DERLEYEN: ERDEMLİLER YOLU AKADEMİ
وَاعْبُدْرَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
Sana ölüm gelip çatıncaya kadar Rabbine ibadet et. (Hicr:15/99)
أَحَبُّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللهِ تَعَالَى أَدْوَمُهَا وَإِنْ قَلَّ
“Amellerin Allah’a en sevimlisi, az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhârî, rikâk 18)
Muhterem Müslümanlar! Hutbemiz ibadetlerde devamlılık hakkındadır.
Ramazan’ın gelip geçtiği gibi ömür de geçip gitmektedir. Akıllı kişi, ölümden sonrası için hazırlık yapan ve Rabbinin huzurunda hesap vereceği güne hazırlanan kimsedir.
Kâmil bir mü’min hem Hakk’a kulluğunda hem de halkla münasebetlerinde hep vefâ ve sadâkat peşinde olur. O, sadece belli vakitlerde ibadet eden bir insan olmakla yetinmeyip, bütün ömrünü kulluk şuuruyla değerlendirir, her an ibadet ediyormuş gibi yaşar ve yaşamaya devam etmelidir.
“Oruç bitti. Vazifemizi yaptık. Bundan sonra istediğimiz gibi, ölçüsüz, sınırsız yaşayabiliriz.” gibi düşünceler aklımıza gelebilir. Burası sınırlı ve sonlu bir dünyadır. Sonu olan bir dünyada ölçüsüz yaşamak, sonsuz dünyayı kaybetmenin sebebi olabilir. Müslüman olarak istediğimiz gibi serbestçe yaşayacağımız yerin ahiret hayatı olduğunu bilmeliyiz. Bu nedenle Ramazan’dan sonra da ahiret hayatını kazanacak amellere devam etmeli, bizi Rabbimizden uzaklaştıracak şeylerle aramıza mesafe koymalıyız.
Bir ibadet mevsimi olan Ramazan ayını; oruç, mukabele, evradü ezkâr, teravih, itikaf, infak ve ikramlarla değerlendirmeye çalıştık. İbadet ve şahsi hayatımıza ait kazandığımız kıvamı, Ramazan’dan sonra da sürdürmeye gayret etmeliyiz.
Özet olarak Ramazandan sonrada dikkat etmemiz gereken hususlardan bazıları şunlardır:
Peygamber Efendimiz (s.a.s) buyururlar ki: “Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün oruç ilave ederse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm 204; Tirmizî, Savm 53) Hadisi şerifin işaretine göre; Ramazan’dan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır.
Oruç insanı sabra alıştırmıştır. O, yemeye içmeye karşı sabrettiği gibi Kendisine reva görülen sevimsiz davranışlar karşısında “Ben oruçluyum.” der, sabreder. Bundan sonrada sabırlı olmaya devam etmelidir
Nefsin frenlenmesi bakımından aç kalma ve az yeme ciddi bir dinamiktir. Onun içindir ki ehlullah sürekli riyazat yaparak ruhî kıvamlarını korumaya çalışmışlardır. İnsan Ramazandan sonrada yemesine içmesine dikkat etmelidir.
Oruçla insan Sadakat ve Vefayı Öğrenmiştir. Kul, belirli zaman dilimlerinde belirli şeylerden vazgeçerek, ahdinde vefalı olduğunu göstermiştir. Allah’a karşı vefalı davranan bir insan, zamanla aile ve sosyal hayatında da tam bir “vefa abidesi” durumuna yükselir. Herkese yardım eli uzatır, zekatını ödemekten asla kaçmaz, hatta sadaka vermeye ve infak etmeye hiç doyamaz. İnfakta bulunmaya da devam etmelidir.
Bu kutlu ay, damaklara bir Kur’ân tadı çalmış ve insanlara bir evrâd ü ezkâr disiplini de aşılamıştır. Ramazandan sonra da dil, tilavet-i Kur’ân, zikir, tesbih, salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul edilerek yalandan, gıybetten ve kötü sözlerden alıkonulmalıdır. Hatta bazen, “Ağzımdan gıybet adına bir söz çıkarsa, aralıksız şu kadar oruç tutacağım.” demek suretiyle gıybete giden yollar baştan kapatılmalıdır.
İnsan, Ramazan orucu sayesinde, hususiyle sosyal hayatta diğer insanlarla muhtelif bağlar kurar. Bununla onlara karşı kuvvetli bir irtibat ve bağlılık duyar. Fakirin hâlini hatırlar onların ihtiyaçlarına koşar. Dolayısıyla bu hassasiyetlerini Ramazandan sonrada devam ettirmelidir.
Bedenin ihtiyaçları olduğu gibi ruhunda ihtiyaçları vardır. Her gün bir miktar Kur’ân okuma ve değişik dualarla niyazda bulunma Allah ile irtibatımız açısından çok önemlidir.
Cenâb-ı Hak: “Ey iman edenler! Allah’ı çok zikredin, O’nu sık sık anın. Sabah akşam O’nu takdis ve tenzih edin.” buyurmaktadır. (Ahzab, 33/41-42)
İyi birer kul olabilmemiz için birbirimize yardımcı olmalı ve birbirimizi hayırlı işlere teşvik etmeliyiz. Başkalarının dirilişine yardım edersek, aynı zamanda diri kalmamıza da yardım etmiş oluruz.
Değerli müminler, bir diğer önemli husususta;
Cenâb-ı Hakk’ın yardımının, ihsanının gelmesi için gereken kurallardan biri de, rızasına ulaşma istikametinde sarf edilen ibadetlerin, gayretlerin devamı ve sürekliliğidir. Allah’ın bize olan muamelesi, bizim Allah’a olan kulluğumuzdaki kıvam ve devam ölçüsünde olacaktır. İnsanın ibadet ü taate sabır, sebat, azim ve kararlılıkla devam etmesi mârifete açılma adına çok önemlidir. İnsan Allah’a kulluk konusunda ciddî cehd ü gayret sarf ederse, Allah da ona yardımcı olacaktır.
“Sen Mevlâ’yı seven de, Mevlâ seni sevmez mi?
Rızasına istersin de, Hak rızasın vermez mi?
Sen Hakk’ın kapısında, canlar feda eylesen,
Emrince hizmet etsen, Allah ecrin vermez mi?”
İbadetlerde olduğu gibi, hizmetlerde de iyi bir temsil ve devamlılık esastır. İyi bir temsil -hele bir de devamlı olursa- tesirsiz kalmaz. Sürekliliği bulunan bir temsil mutlaka çevreye de yansıyacak ve hüsnükabul görecektir.
Hz. Bediüzzaman’a hizmet etmiş talebelerden, bazılarını tanıma imkânı bulan bir ehli tahkik şöyle diyor; Bu süre zarfında onların namazlarını özene bezene kıldıklarına, evrad u ezkârlarında kusur etmediklerine, hiç aksatmadan gecelerini ihya ettiklerine, abdestlerinde çok dikkatli olduklarına, her birisinin temizlik ve nezafet erbabı olduğuna şahit oldum. Çünkü onların arkasından gittikleri zat, bütün bu hususlarda fevkalâde dikkatliydi. O, bütün ömrünü çok ciddi bir kulluk şuuruyla geçirdiğinden bu tavrı çevresine de aksetmiş ve temsilde temadi tesirsiz kalmamıştır.
Ne mutlu bir ömür boyu istikamet üzere kulluk vazifesine devam edenlere, müjdeler olsun iman edip salih amel işleyerek birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlere.
CUMA HUTBESİ | İbadetlerde Devamlılık WORD FORM