Yeryüzüne Dağılın | İSMET MACİT

Yazar İsmet Macit

Kâinatın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) risalet vazifesine başladığında, ilk Müslüman olanlarla birlikte kötülük imparatorluğunun her türlü zulmüne maruz kaldı.

Zira Kuran müfredatlı ilahi sistem, menfaat şebekesini rahatsız etmiş, zalimleri besleyen yapıları çatırdatmaya başlamıştı. Zahiri gücü elinde bulunduran Ebu Cehil ve avenesi şehrin tüm kuvvetleri ile bir avuç masum insana saldırdı.

O (sallallâhu aleyhi ve sellem) insanlara nurdan mesajları taşımaya başlayıp, iyiliği iyilerle organize etmeye başladığında Mekke müşrikleri önce inananları alaya almışlar, doğru ve meşru olanla bu şekilde mücadele edemeyeceklerini anlayınca işkenceye başlamışlardı. Arkasında güçlü kabilesi olmayan, başta köleler olmak üzere savunmasız insanlar vicdansızca işkenceye uğruyordu.

“Yeryüzüne Dağılın”

Mekke’nin inananlar için zulüm yurdu haline geldiği, granit kalpli kötülerin insanlığı eksilttiği hatta yok ettiği günlerde Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) inananları toplayarak onlara hicret etmelerini tavsiye ederek şunları söyledi:

Siz bari yeryüzüne dağılın. Allah Teâlâ sizi yine bir araya getirir.” Sahabiler: “Ya Rasûlallah, nereye gidelim?” diye sorunca da eliyle Habeşistan’ın bulunduğu tarafı işaret ederek: “Siz Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş hükümdarının yanında hiç kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur. Umulur ki Allah, sizi orada ferahlığa kavuşturur. buyurdu.

Nübüvvetin beşinci yılında, Receb ayındaki İslam tarihinin ilk hicretine 11’i erkek, dördü kadın olmak üzere toplam 15 kişi katılmıştı.

İlk hicret edenler, Garanik vakıasından sonra Müşriklerin Müslüman olduklarına dair Habeşistan’a ulaşan yanlış bir haber sebebiyle Mekke’ye geri döndüler. Mekke yakınlarına gelince gerçeği öğrendiler ama artık geri dönmüşlerdi. Her biri bir kabilenin himayesini kabul ederek Mekke’ye girebildiler. Habeşistan’dan dönen müminlerin çoğu, kendi aileleri tarafından yeniden baskı altına alındı ve müşriklerin zulümleri her geçen gün biraz daha şiddetlendi.

Kötülerin, kötülüğün zulmü artınca Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashabını hicret için yeniden organize etti. Nübüvvetin altıncı yılında Hz. Cafer ibni Ebî Tâlib’i (radıyallâhu anh) başlarına önder olarak seçerek ikinci kez ashabını Habeşistan’a yolladı. İkinci hicrete 18 ya da 19’u kadın olmak üzere 101 ya da 103 Müslüman katıldı. İlk muhacirlerin hemen hepsi, ikinci hicrette de yer almıştı. Bu sefer hicret edenlerin çokluğundan dolayı on bin nüfuslu Mekke toplumunda hüzün havası esti. Zira neredeyse her aileden bir kişi Mekke’den ayrılmıştı.

Neden Habeşistan?

Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Müslümanların hicret edeceği belde olarak Habeşistan’ı seçmişti. Dili, kültürel yapısı, sosyal hayatı, Mekke’ye göre çok farklı olan Habeşistan’ın (Etiyopya) seçilmesinde birçok hikmet vardır.

En temel sebebin Efendimizin (sav) Necaşi Ashame’yi ve Habeş ülkesindeki ortamı tanıyor olması söylenebilir.

Habeş hükümdarı Necâşî Ashame’nin babası, amcası tarafından öldürülmüş ve kendisi de gençlik yıllarında Habeşistan tahtı için mücadele eden akrabaları tarafından satılmış, ömrünün bir kısmını Amr b. Ümeyye’nin kabilesi olan Damreliler arasında köle olarak geçirmişti (Bedir Savaşı’nın olduğu bölge). Muhtemelen Efendimiz (sav) annesinin kabrine de yakın bölgede yaşayan ve amcasının torununun gelin olduğu bu Damreoğulları ile irtibatından dolayı Necaşi’yi tanımıştı. Necaşi ise tekrar kral olduğunda zulmün ne olduğunu yaşayarak öğrendiğinden halkına zulmetmemiş ve o dönemde “adil” sıfatı ile tanınmıştı.

Efendimiz’in (sav) ashabını Habeşistan’a göndermesinin en temel sebebi adaletti. Necaşi halkına zulmetmiyor, adaletle davranıyor ve topraklarını insanca yaşanabilir bir ülke haline getiriyordu. Bu kadim bir ilke idi, adaletin olduğu yerde insanca yaşam olurdu. Adaletin olmadığı yerlerde ise yöneticiler bir suç örgütüne dönüşür ve halkına zulmeden zalimlere dönüşürlerdi.

Mamafih, Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), ferasetiyle yine isabetli bir karar vermiş ve ashabını Habeşistan’a hicret ettirmişti.

Dün Mekke tiranları bugün modern asrın zalimleri… Adaleti katledip, hukuku öldürdüler zira kurdukları menfaat şebekesinin en korkulu rüyasıydı bu iki kavram. Onlar hukuku katledince kötülükler beldesinde iyiler yaşayamaz oldu. Zalim bir sistemin işini kolaylaştırmama adına örnek aldıkları sahabeler gibi adaletin olduğu ve halkına zulmetmeyen idarecilerin olduğu beldelere hicret ettiler.

Şu ayet dün hicret edenlerin kaderine nurdan bir baht olarak yazıldığı gibi son devrin muhacirlerinin kulağına müjdeler fısıldamaya devam ediyor:

“Zulme maruz kaldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada mutlaka en güzel bir yere yerleştiririz. Âhirette verilecek mükâfat elbette çok daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi.” (Nahl-41)

Konu ile ilgili görüntülü sohbeti burayı tıklayarak izleyebilirsiniz

 

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy