Hayat ve hizmet yolculuğunuzda yaslandığınız zaman çınar gibi sağlam duran yol arkadaşlarımızın varlığı Allah’ın kuluna bahşedeceği ne kadar değerli bir nimettir.
Hizmetin mütevelli abileri böyledir işte… Bir annenin şefkatli kolları ile sarıp; bir baba ciddiyeti ile sahip çıkar korur kollarlar sizi, sevinçlerinizi çoğaltır, hüzünlerinizi sırtlayıp azaltırlar.
Sıcaklarda gölgelerine, soğuklarda sımsıcak yüreklerine sığınırsınız. Kırılıp döküldüğünüzde koşup gelen Hızır gibidir onlar. Bilirsiniz o insan güzellerini, tanırsınız, güvenirsiniz, ayrı kalınca özlersiniz, kavuşunca öyle bir sarılırsınız ki hiç bitmesin istersiniz, sevincinizi bir bir birinizin omuzunu ıslatarak gösterirsiniz. Asıl vurgunu vefat ettiklerinde yersiniz.
Dünya sürgünlerini bitirip Rablerine yürüyünce yetim yüreği ile bir kenara çöküp hıçkıra hıçkıra ağlarsınız.
Her ölüm, ayrılığı getirip yüreğimize sapladığı için kanatır kanatır da beraber yol yürüyüp Hizmet’te alın terlerinizi birbirine kattığınız, aynı hedefe aynı duygularla koştuğunuz, aynı şeylere gülüp aynı hüzünlere göz yaşı döktüğünüz abilerin ölümü daha bir acı oluyor. Duvardan bir tuğla düşmüyor, sizi muhafaza eden muhkem bir kale yıkılıyor adeta.
Sanki anneniz, babanız yakınlarınızdan oluşan surların tamamının yıkılmasıyla oluşan enkazın altında hissedersiniz kendinizi. O tüm canlılara yeten oksijen size gelince bitmiş gibi nefessiz kalırsınız.
Sonra canlı bir belgesel gibi hatıralar zihninizde sıraya girer. Kalbinize doğru bir yük yola çıkıp ve artık bir daha olmayacakları gerçeği boğazınızı sıkıp sizi kalabalıklar içinde boğar. Ölüm, o soğuk tırnaklarını ruhunuza saplayıp kanatır.
Hz. Aişe annemiz anlatıyor: “Sa’d ibni Muaz Hendek’te aldığı yaradan sonra şehit olmuştu. Başta Allah Resulü (sav) ve sahabe çok üzülmüşlerdi. Ben hücremden babamın (Hz. Ebubekir) ve Hz Ömer’in hıçkırıklarını duyuyordum.”
İşte tam böyle bir acı…
Abilerin, arkadaşların, ablaların ölümleri hıçkırıklı bir ağıt olup çöküyor kalplerimize. Ağlasan bir dert… Ağlamasan o acı gerçeği kabullenmekte zorlanıyorsun. Boğazına düğümlenen hüzün hıçkırmadıkça çıkmıyor gitmiyor, büyüdükçe büyüyor sonra tüm hücrelerini esir alıyor. Sarsıla sarsıla gözyaşı dökmedikçe kıramıyorsun acının paslı prangalarını.
Kenan abi işte tam böyle bir Abi idi. Onlarca insanın şehadeti ile soyadı gibi yiğitçe bir hayat yaşadı. Vefatını duyduğumda olduğum yere çöküp sırtımı dolaba yasladım. O da o mütebessim çehresi ile gelip oturdu karşıma. Sonrası mı? Hıçkırıklı ağıt…
1999 senesinde Stuttgart’a geldiğimde tanıdım onu. Günün hangi saati olursa olsun bir sıkıntı ile karşılaşıp kimi arasam diye düşündüğünüzde ilk aklınıza gelen abilerdendi.
Talebe kamplarından mütevelli kamplarına Hizmet ile ilgili tüm programların aşçısı, erzakçısı ve gözü yaşlı müdavimi idi. Eline kepçesini omzuna havlusunu attığında anne, en ağır yüklerin altına girerken baba olurdu.
Stuttgart’ta bir programdaki konuşması hayatının özeti gibiydi:
“Hizmet’i Kayseri’de ilk Kurban derisi toplayarak tanıdım. O talebe ve hocaların aşkına şevkine vuruldum. Almanya’ya geldikten sonra 27 sene ilk kamplardan bu yana hep aşçılık yaptım. O ‘hey gidi günler’ dediğim zamanlar yeniden gelse aşçılık yapsam ve elimde kepçe Allah canımı bu Hizmette alsa diye çok dua ediyorum.”
O delikanlı yüreğinin diline söylettiği şu cümleler ise onun nasıl bir dava adamı olduğunun remzi gibi:
“.. şu hizmet günlerinin kıymetini bilelim. Dün nasılsın dediklerimize bugün Allah rahmet eylesin diyoruz. Esas olan şu sıkıntılı günlerde Hizmet’e sahip çıkmak. Çilesiz günlerde herkes sahip çıkıyordu. Şimdilerde er kişiler sahip çıkıyor. Gurban olduğum Allah bizleri bu kutsal yoldan ayırmasın.”
Hizmetin gönülsüz riyasız neferi delikanlı Kenan abim. Ağlayarak şöyle yalvarmışın Rabbine:
“Rabbim şu davadan ayırmadan son nefesimizi vermeyi lütfetsin..” inşallah duan kabul olmuştur..
Abi derken gözümden dökülen yaşları elinle siliyor gibisin. Sen hayatımızdan çekilip Rabbine yürürken biz bir öksüzün yüreği ile arkandan ağlıyoruz.
Gittin be abi… Omuz omuza hizmet ettiğin Salih Yıldız, Ali Kaleli, Duran Dölek, Haldun Abi, Mücahit Abilerin diyarına. Onlar da hizmet etmeye doyamadan gök kubbemizden kayıp gitmişlerdi ebed yurduna. Şimdi onlarla buluşup hasret giderdiğini görür gibiyiz.
Seni kaderimize yazan Rabbimize hamdolsun. Seni en son ziyaret ettiğimde o ağır hasta halinle bile Hizmet sayıklıyordun. Koşa koşa hizmet ettin. Uçarak cennete girer ve büyüklerimize selamlarımızı iletirsin inşallah.
Kamplarda programlarda o elinden düşürmediğin kepçen var ya… İşte o kepçe ile Efendimiz (sav) kana kana içeceğin şekilde sana Kevser ikram etsin.
Amin Amin Amin…
Bu vesile ile onunla omuz omuza birlikte hizmet eden çile çeken koşturan eşi Döndü ablama ve evlatlarına başsağlığı diliyorum.
Rabbim, hayırlı evlatları ve vesile olduğu hizmetler sayesinde amel defterini kıyamete kadar kapatmasın.
Mekanın cennet olsun!…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN