Bir Gün Gitsen Bile Hatıran Yeter | Ülkü Erdoğan Yücel

Yazar Hizmetten

Beni rahmetle anarsın ya, işitsen, bir gün.
Şu sağır kubbede, hâib, sesimin dindiğini?
Bu heyulaya da bir kerecik olsun bak ki.
Ebediyen duyayım kabrime nur indiğini.

(Mehmed Akif)

Son yüzyılda İslam dünyasının en önde gelen alimlerinden birini kaybettik üç ay kadar önce. Geriye ondan binlerce acı tatlı hatıra kaldı. Her biri birer kıymetli yâdigâr olan bu hatıralar umulur ki öte dünyada birer hatırlanma vesilesi olsun. Bu yazıda muhterem Hocaefendi’nin hatıra üzerine eserlerinde geçen ifadelerini bir araya getirmiş olduk.

Öncelikle o en küçük bir iyiliği bile unutmaz son derece kadirşinaslık ederdi. Askerlik Günlerinde Verdiği Konferans ve Vaazlar yazısında, “Askere giderken Erzurum’a uğrayamamıştım. Aradan dört sene geçmişti. Hasta ve alil bir halde Erzurum’a gitmek üzere trene bindim. Arif Başçavuş bana bir çanta almıştı. Eşyalarımı ona yerleştirdim. O çantayı daha hâlâ, değerli bir hatıra olarak saklarım…” şeklinde dile getirir.

Bugünün menhus muktedirleri, önde görünenleri muvakkaten çılgınca sevinseler de sonları, “Evet, onların dünyasında ne Allah’la münasebetin mehâfet ve mehâbeti duyulur ne de ruhun zaman ve mekan üstünlüğü hissedilir; her şey yalancı ve muvakkat bir sevinçle başlar, çılgınca bir nefsânîlik içinde cereyan eder; sonra da elemli birer hatıra, esefli birer rüya ve yıkık birer hülyâya inkılâp eder gider.” (Gülen, 1998).

Gülen, (2001) yılında  o güne göre çeyrek asır evvel talebeleriyle kitap okuma kampları yaptığı o tatlı günleri yâd ederken, “Kamplarda geçen aylan, haftaları, günleri değil; bir tek gün, bir tek saatı dahi anlatmaya kalkışsak anlatamayız. Nasıl anlatabiliriz ki, o, bütün benliğimize sinen, derinlemesine ruhlarımızda yaşanan ve uhrevî hazlarıyla tasavvurlarımızı aşan hayatın tam cennetçesiydi.. Bahar bulutlan gibi üzerimizden gelip geçen her dakika başımıza geçmişten hatıralar yağdırır bizler de, bu mavi hülyalar içinde kendimizi geleceğin aydınlık yamaçlarına atar… Şanlı mazideki günleri, kendilerine has ışık, renk, desen, kostüm ve şivesiyle en canlı şekilde bir kere daha yaşar… Zaman zaman halihazırdaki güzellikleri; hatıraların renkleri, ideallerin ışıklarıyla daha da derin hisseder, hatta bazen birkaç dakika gibi en dar zaman dilimi içinde, duygu ve düşüncelerimizi sonsuzluğun, sınırsızlığın sardığını duyabilirdik…

Şimdi, ruhumdaki her hatırayı karıştırdıkça görüyorum ki, o yumuşak, şefkatli, sihirli, şiirli günler, hâlâ içimde dipdiri ve mevsim tanımadan tomurcuk tomurcuk açılan güller gibi, hiç durmadan solar solmaz hemen yeniden açılıyor, ruhumda en romantik duyguları tutuşturuyor ve zaman zaman hatıraları öyle canlandırıyor ki, kendimi hâlâ o üfül üfül ağaçların altında, ağustos böceklerinin sesleriyle, nur soluklu talebelerin, tesbih, temcid ve ilahî sadalarının birbirine karıştığını ve farklı bir koro teşkil ettiğini içimin derinliklerinde duyuyor ve burkuntu karışımı bir hazla tal’ime tebessüm ediyorum.

Kimbilir kampların bize açmadığı daha nice sırlar vardı! Biz onlardan düşünce ve tahayyül kuşağımıza girenleri yakaladık ve kırık-dökük arz etmeğe çalıştık. Yine de onlar, benim için sonsuza kadar hayatın en renkli dakikaları olarak kalacaklardır.

Eğer ötelere seyahatımızda, herkese birer hatıra götürme fırsatı verilseydi, şüphesiz ben, ilklerinden başlayarak, kampların o bahar çiçeklerine benzeyen pırıltılı, tılsımlı, hülyalı mavi hatıralarını alır götürürdüm.” der teessürle.

90’lı yıllarda bir dersanenin üst katında kaldığı yere de kendi boyasını çalar. “Aslında, onun içindeki bu derûnî his ve duygular, elbetteki pek çok müşahede, hatıra, tevafuk, müzakere, musahabe ve dünya kadar acı-tatlı hâdiseden kaynaklanıyordu.” (Gülen, 1997).

Kendisi prensiplerine ters bile olsa değer verdiği insanların ricalarını kırmazdı.

Ben şahsen, kitaba konu teşkil eden hususlarla alâkalı çok ciddî şeylerin yazılıp çizildiği bir dönemde, yetersizlik nazara alınmadan, zaruret ve ihtiyaca binaen yazılmış ve söylenmiş bu kabil beyan kırıntılarının neşrine gerek olmadığını düşünürüm. Ama öteden beri hatırlarına hep saygılı kalmaya çalıştığım düşünce ve yol arkadaşlarım, o eski konuşmaları deşifre ve tashih edip önüme koyunca, ben de sırf bir hatıra mülâhazasıyla bu tür evrak-ı perişanın neşrine “evet” dedim; işte hepsi o kadar! (Gülen, 2011a, Takdim).

web

Etrafındakilerden kendilerine tevarüs eden zenginlikleri ilk halkadaki örnek insanlar gibi koruyup kollamalarını ve gelecek nesillere onlar gibi aktarmalarını isterdi.

Evet, ashab, hadisleri hıfzedecek, hayatına hayat yapacak ve nakledecekti. Çünkü, Allah Resûlü’ne çok bağlıydılar. O’nun her söz ve davranışının, Cennet’e açılan birer kapı olduğuna inanıyor -Biz de yürekten onun öyle olduğunu kabul ediyoruz- O’nu içten seviyor ve değil hadisini, saçının, sakalının mübarek bir telini bile kapıp kaçırıyor ve muhafaza mevzuunda âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı. O’ndan intikal eden her şey mübarek bir hatıra ve sonsuzdan gelmiş gibi telakki ediliyordu. Ben şahsen, gözümde büyüttüğüm bazı zatların benimle alâkalı, iltifatkâr veya ırgalayıcı sözlerini, terğîb ve terhîbe dair ifadelerini hiç unutmamış ve değirmen taşları gibi beni defaatle aralarında öğüten hâdiselere rağmen, onları hafızamda hep muhafaza etmişimdir. İhtimal, her Müslüman için de durum aynıdır. (Gülen, 2007, 494).

Üstteki paragrafa ilave olarak muhterem müellif ecdadımızın o mübarek hatıralara nasıl hürmet ettiğini ve nasıl kıymet verdiğini ifade eder devamla;

Şimdi, her bir mü’min, gözünde büyüttüğü zatların, hem de Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) kapısının ancak kıtmîri olabilecek zatların, kendisiyle alâkalı sözlerini unutmaz ve hele onlardan kalan bazı hatıraları mukaddes birer emanet gibi ipeklere sarıp saklarsa, kendilerini birden vahşetten medeniyete, cehaletten insanların mürebbileri olmaya çıkaran Allah Resûlü’nün, her biri birer lâl ü güher olan sözlerini, davranışlarını hem de sahabe gibi temiz ve mert fıtratların unutmalarına imkân var mı? Yoktur ve unutmadılar da.

Siz, Ramazanlarda lihye-i saadeti görmek için koşuşur, tabir caizse, kıran kırana mücadele verirsiniz; O’nu bu kadar yakından tanıyanların, O’nun hatıralarına hürmetsizlik edeceklerine nasıl ihtimal verebilirsiniz?

Enes, O’ndan kalan mestleri göğsüne bastırırken, biri kapıverir diye ödü kopuyordu. Şam’da, mü’minlerin emîri Muaviye’nin, birisinde Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ait bir cübbe bulunduğunu duyunca o cübbeyi almak için o kişinin ağırlığınca altın teklif etmesi tabiî değil miydi? O’nun matarasını bile senelerce muhafaza ettiler. Oku, yayı ve daha bazı hatıraları bugün hâlâ Topkapı Sarayı’nda gözlerimize neş’e ve sevinç salıyor. Yavuz, getirip Topkapı Sarayı’na yerleştirdiği o mukaddes emanetlerin başında, bir lâhza ara vermeden gece gündüz Kur’ân okuttu ve bu müstahsen âdet, yakın tarihe kadar da devam etti ki, bunu içimizdeki yaşlılar çok iyi bilirler. Yedi değil, belki yetmiş düvele hükmeden ve üç kıt’ada hükümran olan Devlet-i Osmaniye’nin sultanı, Sultan Ahmed, O’nun mübarek ayağının bastığı çamur kalıbını tacına sorguç yapmayı düşünüyor ve: “N’ola tâcım gibi başımda gezdirsem kadem-i pâkini” diyerek tebcilde bulunuyordu.

Şimdi, asırlarca sonra gelenler O’nun mübarek hatıralarına böyle saygı gösterir de, O’nunla birlikte yaşamış sahabe‑i kiram, O’na hiç hürmetsizlik eder mi? Asla! Kaldı ki, hatıra dediğimiz şeylerden hiçbirinin, mü’minin hayatı noktasında sünnetin bir meselesine denk olamayacağı açıktır. O’nun hatıraları böyle korunur ve temcid edilirken, hadisleri, sünneti elbette daha bir dikkatle korunacaktı ve öyle de oldu. (Gülen, 2007, 494-495).

Gülen, hayatını hep inandığı gibi yaşamaya çalıştı ve arkaya çok dikkatli yaşanmış bir ömür bırakma gayretinde oldu. Tabiatın ve eşyanın her hadiseyi fotoğraf gibi kaydettiğinin farkındaydı.

Amerika’lı Jeoloji profesörü Danton, ‘Eşyanın ruhu’ adlı kitabında kendi yaptığı psikometri tecrübelerini anlatmaktadır. Danton’a göre, kız kardeşi Anna Danton Cridge, elinde tuttuğu mektubun sahibinin içinde bulunduğu durumu, şeklini, gözlerinin rengini, karakterini bildirdiği gibi kendisinin eline verilen bir maden veya taşın devrini, o devirde yaşayan hayvan türlerini, panoramik bilgiler halinde verebilmiştir.’ Psişik melekelerden biri olan psikometri deneyleri, eşya üzerindeki hiçbir hatıra ve intibaın kaybolmadığını ve bütün olayların tarih sırasıyla tabiatta bir fotoğraf gibi kayıt ve tesbit edilmiş bulunduğunu bize göstermektedir. (Gülen, 2011b, s. 92)

Kendini hep milletinin bir evladı olarak görür, onlardan kalan asli dil ve düşünceleri aziz birer hatıra gibi korumanın gereğini vurgulardı.

Elverir ki biz, bir yandan dil ve düşünce arasındaki münasebetleri koruyup kollarken, diğer yandan da bugünü, dün ve yarın hesabına kusursuz bir şekilde değerlendirelim; ne, “Her eski eskimiştir.” mülâhazasıyla atalım, ne de bütün bütün geçmişe yönelerek her yeniye karşı kapılarımızı kapatalım. Aksine, her zaman geçmişi en içten duygularla kucaklarken, yarınları da gelişmelere ve değişmelere açık bir mantıkla selâmlayalım; selâmlayıp, millî kültürümüz ün dil ve düşünce gibi en önemli unsurlarını, âlî bir hatıra olan maziyle, yükselmesine baş koyduğumuz geleceği birbiriyle çatıştırmayalım ve birbirine feda etmeyelim (Gülen, 2011c, s. 40-41)

Gülen, içinde bulunduğumuz üç ayların kıymetini bilme noktasında da en önde olma azmi içindeydi.

Hem o kadar derince ve o kadar kendimizi salmışçasına sanırız ki, âdeta bütün mezardakiler dirilir.. bütün çürümüş, dağılmış nesneler derlenip toparlanıp cana gelir.. parçalanıp şuraya-buraya saçılmış eşya birleşir, bütünleşir.. ömrümüzün zaman dilimleri gelip bir kere daha ruhumuzu kucaklar.. ve dün yaşadığımız, bugün de yaşıyor olduğumuz en derin, en engin zevklerin yanında, hatıra katmanlarıyla öyle büyüleyici ruhanî hazlara ulaşırız ki, artık ulaşılan bu noktada lezzet ve zevk unsurları, tıpkı rüyalarda olduğu gibi niyetlerimize, düşüncelerimize, gönüllerimize göre durmadan değişir, arzu ettiğimiz şekilde yenilenir, istediğimiz hâli alır ve bir iken bin olur. (Gülen, 2020)

Yazıyı uzatmamak için bu kadarla iktifa ediyoruz. 86 yıllık ömrünü dolu dolu geçirmeye çalışan Hocaefendi 19 yıl önce şu ifadelerle hatıralarını yâd ediyordu.

Ben şimdilerde hâlâ hafızamda dipdiri tutmaya çalıştığım, o günlerdeki faaliyetlerin ve o mütemâdî koşturmaların, bugün de şartlar ve konjonktürün gereği aynı çizgide olmasa bile mücâvir bir kulvarda devam ettiği ümit ve hülyalarıyla oturup kalkıyorum. Hâlâ, o zevk u şevk akşamlarının yaşandığını düşünüyor, sevgi soluklayıp duranların nefeslerini duyar gibi oluyor ve ruhumun kubbesinde yankılanan o aks-i sadâlarla müteselli oluyorum. Ömrüm oldukça da hep bu hülyalarla yaşayacağım. (Gülen, 2006, s. 2)

Kaynaklar

Ersoy, M. A. (2014). Safahat. (Haz. Ertuğrul Düzdağ). (1. Baskı), Bağcılar Belediyesi Kültür Yayınları, Dizisi No:259 ISBN: 978-605-64290-8-8

fgulen.com (1999, Kasım 23). Askerlik Günlerinde Verdiği Konferans ve Vaazlar. fgulen.com, https://fgulen.com/tr/ses-ve-video-tr/vaizligi/fgulen-com-Askerlik-Gunlerinde-Verdigi-Konferans-ve-Vaazlar

Gülen, F. (1997). Beşinci Kat’ın Ayrıcalığı. Sızıntı, 19(223), 1-3.

Gülen, F. (2001). Ruhun Teneffüs Zamanları. fgulen.com, https://fgulen.com/tr/hayati-tr/hayatindan-kesitler/fgulen-com-Ruhun-Teneffus-Zamanlari

Gülen, F. (2006). Hadislerin Sayıca Çokluğuna Tesir Eden Âmiller. İçinde: İnsanlığın İftihar Tablosu SONSUZ NUR II. Nil Yayınları

Gülen, F. (2006). Hatıralar İkliminde Küçük Bir Seyahat. Sızıntı, 28(325), 1-3.

Gülen, F. (2011a). Yaratılış Gerçeği ve Evrim. Nil Yayınları. ISBN 978-975-315-155-9

Gülen, F. (2011b). Varlığın Metafizik Boyutu (Ruh, Melek, Cin ve Şeytanların Varlığı ve Mahiyetleri). Nil Yayınları. ISBN 978-975-315-225-9

Gülen, F. (2011c). Dil ve Düşünce, İçinde: Beyan, Nil Yayınları. ISBN 978-975-315-166-5

Gülen, F. (2020). Ramazan Bayramı. İçinde: Gufranla Tüllenen İbadet Oruç. Süreyya Yaınları.

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy