Seksen Senelik Bir Ömrü Kazandıran Mevsim: Şuhur-u Selâse 

Yazar Recep Atıcı

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Kastamonu Lahikası 153’cü mektubunda diyor ki:

Aziz ve Sıddık Kardeşlerim ve Fedakâr ve Sadık Arkadaşlarım!”

“Seksen küsur sene manevî ve bâkî bir ömrü kazandırmak sırrını taşıyan Şuhur-u Selâsenizi ve Leyle-i Regaibinizi bütün ruhumla tebrik ediyorum.”

Gene Kastamonu Lahikası 47’ci mektupta şöyle yazmış:

“Bu Şuhur-u Selâse, seksen küsur sene bir ömrü kazandırıyor. Elbette sizler gibi mücahidler onu kazanmaya çalışacaksınız. Cenab-ı Hak, her bir gecesini sizin hakkınızda Leyle-i Mi’rac ve Leyle-i Berat ve Leyle-i Kadir kadar kıymettar eylesin, âmin.”

Arapçada “Şuhur-u Selâse” olarak isimlendirilen üç ayların ilki olan Recep ayı 1 Ocak 2025 Çarşamba günü başlıyor. Hemen ertesi günü (perşembe akşamı) ise, Regâib Kandili.

Hepimiz biliriz ki, ‘Üç Aylar’ Rabbimizin rahmet, mağfiret ve inayetinin coştuğu mübarek ve muhteşem bir mevsimdir. Üstadımızın deyimiyle seksen küsur yıllık bir ömrü bizlere kazandıran fırsatlar zinciri, bire binler veren bereketli günler ve geceler geçididir.

Herkesin malumudur ki, içinde yaşadığımız modern toplumlarda da zamanın belirli günlerinde yüksek indirimler uygulanır ve bazen sıra dışı fiyat uygulamaları yapılır. Hepimiz o günleri dört gözle bekler ve ihtiyacımız olan şeyleri oralardan gidermeye çalışırız. Özellikle içinde yaşadığımız Avrupa kıtasında bazı marketler elinde kalan ürünlerin hepsini toplayıp bazen yarı fiyatına ve bazen de daha düşük meblağlara satıyorlar. O günlerde bütün randevularımızı bir kenara bırakıp oralara koştuğumuz oluyor.

İşte, Üç Aylar dediğimiz Recep, Şaban ve Ramazan aylarında da bildiğimiz indirimleri aşan muhteşem fırsatlar ve sürpriz hediyeler vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu aylardaki bolluk ve berekete kavuşmak için Üç Aylara girince, “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua ediyor. (Müsned, 1: 259). Çünkü Üç Ayları değerlendirmek ve Ramazan’a erişmek muhteşem bir nimet ve muazzam bir lütuftur. Günümüz tabiriyle bire bin kazandıran bir pazardır.

Bugüne kadar yazdığı ve söylediği şeylerde kendisini rehber kabul ettiğimiz Bediüzzaman Hazretleri, Üç Ayları, özellikle Ramazan’ı ve kandil gecelerini ihya etmek için o gün etrafında bulunan talebelerine çok ciddi teşvikte bulunmuş.

Nitekim talebeleriyle birlikte ağır baskı ve mahrumiyetlere maruz kaldığı Afyon hapishanesinden yazdığı bir mektupta şöyle diyor:

web

Beş günden sonra çok mübarek ve çok sevaplı ibadet ayları olan şuhûr-u selâse gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte 10 ise, Receb-i Şerifte 100’den geçer, Şaban-ı Muazzamda 300’den ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte 1000’e çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde 30.000’e çıkar. Bu pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir sergisi ve üç ayda 80 sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiyede geçirmek, elbette büyük bir kârdır. Ne kadar zahmet çekilse ayn-ı rahmettir.” (Şualar, 14. Şua)

Bu ifadelerden sonra aslında başka söze gerek olduğunu sanmıyorum. Ancak, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de bu konudaki yaklaşımını ifade etmezsem ona karşı büyük haksızlık etmiş olurum.

Bildiğiniz gibi o, bu üç ayları, başka hiçbir yerde görmediğim bir ifadeyle “Zamanın Altın Dilimi” şeklinde ifade ediyor. Yani yılın on iki ayını değer bakımından değişik cevherlerle ifade etmek gerekirse mesela “Recep, Şaban ve Ramazan” olarak isimlendirilen bu üç aylar şayet altın ise diğerleri de sırasıyla gümüş, bakır ve demir şeklinde ifade edilebilir. Dolayısıyla insan altın kazanma ihtimali olan bu üç aylarda diğer zamanlar da olduğu gibi vakit geçirmemelidir. Fırsatları değerlendirip ebedi hayatı için azık temin etmeye çalışmalıdır.

Son olarak Hocaefendi’nin “Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar” yazısından aldığım bir paragrafla yazıyı bitireyim. O yazıda diyor ki; “Üç ayların başlangıcı, kamer birkaç gün önce zuhur etse de, rağbetlere açık inayetle tüllenen bir perşembe akşamı “merhaba” der ve bir mızrap gibi gönüllerimize iner. Ulu günlere ve daha bir ulu güne akort olmaya teşne duygularımızı ilk defa uyarıp coşturan “Regâib” bir ses ve enstrüman denemesi gibidir. Yirmi küsur gün sonra gelecek olan “Miraç” tam hazırlanmış ve gerilime geçmiş ruhlar için âdeta, semavî düşüncelerle, gök kapılarının gıcırtılarıyla ve uhrevîlik esintileriyle gelir. “Beraat” bu tembihlerle uyanmış ve tetikte bekleyen sinelere kurtuluş muştularıyla seslenir. “Kadir Gecesi” ise, bu kadirşinas insanları, tasavvurlar üstü ve ancak bin aylık bir cehd ile elde edilebilecek feyiz ve bereketle kucaklar, onları afv u mağfiret meltemleriyle sarar.”

Rabbim hepimizi mübarek gün ve geceleri hakkıyla değerlendiren kullarından eylesin. Âmin.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

web

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy