“Bugün mülteci sorunu diye genelleştirdiğimiz meselenin arka planında büyük bir dram acı bir hikâye vardır. Sahile vuran çocuk cesetleri bu sorunun artık daha fazla görmezden gelinemeyeceğini göstermiştir.”
Bu cümleleri söyleyen şahsın sebep olduğu trajediler siyasetin nasıl ikiyüzlü ve bayağı bir alan olduğunu bir kez daha gösteriyor maalesef.
Birkaç gün önce Kassel’de tanık olduğumuz manzara bizzat Erdoğan ve iktidarının sorumlusu olduğu cinayetlerin kanlı ve ölümcül kanıtlarıyla bezenmişti.
Almanya’nın Kassel kentinin merkez istasyonu aynı zamanda şehrin en büyük kültürel alanlarından biri. Burada sergiler, sanat aktiviteleri ve sair faaliyetler yürütülüyor. Kassel sakinleri üç gün boyunca Türkiye’de yokluğa mahkum edilen Tenkil mağdurlarının geride bıraktıklarına şahit oldular.
Bir kırık öğretmen gözlüğü, hapishanede çocukları oyalamak için yapılmış basit oyuncaklar ve ille de Deniz ya da nehirde hayatları son bulan mazlumların geride bıraktığı eşyalar.
https://twitter.com/i/status/1206911647950000128
Hepsinde zulmün, zalimliğin, insafsızlığın izleri vardı.
Tenkil Müzesi bana göre bu çağın en önemli organizasyonlarından birini yapıyor. Türkiye’de yaşanan zulmün boyutlarını ve dehşetini tüm dünyaya göstermeye çabalıyor. Avrupa’nın henüz birkaç kentinde sergilenebilen eşyalar, Siyasal İslam’ın en karanlık ve korkutucu yüzünü de gösteriyor modern dünyaya.
Bizzat şahitlerin anlatımlarıyla desteklenen Müze eserleri, her ayrıntısında kocaman bir acı barındırıyor.
Tenkil kelimesi çoğumuza yabancı gelebilir.
Vaktiyle Holokost da dünyanın bilmediği bir kelimeydi eminim.
Kelime anlamı itibarıyla soykırım ile eşdeğer. Ancak soykırım denildiğinde genelde geçmişte yaşananlar akla geldiği için, henüz taze olan yaraların sızısı çok düşük kalıyor.
Tenkil, Hizmet Hareketi’ne yapılan soykırımın özel ismi adeta.
Siyasal iktidardan hemen hepsinin de zaman zaman ifade ettiği gibi, toplumun bir kesiminin bilinçli olarak yok edilmesi söz konusu.
İşinden edilen insanlar, hiçbir hukuku norma uymayan yagılamalarla insafsızca cezalandırılıyor. Gözaltında işkenceler, zor kullanmalar, kötü davranmaları modern dünyanın duyduğu filan yok.
Ülkedeki birkaç siyasetçinin dışında iktidarıyla, muhalefetiyle adeta tüm siyasi tablo yaşanan bu zulmü görmezden geliyor.
Bırakınız görmezden gelmeyi, gizli-aleni destekleyen, alkışlayanlar hiç az değil.
Daha birkaç gün önce CHP’den bir milletvekili –utanıp sıkılmadan- gururla Kazakistan yetkililerinden cemaat mensuplarının iadesini istediklerini açıkladı.
Ne için?
Bir öğretmen ne için zorla iade ettirilmek istenir ki?
İşkence görsün, hayatı karartılsın, öldürülsün diye sanırım.
CHP mensuplarının bile ortak olduğu insani bir trajedi var karşımızda.
Bugün Türk insanı bunu çok önemsemiyor gibi görünüyor ama yarın utanılacak çok şey olacak emin olun. Ancak yaşanan acılar ve kayıplar da geri döndürülemeyecek maalesef.
İşte Tenkil Müzesi bu noktada önemli bir vakanuvistlik sergileyip adeta tarihi kayıt tutuyor.
Müzeyi ziyaret eden herkes büyük bir darbe yemişçesine sarsılıyor ve acıyı hissediyor.
Küçücük çocukların, kadınların, masum insanların geride bıraktığı eşyalar uluslararası platformlarda vicdanı varmış gibi rol yapan ikiyüzlülerin suratlarına patlatılacak birer tokat niteliğinde.
Bir sergi düşünün ki sergilenen her eserde acı, kan ve gözyaşı var.
Bir sergi düşünün ki, ortalıkta koşuşan çocukların hemen hepsinin anne ya da babasından geriye kalan hatıralar teşhir ediliyor.
Sergiyi hazırlayan arkadaşları hassaten tebrik etmek isterim. Birkaç dilde hazırlanan zulüm hikayelerini “kare kod” sayesinde tüm ayrıntılarıyla akıllı telefonlardan okumak mümkün kılınmış. Bizzat eşyaları, hikayeleri ve hazırlanan filmler ile bu çağın en büyük soykırımlarından biri Kassel’de üç gün boyunca özgür dünyaya seslendi.
Rahmetli Esma Uludağ’ın çocuklarıyla biraz vakit geçirirken acıların zamanla belki biraz hafifleyebileceğini ama asla tamamen kapanmayacağını bir kez daha anlıyorsunuz.
Ağızlarından adalet, insanlık, vicdan ve merhamet gibi kelimeleri düşürmeyen zalimlerin ne tür birer canavara dönüşebileceğini görmek istiyorsanız www.tenkilmuseum.com adresine bir göz atın…
İnanın sonra da tıpkı Rahmetli Cahit Zarifoğlu gibi diyeceksiniz:
“Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle, hücrelerimle nefret ettim…”