Seni Çok Özledik yâ Resulallah | MEHMET YILDIZ

Yazar Mehmet Yıldız

Yâ Resulallah! Sen âlemlere rahmet olarak gönderildin. Asırlardır beklenen peygamberdin. Gelmeden önce hatiplerin, hâtiflerin dilindeydin.

Gelişinle birlikte semalar kapısını açtı, sevinç gözyaşlarını boşalttı. Yerler, gökler sanki birbirlerine küstü barıştı, nasibi olanlar sonsuz nura kavuştu. Yeryüzünde bir bayram havası oluştu. Baharın bütün renkleri, teşrifinizi tebrik etmek için sahnede buluştu.

Sen gelmeden önce sevgiler yapmacık, saygı da gösterişten ibaretti. Şefkat ve merhamet, riya engeline takılmış, menfaat hissi ruhları istila etmişti. Bencillik, kıskançlık, dünyevilik altın günlerini yaşıyordu.

Senden önce ne semamızda ne de dünyamızda ne tatlı bir ses ne de içimizi ferahlatan bir nefes vardı. Zifiri karanlığın dehlizlerinde, kaos üstüne kaoslar yaşanıyor, insanlık cehalet ağında ilimden, hikmetten yoksun yaşıyordu.

Ya Resulallah! Sen gelince her şey bir anda değişiverdi. Nasıl ki toprak, güneşin ısı ve ışığıyla, bereketli yağmurlarla buluştuğunda, bir bahar havası yaşar. İnsanlık da bir kez daha seninle doğuyor, sevgi ve şefkatinle buluşuyor, dilindeki tılsımla adeta baharını idrak ediyordu. Kalbindeki iman nuruyla, ruhundaki bütün güzel vasıflarla, insanlık semasında yeniden bir şehrayin yaşanıyordu. Ruhlar dinginleşmiş, duygular, düşünceler yeşermeye başlamıştı. Dilindeki o tatlı, hikmetli ifadelere kulak verenler birden can buluyordu.

Ya Resulallah! Dilinizde, sesinizde, sohbetinizde nasıl bir iksir vardı ki, sizi dinler dinlemez ruhlarda bir heyecan başlıyor, akıl hikmete açılıyordu. Kulaklar senin lâhuti ikliminden akan iman nuru ile nurlanıyor, manevi cenahtan gelen seslerle diriliyordu.

Ya Resulallah! Nazarınızda nasıl bir tesîr vardı ki, seni görüp, seni dinleyip sana hayran kalıp iman edenler, hiç kimsenin ulaşamayacağı “sahabi” seviyesine çıkıyorlardı.

Ya Resulallah! Muhabbetinizde, sevginizde, nasıl bir diriltici soluk vardı ki, yalnız insanlar değil, dağlar, taşlar, hayvanat ve nebatat size muhatap olmaktan şeref duyuyorlardı.

Bir gün hutbede, Medine kadınlarına ve bütün insanlığa şöyle seslenmiştiniz ya Resulallah. Hayvanlarınızı sağarken tırnaklarınızı kesmeyi ihmal etmeyin, incitmeyin o mübarek hayvanları demiştiniz. O günden sonra bu sözünüz, kulaklara küpe olmuştu.

Sizinle bütün varlıklar arasında görünmez bir iletişim vardı. Hatta mescitteki hurma kütüğü bile sizden ayrı kaldığına dayanamıyor, ağlıyor, inliyordu. O sevgidendir ki, ölü ruhlar dirilip hayata yükseliyordu.

Ya Resulallah! Bir de himmetiniz vardı ki, kime, kimlere el uzattıysanız, ilgi gösterdiyseniz, kimlerin yardımına koştuysanız, hemen herkes bütün benlikleri ile bir anda ikliminize teveccüh ediyorlardı.

Hani ya Resulallah Medine’ye ilk geldiğiniz günlerden bir gündü. Bir sokağından geçerken yaşlı bir anneye rastlamış, onun elindeki yükü elinden almış, ona yardım edip evine kadar götürmüştünüz. Yolda kim bilir neler konuştunuz, nelerden bahsettiniz. Derdinizi, davanızı anlatmak için, kim bilir nasıl kıvrandınız. Seni çok sevmişti o yaşlı kadın ya Resulallah.

Onu evine bırakıp, eşyalarını teslim emiştiniz. Vedalaşıp üç-beş adım attıktan hemen sonra, bir anda yaşlı kadın, “Az durur musun? bir şey diyeceğim, bir şey paylaşmak istiyorum” demişti. Siz “Buyurun sizi dinliyorum” demiştiniz. O da “Duydun mu evladım? Mekke’den buraya gelip kendisinin peygamber olduğunu söyleyen birisi varmış. Ona sakın inanmayasın. O bizi, inandığımız dinimizden vazgeçirmeye çalışıyormuş. Hem sen de kimsin? Seni daha önce ben buralarda hiç görmedim. Ne kadar yardımsever birisisin. Daha önce bana böyle yardım eden birisi hiç olmadı bu civarda. Yüzün, gözün, sözün, hâlin, tavrın çok farklı. Ben seni çok sevdim” deyivermişti.

O anda Ya Resulallah gözleriniz doldu belki. Tatlı bir heyecanla, içten, samimi bir ses tonuyla, “O bahsettiğin peygamber benim” demiştiniz. Ne olduysa o anda oldu. O yaşlı kadının gözlerinden sicim gibi gözyaşları akmaya başlamıştı ve “Enneke hakkun, ve ilâheke hakkun” öyleyse sen hak bir peygambersin. Senin ilahın da haktır demişti.

Sonra “Demek o peygamber sensin, söyler misin ne demem lazım senin dinine girmem için?” dedi. Bu kez Kelime-i Şehadet bütün içtenlikle, yaşlı kadın tarafından söyleniyor ve sevinç içinde geriye dönüyordun ya Resulallah.

Ya Resulallah! Nahif duruşun, kadife sesin, hayat veren nefesin, bir çok mucizeye vesile olan elin, ruhlarda heyecan uyandıran sözün, meleklerin imrendiği yüzün, taşlara dahi hayat veren gözün, bütün insanlığın kalbini doyuracak kadar sevgin, yapılan onca haksızlığı, çektiğin çileleri affedecek kadar engin merhametin, dünden bugüne, kalp taşıyan bütün insanları, hayran bıraktı sana.

Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed (asm) diyordu Prens Bismarck.

On dört asır sonra “kardeşlerim” diye iltifat ettiklerin, senin nurlu yolunu takip ediyorlar, günümüzün sahabeleri olma yolundalar ya Resulallah. Senin hasretinle içimiz yanıyor, sana özlem duyuyoruz ya Resulallah.

Şairler, edipler, bağrı yanık olanlar, hep senden söz ediyor, senin yoluna davet ediyorlar.

Bir kez daha gel ya Resulallah. Otağını gönüllerimize kur, yeniden seni bütün cihana anlatıp, seninle, sevginle, değerlerinle bütün cihanı tanıştırıp yeniden bir bayram yaşanmasını bizlere çok görme ya Resulallah.

Ya Resulallah! Senin şanına uygun bir şey diyememenin ezikliğini yaşıyorum. Ama şimdiye kadar sana söylenen bütün güzel sözleri, bundan sonra söylenecek bütün nadide ifadeleri kendi namıma, sevdiklerimin adına sana takdim etmek istiyorum.

“Seni metheylemek ister bu gönlüm Ya Resulallah

Senin meddahın Allah’tır benim methe gücüm yetmez

Çiçekler, laleler, güller sana ilan-ı aşk eyler

Gönüllerde esen bâd-ı sabâsın ya Resulallah” (Ali Ulvi)

Çünkü sen bütün güzelliklere, övgülere, övülmeye, hatta daha fazlasına layıksın ya Resulallah.

Güzelliklerin kaynağı sensin yâ Resulallah. Bütün varlıklar sana minnettardır ya Resulallah.

 “Kurtuluş mührü ayak, Kur’an’a mecrâ ağız… O ki, âlem o yüzden; O ki, o yüzden varız!.. (NFK)

Şu anda beşeriyet, senin getirdiğin mesajlara her zamankinden daha fazla muhtaçtır ya Resulallah.

Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;

Medyûn ona cem’iyyeti, medyûn ona ferdi.

Medyûndur o mâ’sûma bütün bir beşeriyet..

Yâ Rab, bizi Mahşer’de bu ikrâr ile haşret…

(M Akif)

Ya Resulallah! Sevmeyi senin gerçek hayranlarından öğreniyor ve bütün gönlümle diyorum ki:

“Derdi isyana müptelayım ya Resulallah

Kapında bir bahtı karayım ya Resulallah

Umardım hep cemal-i pâkinden tecelliler

Bak şimdi firaka sezayım ya Resulallah” (MFG)

 

Kabul buyur Ya Resulallah

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy