Ah keşke!! ‘Yalan söylemek münafıklık alametidir’ diyebilseydim | RECEP ATICI

Yazar Recep Atıcı

Yazının başlığına aldığım bu ifadeler, bir gün gelecek en başta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve onun gibi düşünen yüzlerce insanın feryadı olacaktır. O gün, Kur’an’ın ifadesiyle “Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim!” (Furkan, 25/77) deseler de fayda vermeyecektir.

Niçin böyle bir giriş yaptım? Çünkü geçtiğimiz hafta, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Kazakistan Müslümanları Dini İdaresinin ev sahipliği yaptığı Türk Halkları Müftüleri Birliği Toplantısı’nda, “Coğrafyamızın en hayati ve acil sorunlarının başında; İslam’ın istismarı geliyor, dinin kötü temsili geliyor. Bilgiden, hikmetten, sanattan, zarafetten yoksun; kaba, dışlayıcı, şekilci, sloganist bir yöntemle ortalıkta dolaşanlar İslam’ın hayat veren ilkelerini gölgeliyor” demiş. Bundan sonra da DEAŞ, FETÖ, Boko Haram, Eş-Şebab gibi terör örgütlerinin, en çok Müslümanlara ve İslam coğrafyasına zarar verdiğini ve bunların en tehlikelisinin de “FETÖ” olduğunu belirtmiş.

Aslında ‘kerameti kendinden menkul’ Erbaş’ın bu konuşmasını dikkate almak bile doğru değil. Ancak sessiz kalmak bir nevi ‘sükût ikrardan sayılır’ fehvasınca cevap vereyim istedim.

Aslında, Sa’dî’nin, “Kazara bir sapan taşı, bir altın kâseye değse / Ne kıymeti artar taşın, ne kıymetten düşer kâse.” dediği gibi deyip geçebilirdim. Çünkü, bu iman ve Kur’an davası altın bir kâse kıymetinde ise varsın taşlasınlar; Allah’ın izni ve inayetiyle ona kimse zarar veremeyecektir.

Dolayısıyla asıl olan İslâm’ın güzel bir şekilde hal ile temsil edilmesi olup bu temsil ile hallolmayacak mesele yoktur. İnsanlığın problemlerini çözmenin tek yolu da hal ile temsil etmekten geçer. Ha, bu arada birileri gelip ilişecek; diş atacak, ısıracak, yalan söyleyecektir. Bunların hepsi kâfirce şeyler olsa bile biz onlara “kâfir” diyemeyiz. Fakat, bu davranışlar, kâfirce şeylerdir. Yalan, iftira kâfirce bir şey.. olmadık bir şeyle bühtanda bulunma kâfirce bir şey.. birini tenkîlde bulunma, itibarsız hale getirme kâfirce bir tavır, kâfirce bir davranıştır…

Bunları yapan insanlar, tevbe ederlerse, kurtulur mu onu Allah bilir. Ancak affın ilk şartlarından biri de hakkında acûze-i şemtâlar gibi güft u gû’larda bulunduğunuz kimselerin tamamından helallik dilemektir. Bu da bugün itibariyle yapılması oldukça zor bir meseledir. Zira heyeti milyonlara ulaşmış böyle bir Hizmet hakkında iftira ve isnatlarda bulunan kimseler öncelikle o cemaatin teker teker her ferdinden helallik almadır ki affedilebilsinler.

Diğer bir meseleye gelince maalesef dünya, bu insanların başlarını döndürmüş, bakışlarını bulandırmış olmalı. Bu yüzden olsa gerek, “Dünya saltanatı!” deyip onun uğrunda her şeylerini fedâ ediyorlar. Kur’an’ın ifadesiyle: “Bilerek dünya hayatını âhiret hayatına tercih ediyorlar.”(İbrahim, 14/3) Ve bir yönüyle, dünyayı her şey görenler, ahirete müteallik bu Hizmet’i değersizleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.?!.

Evet, Namık Kemal’in “Hürriyet” kasidesinden ödünç alarak bu kimseler için şöyle dense sezadır: “Hakîr düştüyse ‘Hizmet’, şânına noksan gelir sanma / Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kıymetten…” Memleketin en güzel insanlarını sürgün etmekle, cebrî hicrete zorlamakla, zindanlara hapsetmekle, dışarıya çıkmalarına fırsat vermemekle, aç, susuz bırakmakla.. kâfirin ve zâlimin yapmadığı şeylere maruz bırakmakla… Hizmet’i kıymetsizliğe mahkûm etmek isteyenler için verilecek en güzel cevap bu olsa gerektir.

Bununla beraber kim ne yaparsa yapsın bu davanın fertleri, cihan çapında maşerî vicdana otağlarını kurmuşlardır. Kurulan bu sevgi otağlarını, sempati otağlarını… kimsenin gönüllerden söküp atmaya da gücü yetmeyecektir. Dünya çapında gönüllerde oluşan bu sevgi atmosferini Allah’ın izniyle hiç kimse sarsamayacaktır. Densiz bazı kirli ağızlar, ağızlarını her açışlarında levsiyât boşaltarak, “terör örgütü”, “firak-ı dâlle”, “paralel yapı” deseler de … katiyen bu Hizmet’e zarar veremeyeceklerdir.

Bunların durumunu, Koca Ragıp Paşa’ya ait şu deyim çok enfes ifade eder: “Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler.” Bu sözün bu günkü anlamı ise şöyledir: “Kıpti (çingene) ne kadar mert olduğunu ifade ederken hırsızlığını söyleyerek söze başlar.”

İşte diyanetin başındaki bu zat, aslında tam bir ikiyüzlülükle kendini profesyonel şekilde kamufle etmeye çalışarak kendi sirkatini bir mertlik gibi takdim etmeye çalışıyor. Liyakati olmamasına rağmen sırtındaki peygamber cübbesi ve sarığıyla, dini suiistimal ve istismar eden siyasetin oyuncağı olduğunu biliyor. Fakat kendi ayıbını gizlemek için her türlü savrulmayı mubah görüyor. ‘Hakkın hatırı âlîdir’ deyip siyasi iradenin dinimizi istismar eden yanlışlarına karşı koyacağı yerde onların borazanlığını yaparak kendi densizliğini örtmeye çalışıyor. O makama gelebilmek için yıllarca aynı fakültede görev yaptığı mesai arkadaşlarına iktidarın ağzını kullanarak “terörist” demekle kendini aklamaya çalışıyor. Birlikte yurt dışı gezilerine katıldığı, çaylarını kahvelerini içtiği, yemeklerini yediği insanlara iftira atarak yemek yediği tabağı pisliyor. Dahası kızını teslim ettiği öğretmenlere de terörist diyerek Ebu Leheb’in Dâru’n-Nedve’nin sakinlerine yaranabilmek için, “Ben yeğenim Muhammed’in dini üzere değilim” demesi gibi “Ben bu Hizmet’ten değilim” demeye çalışıyor. Bundan, daha ötesi var mı?

Evet, bir gün gelecek Erbaş ve onun gibiler, Ahmet Kurucan’ın TR724 sitesinde yazdığı şu satırlarda dediği gibi diyecektir: “Keşke siyasi iradenin borazanı olma yerine ‘Hakkın hatırını âlî’ tutabilseydim!.. Keşke kollarımı makas gibi açarak dini istismar eden ülkemin siyasetçilerine dur diyebilseydim… Kur’an’ı, seçim meydanlarında propaganda konuşması yapamaz, şehit cenazesinin tabutuna el koyarak o anne babanın acısı ile alay edemez, cami mihrabında toplumu kutuplaştırıcı hitabette bulunamazsınız deseydim keşke!.. Keşke Cumhurbaşkanının, Başbakanın karşısına mertçe çıkıp günü gününe söylediği yalanları sayıp dökseydim ve ardından ‘Yalan söylemek büyük günahlardandır, yalan söylemek münafıklık alametidir’ diyebilseydim. Ah keşke!

 

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy