Bütüncül Yaklaşım Metodu (1) : Nebevi Bir Uygulamadır

Yazar Selim Gül

Efendimizin (sas) hayatına dair, kelamdan kaleme aktarılan nadide eserlerden biridir, Sonsuz Nur. Bu eser, siyer felsefesi bağlamındaki özgün bir tefekkürün semeresidir.

Hocaefendi, birinci bölümde, peygamberlerin özelliklerini anlatır. Malum olduğu üzere tebliğ, peygamberlerde bulunan ortak sıfatlarındaki öne çıkan beş husustan biridir. Diğerleri ise, doğruluk, emniyet, ismet ve fetanettir. Bu kitapta, önce ‘niçin’ tebliğin cevabı, ardında ise ‘nasıl’ tebliğin izahı, örnekleriyle ifade edilmektedir.

Eserde, tarihi hadiselerin yorumlanarak ve onlardan bir soyutlama yapılarak, evrensel nebevi ilklere ulaşıldığını görülmektedir.

Efendimizin (sas) hayatından hareketle yazar, ‘üçlü bir nebevi metotu’ keşfeder. Bunların en başta geleni ve konumuz olanı ‘bütünlük’ ilkesidir. Diğer ikisi ise beklentisizlik ve netice yerine vazifeye odaklanmaktır.

Demek ki, insanlara hakikatleri anlatmak için gerekli olan, böylesine esaslı bir bütüncül yaklaşım metodunun temeli, nebevi bir uygulamaya dayanmaktadır. [1]

Aklın ve mantığın yolu bir dercesine, çağımızın önemli filozoflarından biri olan Faslı Taha Abdurrahman’da, üçlü bir sac yağı mahiyetinde bir “tefekkür paradigması” geliştirir. Ona göre de yeni bir medeniyet inşasında, özgün bir felsefi üretimin ilk şartı, bütüncül metottur. [2]

“Hangi meseleyi ele alırsak alalım mahruti bakışa ulaşmalı, hadiseleri bütüncül bir nazarla analize tabi tutmalı…” [3] vurgusu yapan Hocaefendi, İç Çürüme ve Onarım Yolları[4] makalesinde, dirilişin olmazsa olmaz esaslarını tek tek sıralarken, bunlardan birisi de “mahruti bakıştır” diyerek, bu metodun ehemmiyetine, ömrünün son demlerinde, ayrıca ve doğruca dikkat çeker.

Peygamberlerin ortaya koydukları mükemmel sistemlerin hiçbir karesi ne farazi, ne nazari ne de hipotezdir. Aksine tecrübe, tatbik ve tasdik edilmiş değerler manzumesidir. Zira vahye ilaveten, onların bütün fiili/kavli/hali beyanlarının tutarlılığının bir sebebi de onlardaki fetanet sıfatıdır ki, bunun bir tezahürü de; hakikatleri ‘bütüncül bir nazarla’ okuyup anlatabilme hususiyetleridir.

Demek ki doğru neticeye ulaştıran bu bütüncül yaklaşım metodu; şuurlu, bilinçli tatbik edilebilirse, en önemli dünyevi/uhrevi sonuçlarından birisi, bir sünneti icra etme keyfiyetidir.

Bu perspektifle bakınca pekala ona, Nebevi uygulamalardan biridir, tespiti yapılabilir.

O, Kur’anî Bir Ahlaktır
Bu yöntem, insana Kur’anî bir ahlak kazandırır. Malum, iyi ve kötü izafidir. Başa gelen, zahiren hayır ya da şer zannedilen öyle olaylar vardır ki, bütüncül bakış metoduyla, dünyevi ve uhrevi getirisi/götürüsü, objektif kıstasların ve temel ölçülerin ışığında tekrar değerlendirilebilse sonuçlar değişebilir.

Zaten İlahi Beyan’da “Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur” (2/216) [5] buyurularak, insanın yeni düşünce ufuklarına ulaşması adına, doğurgan olan külli bir nazar hedef gösterilmiyor mu?

web

Bu yöntemin Kur’anî oluşunu, bir Bamteli sohbetinde şöyle dillendirir: “Aslında, Kur’an, taabbudi emirlerdeki aşkınlık müstesna, hemen her meselesini akıl, mantık ve muhakemeye tescil ettirerek mesajlarında ne akli ne kalbi ne ruhi ne de hissi bir boşluğa katiyen meydan vermez.” [6] Kısacası o, tedrici inen vahiylerin, insanı ‘bütüncül bir nazarla’ muhatap aldığını ifade eder.

Ayrıca Ali Ünal bey Kur’an mealinde, “âyetlerin pek çoğu, hem Kur’ân’daki bütün ana maksatları kendinde toplayan yekpâre bir bütün, hem de yekpâre Kur’ânî bütünün ona örnek bir parçasıdır” ifadesini kullanır.

Dahası Ünal, “Kur’ân, kâinat ve insan, aynı gerçeğin, aynı Kitab’ın farklı malzemeyle yapılmış üç nüshasından ibarettir. Kâinat ve insan, yaratılmış Kur’ân, Kur’ân ise, vahyedilmiş ve yazılmış kâinat ve insandır.” [7] gibi inci-mercan beyanlarıyla, bu Kur’anî üsluba dikkat çeker.

Kader inancını zihinsel anlamda besler, bu yaklaşım. Rüyalarda insan ruhu, bedeni tamamen terk etmeden, geçici olarak ceset kaydından kurtulur. Adeta mahruti bir bakışla, birbirine karışmış dünü/bugünü/yarını, misal âleminde beraber görebilir. Ruh böyleyken,  zamandan/mekândan münezzeh Âlim olan Allah’ın (cc) geçmişi/hali/geleceği bir nokta gibi bilmesine -ki biz buna kader de diyebiliriz- zihinlerde hiçbir tereddüt kalmaz.

(Devam edecektir…)

[1] Sonsuz Nur 1, Tebliğde Üç Esas, MF Gülen

[2] https://islamdusunceatlasi.org/taha-abdurrahman/5787

[3] Düşüncenin Enginleşmesi, Yolun Kaderi, MF Gülen

[4] Çağlayan Dergisi, Ağustos 2019 Sayısı, MF Gülen

[5] Bakara Suresi / Ayet 216, Kur’an Meali, Prof. Dr. Suat Yıldırım

[6] Bamteli,  Kur’an’a Bağlı Akıl ve Mantık, 27 Şubat 2012, MF Gülen

[7] Allah Kelamı Kur’an-ı Kerim’in Açıklamalı Meali, Kur’an’ın  Üslubu, , Sayfa xxxvi, Ali Ünal

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy