DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا
ilâ âhiri-l âyeh (Maide; 2)
مَا مِنْ أَيَّامِ الدُّنْيَا أَيَّامٌ أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ سُبْحَانَهُ أَنْ يُتَعَبَّدَ لَهُ فِيهَا مِنْ أَيَّامِ الْعَشْرِ،
(Tirmizî, Ṣavm 52
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Zilhicce Ayı hakkındadır.
Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, bugün itibari ile başlamış bulunmaktadır. Zilhicce ayının onun da -16 Haziran Pazar günü- Kurban Bayramının ilk gününü idrak etmiş olacağız.
Zilhicce sözlükte “hac ayı” zülhacce demektir. Hac ibadetinin yerine getirildiği, umumi af ve bağışlanma ayıdır. Hac farizası bu ayın sekizi ile on üçüncü günleri arasında ifa edilmektedir.
Bazı rivayetlerde bu ayın ilk on gecesi “leyâl-i aşere”, yani on mübarek gece olarak vasıflandırılmıştır. Müfessirlerin çoğunluğu, Fecr sûresinin 2. âyetinde üzerine yemin edilen on gecenin Zilhicce ayının ilk on gecesi olduğu görüşündedir.
(4) وَالْفَجْرِ {1} وَلَيَالٍ عَشْرٍ {2} وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ {3} وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ
“Fecre, on geceye, çifte ve teke, akıp giden geceye yemin olsun ki: Kıyamet gelecektir.” buyrulmaktadır. (Fecr,1-4.)
Abdullah İbn Abbas’ın; وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ “O sayılı günlerde tekbir getirerek Allah’ı zikredin” ayetinde geçen “sayılı günler” ifadesini, Zilhiccenin ilk on günü veya teşrik günleri diye yorumladığı nakledilir. (Bakara;203)
Zilhicce, Haram aylardan biridir. Allah (c.c) haram aylara saygı gösterilmesini istiyor. “Ey iman edenler! Ne Allah’ın şeairine, ne haram aya, ne Kâbe’ye hediye olarak gönderilen kurbanlık hayvanlara, sakın hürmetsizlik etmeyin…” buyuruyor. (Maide 2)
Haram Aylar diye anılan Zilkade Zilhicce Muharrem Recep aylarında, savaş haram kılınmıştır.
Bu aylarda yapılan ibadetlere başka zamanlarda yapılanlardan daha fazla mükafat verildiği gibi, işlenen günahların cezası da daha fazla olarak verilecektir.
Mübarek ay, gün ve geceler, İslâm’ın şeairindendir; hususi kıymetleri ve kerametleri vardır. Kâinat, semavat, feza-yı âlem ve bütün varlıklar bu kutlu zaman dilimlerine hürmet etmektedirler.
Zaman ve mekânlar bütün kıymet ve kutsiyetini, hakikatte Allah’ın dilemesinden alırlar. “Aslında Allah’ın her günü mübarektir. Fakat insanların o mübarek günleri değerlendirmesiyle onlar ayrı bir bereket kazanır ve insan ömrünün birer altın dilimi haline gelirler.”
Bediüzzaman Hazretleri bu günlerin fazileti hakkında şöyle demektedir: “Bu on gecenin, Kur’anın –Ve’l-fecri veleyâlin aşrin’(Fecr: 1,2)- yeminine binaen, Kadir gecesi, Beraat gecesi ve Mi’rac gecesi gibi büyük kıymeti ve değeri var. Çünkü Hac sırrıyla bütün âlem-i İslâm namına her taraftan gelen binlerce hacının makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed hakkında ettikleri dualarına, o gecelerde salih amellerle ile meşgul olan mü’minler hissedâr olurlar.”
Seleften bazıları faziletli günlerin gündüzlerinde oruç tutmuşlardır. Dini bayramlar ve Ramazan ayı dışında senenin her günü nafile oruç tutulabilir. Bu günlerde oruç tutmak müstehaptır.
Allah Rasulü (s.a.s); bir rivayette: “Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!” buyurmuştur. (Şevkânî, Neylü’l-evṭâr, III, 354).
Bu günlerin af ve mağfiret günleri olması yönüyle, af ve mağfirete erebilmek için istiğfar dualarını okumakta fayda var.
Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse şu Seyyidü’l-istiğfâr’ı ihlâs ile gündüz okur da o günde akşam olmadan evvel vefat ederse o kimse ehl-i cennettendir. Ve eğer bu duâyı ihlas ile gece okur da sabah olmadan evvel vefat ederse yine ehl-i cennettendir”
اللَّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ بِنِعْمَتِكَ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي إِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ “Allah’ım! Sen benim Rabbimsin! Senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum; gücüm yettiğince ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde durmaktayım. Yaptığım kötülüklerin ve işlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin, üzerimdeki nimetlerini yüce huzurunda minnetle anıp, itiraf ederim. Aynı şekilde günahımı da itiraf ederim. Beni bağışla; çünkü senden başka hiçbir kimse günahları affedip bağışlayamaz.” (Buhârî, De’avât, 2, 15; Ebû Davud, Edep, 101; Tirmizî, De’avât, 15; Nesâî, İstiâze, 57; İbn Mâce, Dua,14)
Ve yine Efendimizin bir sohbet sonrasında 100 defa şu istiğfar duasını okuduğunu İbn Ömer hazretleri nakletmektedir.
أَسْتَغْفِرُ اللَّهَ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ وَأَتُوبُ إِلَيْهِ
Kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan, dâimâ diri (el-Hayy) ve her şeyin kendisiyle ayakta durduğu ve varlığını sürdürdüğü (el-Kayyûm) Yüce Rabbimin mağfiretini (bağışlamasını) niyaz ederim. O’na yönelir ve Yüce Zât’ından bizlere tevbe, mağfiret ve hidâyet lütfetmesini talep ederim.
Bu bereketli zaman diliminde salih amelleri arttırmalıyız. “Salih amel”; başkaları için güzel ve faydalı işler yapmak demektir. Efendimiz (s.a.s); “Allah katında ibadet edilecek, salih amel işlenecek günler içinde, zilhiccenin ilk on gününden daha hayırlısı yoktur” buyurmaktadır. (Buhârî, Îdeyn 11)
Başkasına Kur’an öğretmek salih ameldir. Başkasının namaz kılmasına vesile olmak “salih amel”dir. Başkasına kurban bulup ulaştırmak, kurban paketi sunmak, bayram hediyesi olarak zarf hazırlayıp vermek “salih amel” dir.
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, baskıların zulümlerin her geçen gün dahada arttırıldığı ifritten bir dönemdir. Şer cephesi bizim kardeşliğimizi birlik ve beraberliğimizi, vefa hislerimizi dinamitlemeye çalışıyor… Bu tür yıkıcı faaliyetler geçmiş yıllarda da manevi iklimin hâkim olduğu, morallerin en üst düzeyde olduğu, derlenip toparlanmaya doğru gittiğimiz dönemlerde hep meydana geldi. Nifak ve fitnenin hâkim olduğu bu dönemde sükûnetimizi muhafaza etmeliyiz.
Bu mevsimi, sadece muhtaçlara yardım açısından değil, aynı zamanda bizim sarsılmayan kardeşliğimizin ifadesi olarak da çok iyi değerlendirmeliyiz. Her birerlerimiz; şartlar ne kadar ağır olursa olsun telaşa kapılmadan, ye’se düşmeden, birbirimize moral vermeliyiz.
Gamı tasayı bırak iraden canlı ise, Ümit kaynağı ol, olabilirsen herkese. Kulak asma O çatlak sese… diyebilmeliyiz.
Birlik ve beraberlik içinde, ihlas, samimiyet, vefa ve sadakatle kendimize düşen vazifelerimizi yapmalı, “yarın ne olacak, bu işler ne zaman bitecek” gibi Cenâb-ı Hakka ait icraata karışmamalıyız.
“Yapılan hizmetler faaliyetler, Rahmet kapısının açılması için bir dokunmadır: Gitme bir dokunmadır, kurban götürme ayrı bir dokunmadır, kapı kapı gezip onları verme ayrı bir dokunmadır. Bunlar adeta peşi peşine hiç yılmadan usanmadan dua etmek gibi bir şeydir. Cenâb-ı Hak o dualara ne zaman icabet edeceğini ancak kendi bilir. Bu hizmetleri yapan insanlar, vefasını sadakatini samimiyetini ortaya koymuş olur; Cenâb-ı Hak da ahlak-ı sübhanisiyle muamelede bulunabilir.” Bugün kadınıyla erkeğiyle fedakâr ruhlar, bir seferberliğe çıkmış gibi, gönüllü olarak dünyanın dört bir yanında, bu hizmetleri ihlas ve takva şuuruyla yapmakla, inşallah rıza-yı ilahiyi kazanacaklardır.
Dünyanın farklı yerlerindeki savaş ve terörün, hasıl ettiği endişeleri de düşünerek, sadece işimize odaklanmalı bu mevsimi çok iyi değerlendirmeliyiz.
Rabbimiz; dua ve ibadetlerimizi hacıların yaptıkları ubudiyete dâhil eylesin, onlara bulunacağı ihsan ve lütuflardan bizlere de lütfeylesin…
Cuma Hutbesi | Zilhicce Ayı WORD
Cuma Hutbesi | Zilhicce Ayı PDF