“ Bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi, şu memleketin tek bir ustası vardır. Ve o usta, her şeyi idare eden yalnız odur. Hiçbir yönüyle eksikliği yoktur. Bize görünmeyen o usta, bizi ve her şeyi görür ve sözlerini iştir. Bütün bu işleri mucize ve harikadır. Bütün bu gördüğümüz ve dillerini bilmediğimiz şu yaratıklar onun emrindedir.” (Sözler sh: 280)
Şu âlem her şeyiyle bir tek kudretli sanatkârın tornasından çıkmıştır. Zira her şey bir birini ikmal ediyor. Fabrikada üretilecek farklı parçaların montesiyle meydana gelecek bir makine düşünelim. Hiç mümkün müdür ki, o makinenin bileşenlerinin yapılması için gerekli teknik çizimler birbirinden bağımsız projelerle hazırlansın. Bütünü oluşturacak cüzler, aynı sanatkâr mühendisin kontrolünde üretilmezse cüzler bütünü oluşturamaz.
Çift gözle tek görmemizi sağlayan fani dünyadaki fani gözlerimizle, baki olan kudret-i sonsuz sanatkârımızı maddi âlemde göremememiz ne anlam ifade eder? Evet, sınırlı olan sınırsızı kavrayamaz. Küçücük bir metal kaynağının kıvılcımından kör olan bir çift insan gözü, sırr-ı imtihan için kendisini izleyen bir Vâcibu’l vücudu nasıl görmeye cüret edebilir ki? Önemli olan üç boyutlu görebilen gözlerimizin, bir sırra binaen âlemin diğer boyutlarındaki hadiseler üzerinde hükmeden Allah’ın (cc) varlığını ve birliğini idrak etmesi ve O’na (cc) ve Peygamberine (asm) itaat edebilmesidir.
Sanatkârı sanatının içinde olan bir sanat eseri var mıdır?
Kâinatın sinesinde serpilmiş olan varlık, canlı-cansız, tümü Allah’ın(cc) gücü ve kudretinin tecellileridir. Allah’ın kendilerine çizdiği hayat çizgisinin dışına çıkmaya hiçbir hayat sahibi varlık kalkışamaz. Tüm hayvanatın kendi hizmetine sunulduğu insan da, Allah’ın (cc) yeryüzünde misafiri olan yegâne şuur sahibi ve mübarek bir mahlûkudur.
Memurlar emir altında olanlardır. İtaat etmeyen memurlar memurluktan azledilirler. Âmir, emir verebilendir. Şu âlemin zerresinden güneşlerine kadar hükmedemeyen, kendi emri altına alamayanlar kim varsa tümü memurdur. Dünyada hükümdar da olsa, köle de olsa ölümü öldüremeyen, kabir kapısını kapatamayan, sınırsız sayıdaki iç ve dış düşmanlara karşı koyamayan kim varsa, tümü Allah’ın (cc) emrine itaatle mecbur tutulan aciz ve fâni birer memurdur.
Öyle ya padişahlara ne demiş mana büyükleri:
“Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var.“
Unutmayalım ki, Allah(cc) haddi aşanları sevmez.
Hizmetten | Zekeriya Çiçek