Almanya’nın Frankfurt kentindeki tarihi Gestapo hapishanesi Klapperfeld’de düzenlenen ‘Tenkil Felaketi: Hatırlamak, Yüzleşmek, İyileşmek’ sergisi 30 Temmuz’da sona erdi.
Sergi 20 farklı ülkeden gelen 2 bin 400’den fazla ziyaretçi üzerinde derin bir etki bıraktı.
Türkiye’deki Tenkil Felaketi’nin yıkıcı etkileri konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlayan sergi, dünyanın dört bir yanından insan hakları, basın özgürlüğü ve demokratik değerler konusunda duyarlı ziyaretçilerin ilgisini çekti.
Açılışı 10 Temmuz’da yapılan sergi süresince, program kapsamında dört ayrı etkinlik düzenlendi.
ÖZGÜR YAŞAM OLANAKLARININ YOK EDİLMESİ
Açılış etkinliği, Tenkil Felaketi’nde yaşanan korkunç olaylara ve bu felaketin pek çok insan için onurlu ve özgür bir yaşam sürme ihtimalini nasıl ortadan kaldırdığına dair etkileyici sunumlar ve tablolara sahne oldu.
Tarihçiler, tanıklar ve uzmanlar, izleyicileri bu trajedinin yıkıcı etkisiyle yüzleştirmek için görüşlerini ve kişisel deneyimlerini konuklarla paylaştı.
Etkinlik, kendileri de Tenkil Felaketi nedeniyle kaçmak zorunda kalan iki gencin Zülfü Livaneli’ye ait ‘Kardeşin Duymaz’ eserini seslendirilmesi ile başladı.
Müzik dinletisini, Türkiye’de Alevilere yönelik zulümler konusunda uzman olan Kazım Gündoğan, Alman-Kürt şarkıcı Hozan Cane, Kürtlerin hakları konusunda siyasi çalışmaları nedeniyle sürgüne gitmek zorunda kalan Kürt siyasetçi Abdullah Demirbaş, Tenkil Felaketi nedeniyle oğlunu kaybeden Zekiye Ataç ve ‘Erdoğan’ın uzun kolu’ ile tanışan bir Alman Dr. Helmut Dinse’nin sunumları izledi.
Sunumlar, Türkiye’de güç sahiplerinin davranış biçimleri ve baskı metotları hakkında detaylı bir fikir verirken, Türkiye’deki ezilen gruplar için bu baskının somut sonuçlarını da açıkça ortaya koydu.
Serginin açılış etkinliği, Tenkil Felaketi trajedisini vurgulamanın yanı sıra, dayanışma, insan hak ve özgürlüklerini korumak için ortaya konan mücadeleye destek çağrısı da oldu. Geniş bir yelpazeden gelen ziyaretçilerin katılımı, tarihin bu karanlık sayfasını unutmamanın ve daha adil bir dünya için bir araya gelmenin ve ortaklaşmanın önemini vurguladı.
YOLUNUZA ATILAN TAŞLARDAN BİLE GÜZEL BİR ŞEYLER İNŞA EDEBİLİRSİNİZ
Serginin 5. gününde Tenkil Felaketi’nin Gülen Hareketi üzerindeki spesifik etkisi çok boyutlu biçimde tartışıldı. KU LEUVEN’den Dr. Liza Dumowich, 2016 sonrası Tenkil Felaketi karşısında hareketin gösterdiği olağanüstü dirence ve Gülen Hareketinde ‘hicret’ kavramının dikkate değer bir şekilde yeniden çerçevelenmesine dikkat çekti.
Tenkil Müzesi’nin kurucu üyelerinden Tülay Açıkkollu, öğretmenlikten insan hakları aktivistliğine uzanan kişisel dönüşümünü paylaştı. Eşi Gökhan Açıkkollu’nun trajik hikayesi, Tenkil Felaketi’ndeki keyfiliği ve adaletsizliğin şaşırtıcı boyutunu bir kez daha canlı bir şekilde gözler önüne serdi.
Erdoğan hükümetinin uyguladığı kitlesel kırım nedeniyle KHK ile işini kaybeden ve 18 ayı aşkın bir süre özgürlüğünden mahrum bırakılarak cezaevinde tutulan başarılı bir diplomat olan Rumi Ünal, kişisel hikayesi ile canlı tanıklıklar üzerinden Tenkil faciasının etkilerinin karmaşıklığına dikkat çekti.
55 kişinin katıldığı etkinlik, Tenkil Felaketi’nin Gülen Hareketi üzerindeki derin etkisini katılımcılara bir kez daha hatırlattı. Konuşmacıların farklı bakış açıları ve kişisel hikayeleri, bu vahim trajedi karşısında gösterilen direncin ve adalet arayışının altını çizdi. Aynı zamanda, en zor engellerden -kişinin yoluna konan taşlardan- bile değerli dersler ve ilham verici hikayeler çıkabileceğini gösterdi.
ALMAN GAZETECİLER BİRLİĞİ BAŞKANI FRANK ÜBERALL SÜRGÜN GAZETECİLERLE BULUŞTU
Serginin 12. gününde Alman Gazeteciler Birliği (DJV) Başkanı Frank Überall, sürgündeki gazetecilerle serginin yapıldığı tarihi binada buluştu.
Buluşma, Tenkil Felaketi’nden doğrudan etkilenen 40 kadar gazetecinin kişisel hikayelerini paylaşmaları için olanak sağladı.
Überall, panelde yaptığı konuşmada tehlikeli ortamlarda gazetecilerin ve basın özgürlüğünün korunmasının önemine ilişkin etkili bir konuşma yaptı.
Panel öncesi sergiyi gezen Überall, Türkiye ile ilgili araştırmalarda bulunmuş olmasına rağmen, bu serginin yaşanan baskının boyutunu sarsıcı bir şekilde ortaya koyduğunu ve bu çalışmanın bundan dolayı çok değerli olduğunu söyledi.
Alman Gazeteciler Birliği’nin sürgündeki gazetecilerle her zaman dayanışma içinde olduğunun belirten Überall, özellikle sürgün gazetecilerin iltica haklarının tartışmaya açık olmadığını vurguladı.
TENKİL FELAKETİNDE MEDYA VE ADALET
Serginin dördüncü panelinde, Tenkil Felaketi sırasında medya ve yargının rolüne odaklanıldı. Yargının, Erdoğan iktidarı altında nasıl tehlikeli bir silah haline geldiği ve medyanın karşılaştığı zorluklar tartışıldı.
65 kişinin katıldığı panelde özellikle yargının ifade özgürlüğünü bastırmak için araçsallaştırıldığı anlatıldı.
YouTube videoları Türkiye başta olmak üzere tüm dünyada milyonlarca kez izlenen sürgün gazeteci Cevheri Güven’in hikayesi, Erdoğan’ın uzun kolunun Almanya’ya kadar nasıl uzandığını etkileyici bir şekilde gösterdi. Panelin moderatörlüğünü ise kendisi de hapiste bypass ameliyatı olmak zorunda kalan, olumsuz koşullar ve insanlık dışı muameleden dolayı ölüm tehlikesi geçiren gazeteci Yüksel Durgut yaptı.
Siyah bir Transporter ile kaçırılan ve aylarca işkence gören Mustafa Özben’in anlattıkları da Türkiye’de Erdoğan iktidarının işkenceyi sistematik bir şekilde kullandıklarını canlı bir örnek olarak çarpıcı bir şekilde ortaya koydu.
Tartışmalar, katılımcıların zor zamanlarda da medya özgürlüğünün korunması ve gazetecilerin hak ve güvenliklerinin savunulmasına duyulan acil ihtiyacı fark etmelerini sağladı.
İzleyicilerin kalplerine dokunan gazetecilerin trajik hikayeleri, tehdit altındaki bir ortamda bağımsız ve cesur haberciliğin öneminin asla küçümsenmemesi gerektiğine dair ilham verdi.
Sergi ve sergi boyunca düzenlenen etkinlikler interaktif bir tartışma ortamı oluştururken, ziyaretçileri insan hakları mücadelesine aktif olarak katılmaya ve şeffaf ve adil bir toplum için katkı vermeye teşvik etti.
Tenkil Müzesi etkinliklerinin, insan onurunun dokunulmaz olduğu, insan haklarının korunduğu ve her sesin duyulduğu bir dünya için birlikte mücadele etme gerekliliğini hatırlatmasına adına devam edeceği de duyuruldu.
TENKIL MÜZESİNİN MİSYONU
Müze yetkililerinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Bizler, Tenkil Felaketi’nden sağ kurtulanlar olarak, insan hakları ihlallerini önlemek için yapabileceğimiz en asgari şeyin mağdurların unutulmamasını sağlamak olduğuna inanıyoruz.
Gerçek bir hatırlama ve yüzleşmenin sadece entelektüel düzeyde ve kelimelerle gerçekleşmediğini, özellikle gençlerin de kalplerine ve ruhlarına ulaşması gerektiğine inanıyoruz.
Bu vesileyle, destekleri ve özverileri olmadan bu sergiyi asla bu şekilde gerçekleştiremeyeceğimiz genç gönüllülerimize özellikle teşekkür etmek istiyoruz.
Tenkil Müzesi, insanlığın korkunç şiddet ve insanlık dışı eylem potansiyelini hatırlatıyor. Tenkil Felaketinden sağ kurtulanlar olarak, insanların sadece belli bir gruba ait oldukları için haklarından mahrum bırakıldıklarını, yerlerinden edildiklerini ve öldürüldüklerini unutturmamayı kendimize görev edindik.
Tenkil Müzesi sorumluluğumuzun bir sonucudur.
Adalet ancak çekilen acılar kabul edildiğinde ve yaşananlar toplumsal olarak ele alındığında mümkün olabilir.
Mağdurlara ait 900’den fazla eşyanın yer aldığı Tenkil Müzesi, mağdurların acılarını ve kayıplarını anlamak için onların hikâyelerini anlatmayı amaçlıyor.
Tenkil Müzesi olarak mağdurlara, ölenlere, ailelerine ve çocuklarına karşı sorumluluğumuzun sadece Türkiye sınırları içerisindeki Tenkil Felaketiyle sınırlı olmadığının bilincindeyiz. Bu korkunç olayların dünyanın başka yerlerinde tekrar yaşanmasını önlemek için insanları TENKİL Felaketi hakkında eğitmek tüm insanlığa karşı sorumluluğumuzdur.”