CUMA HUTBESİ | Merhamet

Yazar Editör

DERLEYEN: AKADEMİ DUISBURG

قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ

De ki: “Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” “Allah’ındır” de! O, rahmet etmeyi Kendisine ilke edinmiştir. O, geleceğinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet günü sizi bir araya toplayacaktır. Kendilerini en büyük ziyana uğratanlardır ki iman etmezler. (Enam sûresi, 6/12-13)

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ اللَّهَ لَمَّا قَضَى الْخَلْقَ كَتَبَ عِنْدَهُ فَوْقَ عَرْشِهِ إِنَّ رَحْمَتِي سَبَقَتْ غَضَبِي

Ebu Hureyre Efendimiz de şöyle rivayet etmiştir: Allah (c.c.) Hükmünü verdiği zaman arşının üstüne “Muhakkak ki Rahmetim gazabımı geçti” diye yazdı. (Buhari, Tevhid, 22)

لَا يَرْحَمُ اللَّهُ مِنْ عِبَادِهِ إِلَّا الرُّحَمَاءَ

Allah sadece kullarından çok merhametli olanlara çok rahmet eder.” (Buhari, Marda, 9)

Aziz ve muhterem kardeşlerim; bugün merhamet konusu üzerinde duracağız.

Merhamet;  sözlükte “acımak, şefkat göstermek, acıma duygusunun etkisiyle yapılan iyilik, lütuf” anlamında isim olarak kullanılmaktadır.

Aynı mânadaki rahmet kelimesi ise Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade ettiği gibi insanlardaki, acıma duygusunu da belirtmektedir.

İslâmî kaynaklarda merhamet kavramı genellikle rahmet kelimesiyle eş anlamda kullanılmaktadır.

Gazzâlî; esmâ-i hüsnânın şerhine dair eserinde Allah’ın Rahmân isminin kula yansımasını; Allah’ın gaflete dalmış kullarına dahi merhametle muamele etmek, şiddete baş vurmadan, yumuşak bir üslûpla vaaz ve nasihat yaparak onları gafletten kurtarmak diye izah eder. Rahmet isminin yansımasını da kişinin gücü yettiğince malıyla, mevki ve itibariyle muhtaç durumdaki her insanın imdadına yetişmek, çevresinde ve memleketinde yetişebildiği her fakirin ihtiyacını karşılamak, bunlara gücü yetmiyorsa onun için dua edip üzüntüsünü izhar ederek sıkıntı ve ihtiyacına ortak olduğunu kendisine hissettirmek şeklinde açıklamıştır.

Merhamet varlığın ilk mayasıdır. Onsuz, her şey bir bulamaç ve kaostur. Her şey, merhametle var olmuş, merhametle varlığını sürdürmekte ve merhametle nizam içindedir.

Bulut, merhametten kanatlarıyla, başımızın üstünde dolaşır durur. Yağmur, kemer kuşanmış süvari gibi, onun döl yatağından kopup imdadımıza gelir. Yıldırımlar, şimşekler bin bir tarraka ile o gizli rahmetten muştular getirir. Bu âlemde her şey, ama her şey, merhamet düşünür, merhamet konuşur ve merhamet va’deder. Ve bu itibarla da kâinata, bir merhamet senfonizması nazarıyla bakılabilir.

Bütün bu olup bitenler karşısında insan, içinde yaşadığı topluma, insanlığa, hatta bütün canlılara, bir insanlık borcu olarak merhamet etme mükellefiyetindedir. O, bu yolda merhamet ettiği nispette yücelir; zulme, insafsızlığa düştüğü nispette de horlaşır, hakirleşir ve insanlığın yüzkarası olur.

Bir de merhamet duygusunun, ölçüsüz kullanılması ve su-i istimal edilmesi vardır ki, o da merhametsizlik kadar, belki daha fazla sevimsiz ve zararlıdır.

Yerinde kullanılan merhamet, bir ab-ı hayat, bir iksir ise onun su-i istimal edilmesi de bir zehir bir zakkumdur. Ve asıl olan da işte bu terkibi kavramaktır. Oksijen ve hidrojen, belli nispetleriyle terkibe girince, en hayati bir unsuru meydana getirirler. Nisbet bozulduğu ve ayrı ayrı kaldıkları anda ise yanıcı ve yakıcı hüviyetlerine dönerler. Bunun gibi, merhametin de hem dozu hem de kime karşı yapılacağı çok mühimdir. Canavara karşı merhamet göstermek iştahını açar, sonra döner dişinin kirasını ister.

Azgına merhamet, onu iyice saldırgan yapar ve başkalarına tecavüze teşvik eder. Yılan gibi zehirlemekten lezzet alana merhamet edilmez. Ona merhamet, dünyanın idaresini kobralara bırakmak demektir.

Allah Resûlü’nün hayata ve varlığa bakışında sevgi ve merhamet, çok belirleyici ve öne çıkan esaslardandır. O, insan başta olmak üzere alemlere rahmet olarak gönderilmesi hasebiyle ailevi hayatından komşuluklarına, tebliğ ve irşad faaliyetlerinden sosyal ve idari ilişkilerine kadar bütün muamele ve münasebetlerini sevgi ve merhamet üzerine bina etmiştir.

Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Hakk’ı sevme ve insanlığa muhabbet duyma dersi verdiği gibi hayvanât başta olmak üzere diğer varlıkları da sevme ve onlara merhamet etme, haklarını gözetme şuuru da aşılamıştır. Nitekim içinde yaşadığı çevreyi, tabiatı, canlı cansız her şeyi sevmekten mahrum kimseler, asıl sevilmesi gerekenleri de hakkıyla sevemezler.

Efendimiz bu duyarlılığı hayvanlar konusunda da göstererek zor durumdaki bir hayvanı kurtaran kişinin bu sayede cenneti hak ettiğini (Müsned, II, 375), bir hayvanı ölüme terk edenin de cehennemlik olduğunu (Buhârî, Bedʾü’l-ḫalḳ 16) bildirmiş, atış talimi yaparken canlı hayvanı hedef alanları lânetlemiştir (Buhârî, Ẕebâʾiḥ).          

Bu açıdan insan, tabiattaki hayvanları sevmelidir. Zira onlar, hem Allah’ın isim ve sıfatlarının üzerlerinde tecelli ettiği bir sanat eseri, hem de ekolojik dengede gördükleri vazifelerle insanların hizmetine musahhar kılınmış ve insanoğluna emanet edilmiş canlılardır. Hatta Kur’ân’ın beyanıyla onlar da bir ümmettir. ( En’am, 6/38) Onların yaşam hakları yanında sevgi ve merhamet hakları da vardır. Kendi aralarında birbirlerinin haklarına tecavüz etmemeleri gerektiği gibi insanların da onların haklarını çiğnememesi gerekir. Zira Haşir günü onlar da diriltilecek, boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını alacak, insan da onlara yaptığı zulmün hesabını verecektir. Eğer sevgi ve merhamet göstermişse bunun karşılığını da muhakkak alacaktır.

Bir sahabî, “Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için hayvanlara yaptığımız iyilikler için ecir var mıdır?” diye sorunca Habîb-i Ekrem: “Her ciğer taşıyan canlı için yapılan iyilikte sevap vardır!” buyurarak bu gerçeğe dikkat çekmiştir.     (Buharî, Musâkât (1094), Vudu’ 33)

Hz. Sa’d İbn-i Ubâde, vefat eden annesinin defin işlemlerini tamamladıktan sonra Efendimiz’in yanına gelmiş ve “Ölen annem adına sadaka verebilir miyim?” diye sormuştu. Efendimiz, ona, “Evet, verebilirsin.” buyurunca bu kez O, “Peki hangi sadaka onun adına daha hayırlı ve değerli olur?” diye bir açıklama istemişti. Efendimiz kendisine “İnsan ve hayvanların su ihtiyaçlarını gidermen” diye cevap vermiştir. (Nesâî, Vesâya 9)  

Dolayısıyla O’nu seven ve onun yolundan giden anneler, babalar, muallimler, mürşitler, muhataplarına her vesileyle sevgi ve merhamet aşılamalı, onları birer muhabbet ve merhamet fedaisi olarak yetiştirmelidir. Yerde merhamet eden bir ele, gökler ötesi âlemlerden bin muştu gelir“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler.” (Nesâî, Vesâya 9). Merhamet edin ki, merhamete mazhar olasınız.

Hutbeyi PDF formatında görüntülemek ve indirmek için tıklayınız

CUMA HUTBESİ MERHAMET

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy