“20 yılı aşkın süredir bu harika topluluğun bir parçasıyım.
Hizmet’e resmi olarak kayıtlı olmasam da,
Hizmet kalbime hitap ediyor.
Benim kalbim de öyle atıyor.
Bu ev, ikinci evim oldu”
Manfred Ehringer
Stuttgart Lessing Okulları’nın kuruluşunun 20. yılı gözyaşı sağanağı altında kutlandı. Programı takip etmek için orta sıralarda bir yere geçtim. Ön sırada okula çok emeği geçen ve ilerlemiş yaşına rağmen arkadaşların davetini kırmayan Manfred Ehringer oturmuştu. Açılış konuşmalarından sonra bu eğitim gönüllüsü kürsüye davet edildi. Yaşı 90’ı geçmişti ama sesi ve enerjisi çok daha gençti.
Mikrofonu eline aldı ve tarihin alnına bir baht gibi yazılacak olan bir konuşmayı gerçekleştirdi. Bu konuşma çerçeveletilip okulun en mutena köşesine asılması gereken his ve akıl dolu enfes bir konuşmaydı. Aynen aşağıya alıyorum:
Sevgili Lessing Okulları üyeleri,
20 yılı aşkın süredir bu harika topluluğun bir parçasıyım. Hizmet’e resmi olarak kayıtlı olmasam da, Hizmet kalbime hitap ediyor. Benim kalbim de öyle atıyor. Bu ev, ikinci evim oldu. Şimdi sıraların arasında dolaşıp, her birinizle sohbet etmeyi ve çocukların isimlerini öğrenmeyi çok isterdim.
Burada ortaya çıkan şey etkileyici – güzel bir bina. 20 yıl boyunca bir okul inşa etmek aynı zamanda ticari bir başarıdır. Bu, sadece birçok kişinin kalpten katılımıyla ve sürdürülebilir eğitimi desteklemesiyle mümkün oldu.ü
Fethullah Gülen de bizi buna teşvik etti. Ben ona mektup yazmıştım. Sizler sayesinde ona daha da yaklaştım. Hepiniz, Fethullah Gülen de dahil, biyografimin bir parçasısınız. Ben sizden biriyim.
Fethullah Gülen, okullarda toplumumuzdaki değerlerin çöküşüne karşı mücadele etmenin önemini vurguladı. “Gülen ile Sohbet” kitabında bu konuya ayrıntılı olarak değiniyor. Okul için büyük bir görev görüyorum: Hizmet’in ilkelerini müfredata entegre eden bir sistem geliştirmek. Eğitim önemlidir ve öğretmenler için geçerli olan şudur: Onların aidiyetini yaptıkları işlerden tanırsınız.
Geride bıraktığınız 20 yıl için saygılarımı sunuyorum. Burada ikinci bir ev bulabildiğim için teşekkür ederim. Lessing Okulları’nda en kıdemli hizmetkarıyım. Muammer Akın bunun suçlusu zira o benim ikizim ve birlikte büyüdük.
Bu konuşmalar yapılırken geçmişe süzüldü hayallerim. 1999 yılının bir güz ayında yağmurun şehri yıkadığı bir günde buluşmuştuk Stuttgart’la. Sonbahar kendini hissettirmeye başlamış, yapraklar sokaklarda rengarenk giyinmiş çocuklar gibi oradan oraya koşturuyordu. Hicretten nasibime bu coğrafya düşmüştü. 2006’da ayrıldım bu hizmet delisi insanların yurdundan. Şairin “ilk vurgunum son göz ağrım” diye anlattığı duyguları bir şehir bir bölge için yaşamıştım. İyiliğe kendini adamış insan güzelleri tanıdım orada. İnsanlığa hizmet adına çırpınan güvercin yürekli insanlar… Birçok müesseseyi mütevazi imkanlarla maaşlarının, gelirlerinin büyük kısmını himmet ederek kurmuşlardı.
Stuttgart şehrinin ismi “kısrak bahçesi” kelimelerinden türetilerek günümüze gelmiş.
Gidenler, oradaki hizmetleri tanıyanlar bilirler ki o bölgede ne küheylanlar ne yiğitler vardır kendisini hayra vakfetmiş. Sadece Stuttgart değil Almanya ve Avrupa’da bir işçi olarak gelmiş ama beslendiği içinde büyüdüğü, büyüttüğü insani değerleri ve kültür mirasını hakkıyla temsil adına koşturmuş, müesseseler kurmuş kadınıyla erkeğiyle binlerce yürek tanıdım. Sayılarının azlığına takılmadan, maddi imkanlarının kıtlığına aldırmadan, kazandıklarının büyük bir kısmını Allah için verdiğinden dolayı dünyalık birçok hayalini erteleyen yiğitler vardır Avrupa hizmet tarihinde. Gün gelecek bunlar kitaplara konu olacak inşallah…
İşte bu okulun hikayesini bu fedakarlık abidelerinden cesaret olan bir gurup dertli insan 2002 yılında başlattı. O güzel sinelerin hissiyatına tercüman olan birisi; “neden Almanya’da bir okulumuz yok biz açalım hem de burada bu şehirde” dedi ve ekledi: “Hocamızın ufkundan hiç mi bir şey öğrenmedik…”
Hocaefendi’nin “dertli bir insanın yaptığının onda birini on dahi bir araya gelse yapamaz. Zira dertli insanın arkasında Allah (cc) vardır” sözünü rehber edinen arkadaşlardan bir heyet çalışmaya başladı. Ortada okul yokken okul istişaresi adı altında düzenli olarak bir araya geldiler. Resmiyet, başvuru, prosedürleri amatör ruh heyecanıyla ama Alman disiplini ile takip ettiler. Öyle çok inayet ve tevafukla karşılaştılar ki bir kitaba konu olur. İnayetin tarlasına ekilen hiçbir çaba ve gayret tohumunu zayi etmeyen Allah (cc) o gencecik arkadaşların gayretlerinin hediyesini Almanya’da açılan ilk Hizmet okulu olarak verdi.
Bu hizmetlerin temelinde harcında şu hizmetin görünmez kahramanları mütevelli abi ve ablalar vardı. Okul daha açılmadan başladı bu yürekli insanların yardımı. Heyecanları, duaları, gayretleri ile işi organize edenlere müşevvik oldular. Okul izninin geldiği gün sevinçlerini tarife kelimeler yetmez. O, Bad Cannstatt’da Sichelstrasse’deki binanın alınması ve okulun başlamasından sonra işi organize eden arkadaşların “bittik” dediği yerlerde “yettik” dediler abilerimiz ablalarımız.
O mütevazi bina ihtiyaca cevap veremeyince bir arsa bulunarak devasa bir okul binası inşa ettiler.
Şu satırları yazarken onların fedakarlık ufukları hâlâ burun kemiklerimi sızlatıyor.
İlk sene (2004) toplam 20 kadar talebe ile başlayan okul, açılmasından günümüze yüzlerce talebe mezun etti. Şimdi ise 550 talebesinin olduğunu ifade ediyor yetkililer.
Tam 20 yıl geçmiş aradan. “Sancısını çekmediğiniz şey sizin değildir” demişti Hocaefendi… Bu okulun ve diğer müesseselerin o kadar çok sancısı çekilmişti ki … Program duygulu bir iklimde gerçekleşti. Programın olduğu salonda vakarlı bir hüzün yürekleri ve yüzleri okşayarak dolaştı. Evet bir okulun kuruluş yıldönümü gözyaşları ile kutlanıyorsa temeline dökülmüş gözyaşları olduğuna emin olabilirsiniz. Emekleri olan ama artık aramızda olmayan kutup yıldızlarının özlendiğine yorabilirsiniz bu gözyaşlarını. “İnsan sadece üzgün olduğu için değil böyle bir geçmişin onuruna da ağlarmış” dedi bir dostum.
Özellikle Zuckerfabrik de yeni okulun arsasının alınmasından inşasına kadar Alman yetkililerin çok yardımları oldu. Kendi okulları gibi sahiplendiler. Bu bir avuç insanın yıllardır yürüttükleri diyalog faaliyetlerinin meyvesiydi bu sahip çıkış. Türkiye merkezli kötülük organizasyonu bu okulu kapatmaları için Eyalet başbakanına istekte bulununca; size tek bir cümle kuracağım “o okulun açılış kurdelesini ben kestim” diyerek kibarca reddetmişti bu isteklerini.
Bir grup dertli insanın gayretleri ile mütevazi bir binada eğitim yolculuğuna başlayan Lessing Okullar’ı bağrında taşıdığı hatıralarla faaliyetlerine devam ediyor.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN