Rahman’ın has kulları, yeryüzünde tevazu, hilm ve mülayemet örneğidirler; cahiller kendilerine sataşınca da ‘selâm’ der geçerler. *Furkan Sûresi’nde vakar, ciddiyet, mahviyet ve tevazu içinde, yani oturuşları, kalkışları, bakışları, yürüyüşleri, kısaca bütün davranışlarıyla mü’minliğe yakışır bir tavır ortaya koyan Rahman’ın kulları şöyle anlatılır: وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلاَمًا “Rahmân’ın has kulları, yeryüzünde alçakgönüllü olmanın örneğidirler ve ağırbaşlı, yüzleri yerde hareket ederler. Cahiller kendilerine sataşınca da ‘selâm’ der geçerler.” (Furkan, 25/63) *Hal, tavır ve davranışlarına bakıldığında, Rahman’ın has kullarının dikkatleri çekecek kadar yumuşak, kibar ve nazik oldukları görülür. Dışa akseden bu tavırlar, onların tabiî hâlleridir. Çünkü onlar, iç dünyalarının balans ayarını zaten bu anlayışa göre kurup, bu anlayışa göre ayarlamışlardır. *Evet, iç ve dış dünyaları itibarıyla tam bir bütünlük arz eden o ibad-ı Rahman, Allah’ı gereğince bilmeyen veya bildikleriyle amel etmeyen bir kısım cahillerle karşılaşıp muhatap olduklarında da emniyet, güven ve esenlik insanı olduklarını, kendilerinden onlara bir zarar dokunmayacağını ifade eder ve muhatapları tahrik edebilecek her türlü tavır ve davranıştan uzak dururlar.
*Kulluk sırrına ermiş bu nadide kullar, hizmet ve ibadetlerine güvenmez, kesinlikle onlara bel bağlamazlar. Ancak Allah’ın lütf u ihsanı sayesinde cehennem azabından kurtulabileceklerine inanırlar. Bunun için de her fırsatta O’na el açar, O’ndan inayet diler ve O’na yalvarırlar. Bu cümleden olarak, وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا “Rahman’ın has kulları geceyi Rabbilerine secde ve kıyam ile, ibadetle geçirirler. ‘Ey Ulu Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Zira onun azabı tahammülü zor, ömür tüketen bir derttir. Ne kötü bir varış yeri, ne fena bir yerleşim yeridir orası!’ derler.” (Furkan, 25/64-65) İşte, bu her zaman Allah’a müteveccih ve ahiret yörüngeli yaşantı da onlara bambaşka bir mülayemet, hilm u silm ruhu kazandırır.