Ebu Hureyre ile Danyal Aleyselamın yüzükleri

Yazar Mizan
Vehbi Yıldız  Hocamız “İrfan  Ordusu” isimli kitabında diyor ki: “Bazı Melekler, Arş’ın hameleleri… Bazı Melekler, Kudret-i İlahiyeden hameleleri oldukları gibi; hakîkî muallimler de İLİM   ve  KEL M  sıfatının mazharı ve hameleleridirler. Öyle ise muallimler, kendilerine emanet olarak verilen İLİM  ve TERBİYE  mesleğine, o mesleğin şerefine uygun bir şekilde sahip çıkmalı, İLİM  ve KEL M  sıfatlarını var güçleriyle temsil etmeye çalışmalıdırlar.
“Öğretmenlik ve talebelik gayet kudsî, çok şerefli ve son derece önemli bir nimettir. Zira, bu meslek ehl-i takvayı ve ehl-i tahkiki yetiştiren imamlık ve hocalık mesleğidir. Daha doğrusu bu meslek, peygamberlik mesleğidir. Gerçek muallimler, ehl-i takvanın imamları ve ehl-i tahkikin pirleri durumundadırlar. Böyle bir lütuf ve bir nimete karşı elbette, küllî ve çaplı bir teşekkür lazımdır. ‘Her nimetin en güzel şükrü, o nimeti yerinde kullanmaktır.’ Fehvasınca, öğretmenlik  ve talebelik nimetinin teşekkürü de; mesleğin kudsiyet ve lüzumunu kavrayıp bu mesleğin hakkını vermektir. O da,  hiç kimseden çekinmeden NUR’un prensipleri dahilinde hak ve hakikatleri etrafa neşretmek ve nesli kitap ve sünnet dairesinde hem dinî ilimlerle hem de asrın fenleriyle aydınlatılmış ve donatılmış olarak yetiştirmektir.
Büyük bir nimete mazhar olan bir kimsenin yapacağı bir diğer şükür de, o nimeti ve o mazhariyeti bir lâhza unutmamasıdır. Nitekim, Ebu  Hüreyre  (r.a.)’nın yüzüğünde SİNEK  RESMİ  vardı. İki de bir ona bakar ve ‘Ben de böyle bir sinek olabilirdim, fakat öyle değil insan olarak yaratılmışım.’ der ve mazhar olduğu insanlık nimetine karşı iki büklüm olurdu.
“Danyal Aleyhisselamın da yüzüğünde, İKİ  DİŞİ  ARSLAN, aralarında bir oğlan çocuğunu yalar vaziyette oldukları halde bir resim vardı. Zira, Buhtu’n Nasr’ın zulmü yüzünden annesi onu doğurunca ormana bırakmıştı. Cenab-ı Hak da onu muhafaza etmek ve emzirmek için yanına iki dişi arslan göndermişti. Arslanın en açık özelliği parçalamak iken, o iki dişi arslan onu emzirmiş ve muhafaza etmişler. İşte bu nimeti daima hatırlamak ve gereken şükrü yapmak için Danyal Aleyhisselam o manzarayı  yüzüğüne nakşettirmişti.
“Hz. Ömer (r.a.) zamanında bu yüzük bulundu. Hz. Ömer (r.a.) ağladı ve bu yüzüğü Ebu Musa El-Eşâriye verdi…
“İşte biz de mazhar olduğumuz nimetlerden hiç olmazsa bir kısmını; özellikle talebe ve öğretmen olma nimetini bir tarafa nakşedelim. Ara sıra ona bakalım… Şükür ile iki büklüm olalım.
“Hz. Davud Aleyhisselam, hikmeti temsil eden meşhur Lokman Hekim’den ilim almıştır. Hz. Davud (a.s.) ondan, bir koyun kesip en tatlı yerinden iki parça getirmesini istemiş, o da, o koyunun DİL  ile  KALBİNİ  kesip getirmiş. Bir müddet sonra Davud Aleyhisselam bu sefer ondan koyunun en kötü iki yerini istemiş ama Hz. Lokman Aleyhisselam bu sefer yine dili ile kalbini getirmiştir. Bunun sebebini sorunca şöyle cevap vermiştir: ‘Dil ile kalb güzel olursa, en tatlı şeylerdir. Bunlar çirkin olursa, en kötü şeylerdir.
“İlim elde etmede KALEM  kullanmayı ve özet almayı asla ihmal etmemeli. Bu hususta hafızaya güvenmemeli.  Çünkü hâfıza nisyan (unutkanlıkla)  mâlûl (hasta) dur. Yani bellek gücü, bellediklerini zamanla unutabilir. (Akıl unutmuş, kalem unutmamış, denilir).  Nitekim Resul-i Ekrem Sallallâhü aleyhi ve sellem ‘Sağ elinden yardım iste’  buyurmakla öğrenilenlerin kaleme alınmasının ve kayda geçirilmesinin ne derece önemli olduğunu ifade buyurmuştur. Bu cümleden olarak, öğretmenlerin, elde edilen bilgilerin kaleme alınması gerektiğini öğrencilerine sık sık hatırlatmalıdırlar. (Nitekim ilmi, bilgiyi, mâlumatı, yazarak kaydedip, zabtediniz, şeklinde Efendimizin (S.A.S.)  bir emri daha vardır.)
(Bizlerde ihlas ve takva kokusu varsa başkalarına da bu koku siner:)   “Müstakbel dünyanın kurucularının takdir ve dualarına nâil olmak isteyen kimse, Sa’dî-i Şîrâzî’nin şu sözlerini hikmet levhası olarak evinin bir köşesine asmalı ve her gün ona bakıp hayatını, ona göre tanzim etmelidir. Sa’dî-i Şirazi şöyle diyor:  “Toprağa ‘Sen misk misin, amber misin? Gönlümü alıp giden kokudan ben kendimden geçtim’  diye sorduğumda, toprak dedi ki, ‘Ben değersiz bir kil idim. Ama bir süre GÜL’E  SAKSILIK  yaptım da, GÜL’ÜN  kokusu ve olgunluğu bana işledi. Yoksa ben yine aynı toprağım.”
Bu güzel ifadeyi, seneler önce bizim okulları ziyâret için Rusya’ya giden gazetecilerin bir sorusuna cevap olarak Rus öğrencilerden Tifoni aynen aktarmıştı.
Bizim eğitim ve rehberlikçilerimiz, hayat cevherlerimiz olan saf güzelliğin temsilcileri çocuklarımıza bir kuyumcu hassasiyetinde yaklaşmalı, güzellikleri onların ruhlarına, kalblerine ve hâfızalarına nakşetmeliler.
Bizleri daima gözetin altında tutan müşâhidler, yetiştireceğimiz gülistana baktıklarında, “Buradan Hz. Muhammed’in gül kokuları geliyor”  demeliler. Çıraklarımızı Kur’an’ın canlı tefsirleri Sahabe Efendilerimizin yolunda yetiştirme gayretleri göstermeliyiz… Yetişecek güllere, böylece hiç olmazsa bir saksılık edebilelim… İnşaallah…

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy