak gireceksiniz” ifadesiyle bu fethi mucizevi bir surette müjdelemektedir.

Surenin 28. Ayetinde, “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur” buyuruluyor. Elmalılı Hamdi Yazır’a göre bu üstünlük iki yönlüdür: Birisi ilim yönünden üstünlük olup “hidayet” ifadesi buna işaret eder. Diğeri ise, amel yönünden fiiliyatta üstünlük ve hakimiyettir ki, ayette geçen “hak dini”, tabirinde bunun gerçekleşmesine işaret vardır. İslâm ile çarpışmak isteyen dinlerin, hepsi muhakkak mağlup olacaktı. Bunlardan birincisinin tamamen ortaya çıktığında şüphe yoktur. İslâm dini, ilim yönünden her dine galiptir; ikincisi ise tarihte bir dereceye kadar gerçekleşmiş ve bir zamanlar Müslümanlar her kavme galip gelmiş ise de bunun tamamı daha çok geleceğin gelişmelerinin bağrındadır. Bazıları bunun Hz. İsâ’nın inmesinde olacağını söylemişlerdir (5).

Daha önceleri Müslümanları muhatap kabul etmeyen ve çözümü savaşta arayan müşrikler ilk defa bu antlaşmada karşı tarafı tanımışlar, onlardan güvenlik talep etmişler, Müslümanların o yıl yapmak istedikleri umre ibadetini bir yıl sonra gelip yapmalarını kabul etmişlerdir.

Bediüzzaman Hazretleri de Fetih Suresinin son üç ayetinin gelecekte gerçekleşecek 7 olayı mucizevi biçimde haber verdiğini Lem’alar adlı eserinde şöyle ifade açıklamaktadır (6).

“Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı“ ifadesi, Mekke’nin Fethini haber veriyor.  “Size, bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir” ifadesi, Hudeybiye barışının mânevî büyük bir fetih hükmünde olduğunu ve diğer fetihlerin de anahtarı olacağını bildiriyor.

Korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz” ifadesi, Arap Yarımadasının itaat altına alınacağını, Efendimizin (s.a.s) mensup olduğu Kureyş kabilesinin bütünüyle İslâm dinini kabul edeceğini ve tam bir güvenlik atmosferinin oluşacağını müjdeliyor.

Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur” ifadesi, Resul-i Ekrem’in (s.a.s) getirdiği dinin, bütün dinlere galip ve bütün devletlere karşı muzaffer olacağını bildiriyor.

Muhammed Allah’ın resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler” ifadesinin işarî manası, Peygamberimizin vefatından sonra O’nun makamına geçecek Hulefâ-i Râşidîne sırasıyla işaret ediyor ve onlardan her birinin üstünlük sebebi olan özel sıfatlarını şöyle haber veriyor:

Onunla beraber olan” ifadesiyle özel beraberlik, özel sohbet ve yakınlığı ile ve en önce vefat ederek yine maiyetine girmesiyle ünlü ve seçkin olan Hz. Ebubekir-i Sıddık’a işaret ediliyor.

 Kâfirlere karşı çok şiddetli” ifadesiyle, gelecekte büyük devletleri fetihleriyle titretecek, adaletiyle de zalimlere yıldırımlar gibi şiddet gösterecek olan Hz. Ömer’e işaret ediliyor.

“ Kendi aralarında gayet merhametlidirler” ifadesiyle, gelecekte vuku bulacak en önemli bir fitnenin hazırlığı yapılırken, ileri derecedeki merhamet ve şefkatinden dolayı, Müslümanlar arasında kan dökülmemesi için ruhunu feda edip, Kur’ân okurken mazlum olarak şehit olmayı tercih eden Hz. Osman’a işaret ediliyor.

Onları çokça rükû’ eden, çokça secde eden kimseler olarak görürsün; onlar Allah’tan daima bir lütuf ve bir rıdvân (sâdece O’nun rızâsını) isterler” ifadesiyle Hz. Ali’ye işaret ediyor. Saltanat ve hilâfete tam bir liyakat ve kahramanlıkla girdiği halde mükemmel bir zühd, ibadet, fakr ve iktisat yolunu seçen; rükû ve secdelerinin çokluğu ve devamlılığı herkes tarafından tasdik edilen Hz. Ali’nin; o fitneler içindeki harpleriyle sorumlu olmadığına; niyetinin ve talebinin Allah’ın lütfu ve ihsânı olduğuna parmak basılıyor.
“Bu, onların Tevrât’taki vasıflarıdır” ifadesi iki yönden gaybdan haber vermektedir.

Bu ayet, ümmi olan Peygamber Efendimizin (s.a.s) bilmesi mümkün olmayan Tevrat’taki Sahabenin vasıflarını haber veriyor. Tevrat’ta, âhirzamanda gelecek Peygamberin Sahabeleri hakkında şöyle bir ifade var: “Kutsîlerin bayrakları beraberlerindedir.” Yani, onun Sahabeleri Allah’ın emirlerini yerine getirirler, ibadete düşkündürler, Allah dostu salih kimselerdir ki, o vasıfları “kutsîler,” yani “mukaddes” tabiriyle ifade etmiştir. Pek çok dile tercüme edildiğinden dolayı, Tevrat’ta fazla değişiklik ve bozulma olduğu halde, Fetih Suresinde geçen “Tevrat’taki vasıflar” birçok âyette hala mevcut bulunuyor.

Sahabeler ve Tâbiînler, ibadette öyle bir dereceye gelecekler ki, ruhlarındaki nuraniyet yüzlerinde parlayacak ve secdelerinin çokluğundan hâsıl olan bir velâyet mührü şeklinde, alınlarında sikkeler görünecek. Gelecekteki olaylar bunu gayet açık, kesin ve parlak bir şekilde ispat etmiştir. O kadar acayip fitneler ve siyasi çalkantılar içinde, Hz. Hüseyin’in oğlu Zeynelâbidin gibi günde bin rekât namaz kılan ve Tâus-u Yemenî gibi kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazını kılan birçok önemli şahsiyet “Tevrat’taki vasıflar” ifadesinin sırrını göstermişlerdir.

İncîl’deki vasıfları ise, bir ekin gibidir ki filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra kalınlaşmış da gövdesi üzerine dikilmiştir; (bu hâl) ekincilerin hoşuna gider; (onlar hakkındaki bu benzetme) kâfirleri onlarla öfkelendirmek içindir ” ifadesi de iki yönden gaybdan haber vermektedir.

İncil’de, âhirzamanda gelecek Peygamberin (s.a.s) ve sahabelerinin vasıflarını bildiren âyetler vardır. Bunlar, ümmi olan Peygamberimiz (s.a.s) için gayb hükmünde bilgilerdir. Bunlardan birinde O’nun Hz. İsâ (a.s) gibi kılıçsız değil, kılıç sahibi bir Peygamber olacağı, cihad yapacağı, Sahabelerinin de kılıçlı ve cihadla görevli olacakları yazılıdır. O demir kılıç sahibi ve Âlemin Reisi olacaktır. Zira İncil’in başka bir yerinde şöyle geçer: “Ben gidiyorum, tâ ki Âlemin Reisi (s.a.s) gelsin“. İncil’in bu iki fıkrasından anlaşılıyor ki, Sahabeler gerçi başlangıçta az ve zayıf görünecekler; fakat çekirdekler gibi neşvünemâ bularak yükselip, kalınlaşıp kuvvetlenerek, kafirlerin gayz ve kinlerini yutkundurup boğduracak, kılıçlarıyla insanlık alemini kendilerine boyun eğdirip, reisleri olan Peygamberin (s.a.s) âleme reis olduğunu ispat edecekler. Bunlar aynen Fetih Suresindeki âyetin meâlini ifade etmektedir.

Sahabeler sayıca az ve kuvvetçe zayıf olmaları sebebiyle Hudeybiye barışını kabul etmişlerse de; kısa bir süre zarfında çok hızlı bir gelişim göstererek, ihtişam ve kuvvet sahibi olacaklar. Onlar, yeryüzü tarlasında insanlığın o zamandaki bilgisizliğiyle ürettiği kısa, kuvvetsiz, noksan, bereketsiz sümbüllerle karşılaştırıldığında, Kudret eliyle ekildiği için gayet yüksek, kuvvetli, meyvedar ve bereketli bir şekilde çoğalacaklar ve kuvvet bulacaklar. Haşmetli hükümetleri gıptadan, hasetten ve kıskançlıktan kaynaklanan bir öfke içinde bırakacaklar. Evet, gelecek günler bu gaybi haberi çok parlak bir surette göstermiştir. Burada şöyle gizli bir bir ima daha vardır ki; Kur’an Sahabeyi önemli vasıflarıyla överken, onlara büyük bir mükâfât vaat etmekle birlikte, “mağfiret” kelimesiyle işaret ediyor ki, gelecekte Sahabeler arasındaki fitneler vasıtasıyla bazı mühim kusurlar olacak. Çünkü mağfiret kusurun vukuuna delâlet eder. Ve o zamanda Sahabeler için en önemli talep ve en yüksek ihsan, mağfiret olacak. En büyük mükâfat ise, af etmek suretiyle ceza vermemektir.  Mağfiret kelimesi bu lâtif imayı gösterdiği gibi, ayni zamanda sûrenin başındaki “Tâ ki, Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın(7) cümlesiyle de bağlantılıdır. Sûrenin başı (hakikî günahlardan mağfiret değil; çünkü Peygamberlerde ismet sıfatı vardır, günah yoktur) nübüvvet makamına lâyık bir mânâ ile Peygambere mağfiret müjdesi; sonu ise Sahabelere mağfiret müjdesini vermek suretiyle, o imaya bir letâfet daha katar.

Bediüzzaman Hazretleri Fetih Suresinin sonundaki üç âyet örneğinde, Kur’an’ın 10 mucizelik yönünden biri olan gaybden haber verme yönünün birçok vechinden sadece yedi tanesini açıklamıştır. Bu son âyet, cümleleriyle Sahabeye baktığı gibi, kayıtlarıyla da yine Sahabenin ahvâline bakıyor. Lafızlarıyla Sahabenin vasıflarını ifade ettiği gibi, harfleriyle ve o harflerin tekrarlanış adetleriyle Ashab-ı Bedir, Uhud, Huneyn, Suffe, Rıdvan gibi Sahabe-i Kiramın önde gelenlerine işaret ettikleri gibi, cifr ilminin bir çeşidi ve bir anahtarı olan tevafuk cihetiyle ve ebced hesabıyla daha pek çok sırları ifade etmektedir.

Dipnotlar
1- Buhârî, “Tefsîr”, 48/1
2- Prof. Dr. Suat Yıldırım, Kur’an-Kerim ve Açıklamalı Meali, Süreyya Yayınları, New Jersey, 2018, s.510
3- Buhari Şerhi Fethu’l Bari, İbn Hişam.
4 – Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir. Fetih Suresi Tefsiri. Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara
5 – Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Fetih Suresi 28. Ayetin tefsiri
6 – Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, 7. Lem’a, Çağlayan A.Ş. İstanbul, 2011, s. 41-49
7- Fetih Suresi, 2. Ayet

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy