DİDE NUR
Merhaba ben Yusuf Kerim SAYIN.
Öyle minicik durduğuma bakmayın. Dualarım, ahım, damla damla süzülen gözyaşlarımla kocaman dünyaya başkaldıran savaşçıyım.
Tıpkı Ahmet gibi, Feridun gibi, Berkin gibi, Cemile gibi, Ceylan gibi, Felek ve daha birçok çocuk yaşta ölüm gerçeğiyle yüzleştirdiğiniz binlerce Melekler gibi.
Evet daha 1 ay önce hastalığımı öğrendik. Çok hızlı ilerleyen bir tür kemik kanseri imiş. Elbet çok ağrılarım var, dinmek bilmeyen sancılarım gündüz ve gece…
Bir çocuğum ben anlayamam ki büyüklerin savaşını, kavgasını, kin ve nefretlerini. Bir tek şey bilirim ben annemi, babamı oyuncaklarımı, bir de babamın merhametini ANNEMİN ŞEFKATİNİ…
Biliyor musunuz beni yıkan hastalık gibi görünse bile öyle değil işte.
Beni annemden ayırdılar. Ayırmak ne kelime kopardılar. Annemden kopunca günden güne, an be an solacağıma aldırmadan acımasızca yaptılar bunu. Şimdi dayanamıyorum ağlıyorum. “Annemi İstiyorum” diyorum bana ellerinden bir şey gelemediği için “sabret” diyorlar.
Sabret, uğraşıyoruz.
‘Gelecek annen’ diyorlar ama getiremiyorlar.
Çocuğum ben. Sabretmek istemiyorum çünkü ben sabretmeyi anneme en çok ihtiyacım olduğum bu zamanda öğrenmek istemiyorum.
Çocuğum ben, annesine muhtaç.
Çocuğum ben, annem benim için ihtiyaç.
Onun elinin şefkatine, onun dudaklarındaki iyileştirici güce ihtiyacım var benim. Annemin göğsü benim dinlenme yerim.
Bütün savaşlarınız, menfaatleriniz, koltuk kavgalarınız yerin dibine batsın, fikirleriniz de. Bir tek Annem kalsın benimle birlikte.
Bilmem ki duyar mısınız sesimi. Bilmem ki hissedebilir misiniz yüreğimdeki kimsesizliği. Lütfen bana sabret demeyin. Sabrı bana böyle öğretmeyin. Bakışlarımdaki çocuk ruhumu çalmayın. Bana donuk bakışlar bırakmayın
Eğer ki yürüyeceksem de ötelere bırakın kalayım öylece annemin sinesinde…
Ayırmayın beni annemden, ayırmayın tek dileğim bu sizden…
Ben Yusuf Kerim SAYIN
Annemi benden daha fazla uzak tutmayın.