Cuma Hutbesi | Tevbe ve İstiğfar

Yazar Hizmetten

DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ

Ey iman edenler! Samimî ve kesin bir dönüşle Allah’a tövbe ediniz. Böyle yaparsanız Rabbinizin sizin günahlarınızı affedeceğini, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştireceğini umabilirsiniz… (Tahrim 66/8)

وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُواْ أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُواْ اللّهَ فَاسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ اللّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَى مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

“Onlar, bir kötülük yaptıkları veya kendilerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen istiğfâr ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri günahta bile bile ısrar etmezler” Âl-i İmrân (3), 135.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 مَنْ لَزِمَ الِاسْتِغْفَارَ، جَعَلَ اللَّهُ لَهُ مِنْ كُلِّ ضِيقٍ مَخْرَجًا، وَمِنْ كُلِّ هَمٍّ فَرَجً  وَرَزَقَهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ  Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 26. İbni Mâce, Edeb 57)

Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz, Tevbe ve İstiğfarla beraatimizi kazanma   hususunda olacaktır.

Tevbe; Hataları itiraf edip pişmanlıkla kıvranmak, kaçırılan sorumlulukları yerine getirerek, yeniden toparlanıp Cenâb-ı Hakk’a yönelmektir.

İstiğfar ise; insanın içine düştüğü bir hatanın pişmanlığıyla kıvranarak, Cenâb-ı Hak’tan kusurlarının affedilmesini ve günahlarının bağışlanmasını istemesi, afv ve mağfiret dilemesi demektir.

Kur’an-ı Kerim istiğfarı çok tavsiye etmektedir. Birçok kavme peygamberleri tarafından bu emir tekrarlanmış, bu emri yerine getirmeyenler helak olup gitmişlerdir.

Hazreti Hud aleyhisselam kavmine şunları söylüyor: “Ey halkım! Haydi Rabbinizden af dileyin, sonra ona tövbe edin, O’na dönün ki gökten size bol bol yağmur göndersin, gücünüze güç katsın, n’olur, yüz çevirip suçlu duruma düşmeyin!” (Hud; 52)

web

Hazreti Nuh Aleyhisselam Kavmine Şunları Söylemiş:

Dedim ki onlara: “Rabbinizden af dileyiniz. Zira o gaffardır. (Affı geniştir) Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin.

Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin. (Nuh; 10, 11,12)

Hz. Ömer (r.a.) kıtlık sebebiyle yağmur duasına çıktığında istiğfar etmekle yetinince, etraftan: “Yağmur için dua etmediniz?” diye sorulunca: “Ben, semanın yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurmuş, sonra da bu âyetleri okumuştu.

Hasan el-Basrî’nin meclisinde bir şahıs kuraklıktan şikâyet etti. O da: “İstiğfar et!” dedi. Başka biri malî sıkıntılardan, bir diğeri çocuğunun olmadığından, birisi arazisinin verimsizliğinden dertlenince, onlara da aynı şeyi söyledi. Etrafındakiler bunu garipseyince O, “Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin. Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin.” mealindeki âyetleri okudu. Ayetlerde de görüldüğü üzere istiğfar çok önemlidir ve asla aksatılmamalıdır.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفرُوهُ فإِني أَتوبُ في اليَوْمِ مائة مَرَّة Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir 42. Ebû Dâvûd, Vitir 26)

Abdullah İbni Ömerin (radıyallahu anhümâ)  şöyle dediği rivayet ediliyor: Biz Resulullahın bir yerde yüz defa:

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَتُبْ عَلَيَّ إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ Allahım! Beni bağışla ve tövbemi kabul eyle. Çünkü sen tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edensin” dediğini sayardık. (Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Daavât 39)

Efendimiz’in istiğfar etmesi –hâşâ– herhangi bir günahından dolayı değildi; O, her gün marifet ufkunda biraz daha yol alıyor ve her adımda, Cenâb-ı Hakk’a doğru bir önceki adıma nisbetle daha fazla yaklaşmış oluyor, kazandığı bu yeni durum zaviyesinden eski ve mercuh hâline bakıp istiğfar ediyordu ve bize de bu haliyle ulaşmamız gereken bir hedefi gösteriyordu.

İstiğfar her vakit söylenebileceği gibi Kuran -ı Kerimin bize tavsiye ettiği vakit ise; imsak vaktinden evvelki vakit olan seher vaktidir: Onlar sabırlı, imanlarında sadık ve samimî, Allah’ın huzurunda itaatla divan duran, mallarını hayırda harcayan, seher vakitlerinde Allah’tan af dileyen müminlerdir. (Ali İmran 17)

“Seher vakitleri istiğfar ederlerdi.” Ayeti de buna işaret etmektedir.  (Zariyat; 18)

Beş vakit namaz, istiğfar için önemli bir zemin ve fırsattır.

Farz namazların arkasından üç kere af talebinde bulunmak sünnettir. İnsanın, Allah’a en yakın bir konuma ulaştıktan ve O’nun en sevdiği bir ibadeti icra ettikten sonra istiğfar etmesinin farklı hikmetleri olabilir.

