CUMA HUTBESİ | Garipler

Yazar Editör

DERLEYEN: AKADEMİ DUISBURG

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلاًۙ
İman edip makbul ve güzel işler yapanlara gelince, onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı. (Kehf; 107)
بَدَأَ الْإِسْلَامُ غَرِيبًا وَسَيَعُودُ غَرِيبًا كَمَا بَدَأَ، فَطُوبٰى لِلْغُرَبَاءِ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ مَا أَفْسَدَهُ النَّاسُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, “Garibler” hakkındadır.

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “İslâm garip olarak başladı (gariplerle temsil edildi), günü gelince yine O zayıf düşecek gurbete avdet edecektir. Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde imar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” (Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 2/177, 222; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef 7/83)

Peki kimdir bu garipler?

Bir avuç gönül eri, bir düzine meçhul kudsîlerdir garipler. Ah edip inleyen, sinesini yakıp sızlayan, gönül verdiği yüce hakikatlerden ötürü dövülüp kovulan, her gün yığın yığın gailelerle burun buruna gelen, her an horlanıp hakîr görülen muzdariplerdir garipler.

Garip, yurdundan yuvasından uzak kalan, dostundan, ahbabından ayrı düşen değildir. Gerçek garip, yaşadığı dünya içinde, bulunduğu toplum itibarıyla hâlinden, yolundan anlaşılamayan; yüksek idealleri, ötelere ait düşünceleri, başkaları uğruna şahsî zevklerinden fedakârlığı, fevkalâde himmet ve azmiyle, kendi toplumunun telakkileriyle sık sık zıtlaşıp çakışan; çevresi tarafından yadırganıp irdelenen ve her davranışıyla garipsenen insandır.

Yardımlarına koştuğu yığınlar, onu, kâh azarlayıp kapı kapı kovar, kâh derdest edip zindanlara tıkar, kâh memleket memleket sürgünlere yollar, kâh onun için darağaçları hazırlar, “Aman vermen öldürün!” der, çığlıklar atarlar. O ise, yığın yığın tehlikelerin kol gezdiği bu atmosferde, her an ayrı bir ölümle pençeleşir, her lâhza ayrı bir mağdurun imdadına koşar; zaman olur, bir Heraklit gibi tehlikelerin üzerine yürür; an gelir, bir itfaiye eri gibi çevreyi saran ateşleri göğüsler ve zaman olur, şefkatli bir anne gibi inler. Etraf cefadan geri durmaz, garip de vefadan asla usanmaz, yine de hizmet der durur!

Garipler, ölü toplumlara hayat sunmak, onlara kaybettikleri değerleri yeniden iade etmek için, bir düzine mukaddeslerden mukaddes düşünceyle, her Allah’ın günü toplumun kapısına dikilir, kapının tokmağına birkaç defa asılır; sonra ruhunun ilhamlarını haykırır ve geriye dönerler. Bazen bu uğurda, tartaklanır, azar işitir, kovulurlar; ama kat’iyen yılmaz, usanmaz ve hele asla darılmazlar. Her yeni günle, taptaze bir şevk kazanır ve soluk soluğa köşeyi bucağı tutar, insanlara Hızır çeşmesine giden yolu gösterirler.

Garipler, baharda, başını topraktan erken çıkaran çemenlere benzerler. Toprağın bağrından ortaya çıktıkları her yerde, bu şafak çiçekleri, karla-buzla burun buruna gelir ve yer yer soğuğu, donu aşarak geçip bir ulu kavga başlatırlar tipiye, borana karşı. Kara, cemre düşmeden, henüz buzlar erimeden ortaya çıkarlar. Güç bela varlıklarını sürdürür, karşılarına çıkan tehlikelerle pençeleşir, yara alır, hırpalanır ve çok defa dünya zevki namına bir şey tadıp duymadan “Harap olup, türâb olup” giderler dünyadan. Giderler ama gidişleri de merdane olur. Toprağın bağrına sinip birkaç sümbülü netice vermeden gitmezler. Onlar “bir ölür yirmi dirilirler!

Garibin kırık kalbinde ve bulanık bakışlarında ise bin hüzün ve bin keder görülür. İniltileriyle o, Âdem Nebi’yi (aleyhisselâm), âh u efganıyla da Davud peygamberi (aleyhisselâm) hatırlatır. Yâd ellere düştüğü, azar görüp dost ikliminden uzaklaştığı için, “Cüdâ düştüm güzellerden derem vâ-hasretâ şimdi!” der sızlanır ve iştiyakla vuslat gününü, yani Allah’a kavuşacağı ânı bekler.

Garipler, daima ızdıraplıdırlar. Bağrında yetiştikleri toplumun değişip duran duygu ve düşünceleri, bozulup giden töreleri karşısında, her an inkisardan inkisara düşer ve iki büklüm olurlar. Ne var ki, aynı zamanda imanlı, ümitli ve fevkalâde metafizik gerilim içindedirler. Zaman zaman yalnız, kimsesiz kaldıkları ve toplumdan hakaret gördükleri olur. Ancak, daima aşklı şevkli ve gönül huzuru içinde hizmetlerine devam ederler. Sürekli;

“Âşina bir çehre yok ve sanki etraf bomboş,
Yollar eğri büğrü ve yokuşlardan da yokuş,
Çile, ızdırap, çığlık, inilti işte yol!

Her şeye rağmen bu yol ne tatlı ve gariplik ne hoş!” derler

Müjdeler olsun o gariplere! Müjdeler olsun, fitnenin, fesadın ortalığı kasıp kavurduğu bir dönemde, ümit ve itminan soluyanlara, insanlığın huzur ve mutluluğu için kendi zevklerini unutanlara! Bin teşekkür bu yolda bizim moralimizi bozmayanlara, aşkımızı, şevkimizi kırmayanlara! Allah yolunda hizmete koşanlara!

 “Müjdeler olsun o gariplere!..” İnsanların, kendilerini bozgunculuğa saldıkları, evleri basıp eşkıyalık yaptıkları, milletin malına mülküne el koydukları bir dönemde, Müslümanlığı yaşamaya çalışarak, dişini sıkıp her şeye sabredenlere!..

Bir de kendi ülkesinde, kendi insanına, kendi kültürüne karşı her gün biraz daha yabancılaşan garipler, daha doğrusu “gariban” tipler vardır ki, hüzün ve ızdıraplarıyla öncekilere çok benzerler; ama bunlar, derbeder, perişan, ümitsizdirler. Hele, kalbî ve ruhî hayatları itibarıyla tamamen fersiz ve dermansız kimselerdir. Bunların gündüzleri gecelerinden daha karanlıktır; geceleri karanlık karanlık üstüne kabri andırır. Yazıklar olsun bu türlü gariplere!

Muhterem Müslümanlar;

Bizim en büyük gayemiz, dinimizi doğru anlamak, yaşamak, en güzel şekilde temsil ederek, dünyada ve ahirette insanlığın huzuruna vesile olmaktır. Biz bu yüce ve yüksek hedefin yolcularıyız.
İslam’ın hak olduğuna, Peygamberimizin doğru yolu gösterdiğine inandığımız gibi, gittiğimiz yolunda hak ve doğru olduğuna inanıyoruz. Kur’an ve sünnet yolunda giden, yaşantılarıyla ve yaptıkları hizmetlerle, kendilerini ispat eden âlimlerimizi de seviyor ve takip ediyoruz.

Allah bizleri; Sırat-ı müstakimden ayırmasın! Kendilerini insanlığın mutluluğuna adamış gariplerden eylesin, şu zor zamanları en güzel şekilde atlatarak Gariplerin yüzlerini güldürsün!

CUMA HUTBESİ Garipler (Powerpoint form)

CUMA HUTBESİ Garipler (Word Form)

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy