Aileler çatırdıyor mu?

Yazar Rasim Haner

Otuz kırk yıl önce, yaşadığımız çevrelerde, köyde ya da şehirde boşanma hadiselerini çok duymazdık. Özellikle köylerde neredeyse hiç boşanma olmuyordu. Aile dramları, küskünlükler ve kavgalar yaşanmıyor değildi. Ancak bugüne nazaran hem az hem de boşanma yoluna gitmeden bir şekilde durum idare ediliyor, iş tatlıya bağlanıyor ve aile devam ediyordu. Bu durumun avantajlarını dezavantajlarını düşündüğümüzde şahsen avantajlarının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçimsizlikler olsa, eşler birbirlerinden ideal şekilde memnun olmasalar da aile denilen toplum binasının temeli, sarsılmadan yerinde duruyordu. Aile sarsılmadığı için yuvada yetişen nesiller de aile bütünlüğü içinde, ileride mutlu bir yuva kurabilme idealiyle yetişiyorlardı. Mutlu bir yuva kurabilme ideali elbette bugünkü nesillerde de var. Ancak günümüzde bir o kadar da aile anlayışına mesafeli, bu konuda korku ve endişe yaşayan ya da mesuliyet taşımak istemeyen insan var.

30 yıl içerisinde ne oldu da boşanmalar yüksek oranda arttı, aile içi dramlar sokaklara taştı, nesiller aile kutsiyetine de aile kurmaya da mesafeli hale geldi! Bunun pek çok sebebi olabilir. Kanaatimce doksanlı yıllardaki televizyon yayıncılığının çeşitlenmesi, batı filmlerinin çok seyredilir hale gelmesi, ardından internet döneminin başlaması bu konuda çok etkili oldu. Bu gelişmeye paralel olarak manevi ve kültürel değerlerin yerini daha seküler ve maddi değerler aldı. İnternet yayınları, sosyal medya paylaşımları arttıkça, gizlimiz, mahremiyetimiz, sırlarımız, kutsallarımız zihinlerde sarsılmaya başladı. Haddini aşkın bir özgürlük dönemine girildi. Hiçbir manevi kural tanımayan, her türlü kültürel değeri zihninin dışına iten bir nesil yetişti. Dinin ortaya koyduğu değerler küçümsendi ya da ehemmiyetsiz görüldü. Bütün mutluluklar, maddiyatta, şeklî güzellikte, dünyevi imkanlarda arandı.

Aileyi aile yapan mahremiyet düşüncesi, sabır, şefkat, fedakarlık gibi elmastan daha kıymetli ahlaki değerler, yerini bedenî zevklere, dünyevi refaha, maddi beklentilere bıraktı. Ailede kalp ve ruhu besleyen sevgi, saygı, inanç ve ebedi huzur gibi anlayışların yerini bedene ait zevkler ve maddi konfor aldı. Bu maddi zevkler aynı zamanda insanın egosunu besleyen unsurlardı. Beden ve nefis bunlarla kısmen tatmin olsa da kalp ve ruh kendi beslenme kaynaklarından mahrum bırakıldığı için ideal mutluluk yakalanamadı. Özellikle maddiyat düşüncesi ve dünyevileşme o kadar ağır bastı ki, dine bağlı yaşamaya çalışan ve hatta dinin yaşanması istikametinde hizmet eden fertlerde bile azımsanmayacak derecede -dünyevileşmeye bağlı- boşanma olayları görüldü ve görülüyor. İstatistiklere göre son yirmi yılda Türkiye’de boşanma sayısının, 2001 yılına göre yüzde doksan arttığı belirtiliyor. Evlenme sayısında ciddi bir fark bulunmasa da onda da nisbi azalma var. Bu arada evlenme yaşı ortalaması da yükselmiş bulunuyor. Yani insanlar geç yaşta evleniyorlar. Evlenme oranına göre boşanma oranı ise hemen hemen iki katına çıkmış durumda. Buna göre, mesela yüz evlenme gerçekleşiyorsa, 31 boşanma yaşanıyor.

Dine mesafeli duran insanların boşanma sebepleri elbette dine yakın veya dindar insanların sebeplerine göre kısmen farklılık arz edecektir. Bu farkı nazara alarak şu soruyu sorma gereğini hissediyorum: Referansını dinden alan, ibadet ve muamelelerinde dinin ortaya koyduğu yolu takip eden insanlar, mesele aile içi ilişkiler olunca neden aynı hassasiyeti gösteremiyorlar? Ya da hassasiyet göstermeye çalışsalar da niçin başarılı olamıyorlar? Acaba gerçek manada aileyi dinî kurallar zeminine oturtamıyorlar mı? Aile içindeki karşılıklı haklar ve vazifeler dine göre tam tesis edilemiyor mu? Mesele sadece dinî ve ahlakî kuralları bilmemek mi yoksa işin içinde psikolojik ve teknik kuralların bilinmemesi gibi bir cehalet de yatıyor mu? Acaba insani unsurlar görmezlikten mi geliniyor? Aile dışında başkalarına gösterilen toleranslar, aile fertleri için gösterilemiyor mu? İçinde yetişilen fakat pek çok yanlış uygulamalara sahip kültürler, eşleri yanlış mı yönlendiriyor? Aile içinde iki kişi çatışıyor görünürken acaba aslında iki kültür mü çatışıyor? Bütün bu problemlere eğilmek gerekiyor.

TÜİK 2021 verilerine göre Türkiye’de boşanma sebepleri, ilgisizlik ve sorumsuzluk yüzde 32, aldatma Yüzde 14, ekonomik yüzde 10 ve şiddet yüzde 8 şeklinde sıralanıyor. Yazı dizisi boyunca bu dört sebebi dinî ve psikolojik açılardan değerlendirmeye çalışacağım. Tespitlerim, okumalarım ve yaşadıklarım çerçevesinde, dine yakın duran, kendini dine yakın gören, dindar olan ya da dindar olduğunu düşünen insanları nazara alarak bazı tavsiyelerde bulunacağım. Konunun ele alınması ve yapılan tavsiyeler, problemsiz ailelerde farkındalık uyandırmaya, bazı problemli aileleri düşündürmeye, yeni aile kuracak gençlerimizi de tedbirli ve makul adımlar atmaya sevk ederse, benim için toplum huzuruna bir nebze katkı olacaktır.

Gelecek yazımda meseleyi önce dini alt yapı açısından ele alacağım.

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy