İsveç’in başkenti Stockholm’un Tumba bölgesinde düzenlenen iftarda Hizmet Hareketi gönüllüleri, farklı kültür ve inançtan dostlarıyla bir araya geldi.
Hej İnisiyatif ve Utbildningcenter Söder derneklerinin ortaklaşa düzenlediği iftar programına gazeteci yazar Bülent Korucu da katıldı.
Stockholm’deki iftar programını yeni bir ülkede yeniden hayata tutunmanın buruk sevinci olarak niteleyen Korucu’nun kaleme aldığı yazı şöyle:
“Hangi orucun iftarı!
Yıllar sonra bitkisel hayattan uyanmış bir adam gibiyim. Şu güzel bebek kimin çocuğu, ne zaman katıldı ailemize? Boy atmış, büyümüş genç kızı birine benzetiyorum ama acaba doğru mu hatırlıyorum; filanca arkadaşımın evladı değil mi? Evet Evet ta kendisi… Şu masalara yemek dağıtan delikanlıyı da bir yerlerden çıkaracağım… Doğru ya Meriç’i geçip Yunanistan’dan İsveç’e geldiğinde daha liseyi yeni bitirmişti. Şimdi üniversiteye başlamış, tek başına çıktığı yolculuğun zorlu kısımlarını geride bırakmış, daha bir özgüvenle yürüyor.
Bu bir iftar yemeğinden çok, biz buradayız, hep birlikteyiz ve daha güçlüyüz temalı toplantı sanki. Kimse bunu diliyle ikrar etmiyor lakin lisanı hal ile herkes aynı şeyi söylüyor. Yeni bir ülkede hayata tutunmanın, yeniden başlamanın buruk sevinci… Neden buruk hepimiz biliyoruz. Kimisi annesiyle yaptığı son telefon konuşmasını aktarıyor; diğeri geçen hafta gözaltına alınan kardeşini yad ediyor. Plastik tabaklarda küçük tatlı kaşıklarıyla bitirmeye çalıştığımız çorba ne kadar lezzetli; Saraylarda şatafatlı ve pahalı iftarlarda buluşanlar bu tadı alıyor mudur? Hiç sanmam. Çünkü çorba burada bir özlemin, bir kavuşmanın, bir aramanın, bir bulmanın adı… Bir günlük değil uzun süren bir orucu açtık.
Biz dün akşam bir iftar yapmadık; durduk bir soluklandık. Geriye baktık, ne kadar mesafe aldığımıza kendimiz bile hayret ettik. Önümüze baktık daha çok alacağımız yol olduğunu gördük. Ama olsun o yola koyulmak için kararlılığımız ve gücümüz var. Bu kadar olduysa daha iyisi neden olmasın. Kapıda bizi karşılayan küçük prenseslerden aldığım şeker cebimde; bir daldaki goncayı kokluyormuşçasına eğilerek elimize dökmelerine izin verdiğimiz gülsuyunun kokusu da hala duruyor. O tat ve koku epey bir müddet hepimize yetecek gibi görünüyor. Şimdiden önümüzdeki iftarı beklemeye başladık.”