Birincisi, insanın kendisini namaza verememesi, ilâhî huzurun atmosferine giremeyerek hâlâ kendi dünyasında dolaşması. Efendimizin Miraç’ta duyduğu mânâları duyma peşinde koşması gereken bir insanın, kendisine takılması, laubali tavırlar takınması istiğfar etmeyi gerektirir.

İkinci olarak, namaz, Cenâb-ı Hakk’a yapılan tazarru ve niyazların hora geçtiği bir mevki olduğundan, onun ardından yapılan duaların ayrı bir kıymet ve makbuliyeti vardır. Dolayısıyla böyle bir makamda Cenâb-ı Hakk’a teveccüh edilip günahlardan arınma ihtiyacının O’na arz edilmesi adına; üç defa “Estağfirullah” denilmesi Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından tavsiye edilmiştir. (Müslim, mesâcid 135)

Aziz Müminler! 

İstiğfar, tahrip edilen mahiyeti yeniden restore ettiği gibi, aynı zamanda şerre karşı eğilim gücünün de kökünü keser. Zira sürekli istiğfar eden ve sürekli arınan bir insan, yeni bir günaha davetiye çıkaracak günah zeminini de ortadan kaldırıyor demektir. İnsanı küfre yaklaştıracak günahlardan kurtulma ve kalbde oluşan lekeleri silme ancak istiğfarla mümkün olur.

“İstiğfar meyelân-ı şerrin kökünü keser, dua meyelân-ı hayra kuvvet verir” ifadeside bu hakikatin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca bilemediğimiz şekilde Cenâb-ı Hak sürekli istiğfarda bulunan bir insanın, kötülüklere karşı eğilim hissini köreltebilir. Allah Teâlâ Furkan Sûre-i Celîlesi’nde;

فَأُولٰۤئِكَ يُبَدِّلُ اللهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ “Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir.”  buyurmak suretiyle iman, salih amel, istiğfar ve tevbeyle kendisine yönelenlerin kötülüklerini iyiliklere çevireceği müjdesini vermiştir. (Furkan;70)

Bu ayeti daha farklı bir yaklaşımla, tevbe ve istiğfar neticesinde insanın şer kabiliyetlerinin hayır kabiliyetine değiştirileceği şeklinde yorumlayanlarda olmuştur.

İnsan fırsatını bulduğunda istiğfar ve tevbeyle Cenâb-ı Hakk’a yönelebilir. Hatta bir yerden bir yere giderken, araba kullanırken, birisini beklerken insan boş duracağına, farklı farklı istiğfarlarla Allah’a içini dökebilir.  İnsanın her ânını bu istikamette değerlendirmesi gerekir. Zira ölüm, ansızın karşımıza çıkabilir. İstiğfarla mırıldanan dudaklarla ölümü karşılamak ise, tertemiz bir hâlde ötelere yürümek adına çok önemli bir vesiledir.

Hutbemizi birkaç istiğfar örneğiyle bitirelim.

                  اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِأُمَّةِ مُحَمَّدٍ اَللّٰهُمَّ ارْحَمْ أُمَّةَ مُحَمَّدٍ      

 “Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i mağfiret eyle! Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’e merhamet eyle!”

         رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمينَ

 Ya Rabbî, Sen bizi bağışla, Sen bize merhamet et. Zira merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin. (Müminûn;118)

         لَۤا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

“Sen bütün noksan sıfatlardan münezzehsin; doğrusu ben zalimlerden oldum (affını bekliyorum) (Enbiya;87)

       رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي

 “Ya Rabbî, ben kendime yazık ettim, affeyle beni!” (Kasas;16)

رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِۤي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

“Ey bizim kerîm Rabbimiz, günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı affet! Ayaklarımızı hak yolda sabit kıl ve kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle!” (Ali imran; 147)

وَلَا أَقَلَّ مِنْ ذٰلِكَ يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ أَسْتَغِيثُ أَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ وَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ

“Yâ Hayyu, yâ Kayyûm (gerçek hayat sahibi ve kâinatı ayakta tutan), rahmetin hürmetine Senden yardım diliyorum; her hâlimi ıslah et ve göz açıp kapayıncaya kadar olsun veya göz açıp kapamadan daha az bir süre bile olsa nefsimle baş başa bırakma!”

“Ya Erhamerrahimîn!  Şüphesiz Sen affedicisin affetmeyi seversin, bizi affeyle. İkramların, ihsanların sınırsızdır, bizi yarlığa, merhamet buyur ya Rabbi.”

Müjdeler olsun defterinde çok istiğfar bulunan kimselere!

Not: Hutbe ile ilgili, Muhterem Hoca Efendinin sohbet linki:

Cuma Hutbesi | Tevbe ve İstiğfar    WORD

Cuma Hutbesi | Tevbe ve İstiğfar     PDF

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy