Yazının başlığına aldığım bu cümle artık tam anlamıyla hayat bulmaya başladı. Dünyanın çok farklı coğrafyalarında ve farklı ülkelerinde her akşam binlerce insanın Ramazan iftarlarına katıldığını sosyal medya platformlarından izliyoruz.
Son zamanlarda dünyada farklılıklar birer ayrışma sebebi olarak görülürken yapılan bu tür birleştirici etkinlikler sanırım hepimizi duygulandırıyor. Bu gayretler aynı zamanda Ramazan’ın ruhuna da uygun. Zira Ramazan rahmet ayı olup herkese kucak açılan bir bereket ayıdır.
İşin doğrusu, her akşam Kemal Gülen’in sunduğu İftar Zamanı programında izlediğimiz görüntüler yüreklerimizi hoplatıyor. Mesela Amerika’dan programa mesaj gönderen Andra Baylis çok dikkatimi çekti. Kendisi Interfaith Bridge Building (Dinler Arası Köprü) kuruluşunda çalışıyormuş. Bu hanımefendi, dinler arası buluşmalara, Kur’an-ı Kerim’den Maide Suresi’nin 48. ayetini serlevha yaparak başlıyormuş. Bu ayetin mealinin bir kısmı ise şöyle:
“Her biriniz için bir kutsal kitap ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği farklı kitaplarla sizi imtihan etmek istediği için ayrı ayrı ümmetler yaptı.”
Bayan Baylis diyor ki: “Tüm dinlerde ortak olan değerlerimiz var. Bunlar; merhamet, sevgi, nezaket… Bunlar dinlerimizin özünü işlemiştir.” Yeni bir dünya savaşının hecelendiği -Allah korusun- bugünlerde dünyanın şiddetle muhtaç olduğu şeyler merhamet, sevgi ve nezaket. Keşke insanlık, muhtaç olduğu bu vasıfları kendi dinlerine yönelerek keşfedebilse…
Rabbimize hamdolsun ki inandığımız değerleri dünyanın değişik yerlerinde artık bizim dışımızda insanlar da sahipleniyor. Mustafa Fidan Abimizin dediği gibi, yetiştiğimiz dönemlerde ülkemizde tuttuğumuz oruçlarımızdan dolayı alaya alınıyorduk. O günlerde ufkumuzda yalancı bir şafak bile söz konusu değildi. Oysa şimdilerde inancımızı şahlandıracak, yalancı değil, sadıkı masduk o kadar çok şafak söz konusu ki ümitsizliğe düşmemize hiç gerek yok.
Rabbimize hamdolsun ki hem coğrafi mevsim olan kış hem de içimizde büyüttüğümüz kara kış yavaş yavaş çekilmeye başladı. Bu Ramazan’da zamanın dairevi olarak döndüğünü ve dünün kurak ve çorak yerlerinin çemenzar haline geldiğini tekrar müşahede ettik. Eğer Kemal Gülen hocamızın sunduğu İftar Zamanı programını izliyorsanız siz de fark etmişsinizdir. Bu Ramazan vesilesiyle dünyanın her köşesinde adeta bahar çiçeklerinin açtığını ve arkadaşlarımızın o bahar çiçekleriyle gönüllere girmeyi başardığını gördük.
İşte, benim bulunduğum Schleswig-Holstein eyaletindeki Nortorf kasabasında da o bahar çiçeklerinden bir demet arkadaşımız var. Eşleriyle beraber iki elin parmakları kadar olan bu kardeşlerimiz, 14 Mart akşamı harika bir diyalog programı yaptılar. Bulundukları kasabada organize ettikleri programı görünce Maşallah, bârekallah demekten kendimi alamadım.
Evet, gölgelerine takılmadan yüzünü güneşe doğru çevirmiş bu kardeşlerimiz, kasabada bulunan herkese ulaşmışlar. Geceye yaklaşık seksen kadar insan katıldı. İçlerinde kilisenin pastöründen kasabanın yöneticisine, ayrıca göçmenlik sorumlusundan kadın hakları savunucusuna kadar herkes oradaydı. Göçmenlikten sorumlu bayan çok güzel bir konuşma yaptı. Dedi ki:
“Bizler aynı dünyanın insanlarıyız. Bir arada birbirimizin farklılıklarını zenginlik kaynağı olarak görmeliyiz. Bugün aramızda bulunan bu göçmen kardeşlerimiz de bizim gibi birer insan. Onları inançlarından, dillerinden ve ırklarından dolayı yadırgayamayız…”
Kasabanın pastörü hanımefendi de özet olarak, “Biz sizinle bugüne kadar niye tanışmadık? Sizler neredeydiniz?” diyerek adeta sitem eder bir hali vardı. İftar duasını da kendisi yaptı. Bu duadan sonra sanırım duygulanmış olmalıydı ki yerine geçince gözyaşlarını siliyordu.
Diğer gelenler de çok güzel bir akşam olduğunu ifade ettiler ve gelecek yıl daha geniş katılımlı olacak şekilde tekrarını yapma dileğiyle ayrıldılar. Bütün bunların yanında, bu beldede gönlü ummanlar gibi geniş olan birçok arkadaşımız kendi evlerinde de iftarlar verdiler. Rabbim, yaptıkları bu rahmeti bol gayretlerinden dolayı kendilerinden razı olsun.
Elhamdülillah, Alvar Efe Hazretleri’nin “Her vadide yüz bin geda eyler nida” dediği gibi, güneşin doğup battığı her yerde ümit vadeden binlerce ses ve soluk var. Kendi değerlerimize yürekten sahip çıkan binlerce kardeşimiz, kaldıkları yerden tekrar vira bismillah diyerek gaye-i hayallerine koşuyorlar. Bana öyle geliyor ki onlar, bu dünya hayatını Ramazan gibi yaşayıp bayramı ahirette yapmayı gaye-i hayallerine koymuşlar. Rabbim sayelerini meşkur, gayretlerini daim eylesin. İnşallah…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN