Yalnızlığın Meryemcesi | Derya Hekim

Yazar Editör

Uzak diyarların türküsü çok olur derler. Çok uzak diyarların ise bitmeyen sözleri varmış.  Bu diyarlarda anladım ki ya kalem kelama doyacak ya da kalem bu uğurda tükenecek. Kalem tükense iç dünyasının fırtınası diner mi?  İnsanın kendi içindeki aleminin enginliği sığlaşır mı?  Ya da insan merak etmekten beri durur mu? Merakım kendimle değil de çocuklardan yana alev alınca onları izlemek beni büyülemeye başladı. Çocukların dünyasının sırlarla dolu gizemli bir yönünün olduğunu fark ettim. Her çocuk özeldir. Her biri kendi içinde ayrı bir aleme sahip. Doğarken her biri aynı fıtrat üzerine doğuyor. Yaradan hiçbirini diğerinden ayırt etmiyor. Onları dünya üzerinde bir meleğe emanet ediyor ve çocuk kendi meleğiyle büyüyor.  Her çocuk meleği ile büyüme şansı bulamıyor ne yazık ki! Garipliği, kimsesizliği bir ömür koynunda taşıyor. Dünya çocuklar için acımasız bir yer olabiliyor maalesef.

Bizler bu garip dünyanın bir gülen, bir ağlatan yanından dem vururken çocuklar bizlere gülmeyi öğretiyorlar. Minik yüreklerindeki korkularını, acılarını yer yer unutup içten bir tebessümleri ile bizlere cesaret veriyorlar. Aşılmaz dediğimiz nice hali “Onlar için” diye diye aşmamız gerektiğini düşünüyoruz. Ve bu sayede aşıyoruz da. Bir anlamda kuvvet kazandırıyorlar biz büyüklere. Çocuklar açısından bakınca iç dünyalarında yaşadıklarını belki de en iyi onlar saklamayı başarıyorlar. Çünkü çocuklar kendi alemlerindeki sıkıntılar için saatlerce düşünmek yerine anlık yaşamayı seçiyorlar. Bir fırsat sunduğumuzda, kalplerine dokunan bir soru sorduğumuzda iç dünyalarının nelerle dolu olduğunu anlatacak ip uçları veriyorlar.  Biz büyükler büyürken çocuk olmayı öylesine unutuyoruz ki çocuklarımızı anladığımızı sandığımız anlarda dahi hiç anlamamış olabiliyoruz. Bir çocuğun oynamak için seçtiği oyuncaktan kurduğu oyuna kadar birçok yorum yapar işin ehli. Peki ya bir çocuğun fırçasından çıkmış resim ne kadar anlaşılır olabilir? Resme bakanın yüreğinde kıvılcım çaktırabilecek kuvveti nasıl kazanır o minik eldeki fırça?

Seçtiği renklerle iç aleminden taşıp gelen duygu yoğunluğunu mu anlatmak istemiş? Yoksa, duyun sesimi! Canım yanıyor! demenin en sessiz hali mi dökülmüş resim kağıdına? Çocuklar dertlerini anlatırken dahi nezaketlerinden ödün vermiyorlar. “Büyüklerin derdi çok, bir de benim için üzülmesinler” fikri ile yaşına göre büyük olgunluk gösteriyorlar. Anlayışlı olmak, küsünce oyun arasında barışmak, elindeki lokmayı paylaşırken ardını düşünmemek, gülümsemek ve daha birçok şeyi unuttuk büyürken. Kelimelerde yaşatır olduk bu güzellikleri. Ah çocuklar! Dünya işte, sizler adım adım büyürken sizi de kendimize benzetiyoruz. Şairin dediği gibi; Gülmeyi çocuklar icat etti, bizler tüketiyoruz. Sizsiz gülünmüyor. Sizin mutluluğunuzun verdiği huzuru anlatmak mümkün değil. Yaşayarak tecrübe ettim ki minik yüreğinizdeki bir parça kıvılcım dünyaya yönünü değiştirecek nispette kuvvetli.

Bir resim gördüm. Küçük bir kızımızın fırçasından akıp gelmiş. Biz büyüklere sizin kadar yaralıyım diyor sanki. Üzerine konuşmaya kalksak saatlerimizi alır. Biz büyükler konuşmayı çok seviyoruz ne de olsa. Oysa kızımız Meryem yalnızlığını bir resim kağıdına sığdırmış. O yalnızlığının, hüznünün resmini çizmiş; biz büyüklere buyurun anlayın demiş. Hiç resim yorumlamaktan anlamayan biri bile resme bakınca der: Bu yavrucak pek üzülmüş. Okul onun için pek zor bir yer olmuş. Yabancılar arasında yapayalnızım demiş. Ve daha da der… Lokmasını paylaşacak kendi gibi bir arkadaşı olmasa da yürek yangınını hisseden bir kedi arkadaşlığını sunuyor kızımıza. Sek sek oynayanların sesi mi, top oynayanların sesi mi daha cazip gelmişti acaba diye düşünmemek de elde değil? Saklambaç oynamayı ben de iyi bilirim demiştir belki içinden.

Aslında ben de sizinle sohbet edebilirim. Sizi anlıyorum. Sadece bir selam vermenizi bekliyorum diye düşünmüştür belki de. Biz büyükler daha çok konuşuruz üzerine. Resme bir daha bakınca gördüm ki yavrumuz hüznünü içinde saklamayı seçiyor.  Ürkek bakışlarla etrafını izlese de yalnızlığına sırtına dönmüş. Elindeki lokması ile dertleşmiş.Derdini daha da bir içine saklamış. Lokma lokma yutmuş yalnızlığını. Ne şairlerin ne de yazarların anlata anlata bitiremedikleri yalnızlığın yakıcılığını fırçası ile renklendirmiş koca yürekli kızımız. Adı gibi Meryemce anlatmış halini. Hz. Meryem de yalnızdı varlığın hakikatini anlatırken.

Kaynak:Derya Hekim

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy