Sadece idareciler mi suçludur!…

Yazar Hizmetten

Bir iyiliğin, güzelliğin, başarının ve zaferin elde edilmesi için bir çok faktörün bir araya gelmesine ihtiyaç vardır. Bir ordunun muzaffer olması için bütün bir ordu seferber olmalıdır. Cemaat eliyle kazanılan başarılarda, o cemaatteki her bir neferin payı bulunmaktadır. Diğer taraftan bir başarısızlık veya menfi bir durumun ortaya çıkması, bir insanın kusurlarından ve ihmallerinden kaynaklanabilmektedir. Buna binaen, muvaffakiyetlerin cemaate ve başarısızlıkların ise baştaki insana verilmesi gerektiği bir düstur haline getirilmiştir.

Üstad Hazretleri Beşinci Şua’da bu konuyu şöyle ifade etmektedirler: “Hâlbuki hakikaten ve kaideten, bir cemaatin hareketiyle vücuda gelen müsbet mehâsin ve şeref ve ganimet, o cemaate taksim edilir ve efradına verilir. Ve seyyiât ve tahribat ve zâyiat ise, reisinin tedbirsizliğine ve kusurlarına verilir. Meselâ bir tabur, bir kaleyi fethetse ganimet ve şeref süngülerine aittir.. ve menfî tedbirler ile zâyiatlar olsa kumandanlarına aittir. İşte hak ve hakikatin bu düstur-u esasiyesine bütün bütün muhalif olarak müsbet terakkiyât ve hasenât, o müthiş başlara.. ve menfî icraat ve seyyiât bîçâre milletlerine verilmesiyle nefret-i âmmeye lâyık olan o şahıslar, –istidraç cihetiyle– ehl-i gaflet tarafından bir muhabbet-i umumiyeye mazhar olurlar.”

Bu dustura uygun hareket edilmediğinde elde edilen zaferler bütün bir cemaate ait olduğu halde haksız bir şekilde baştakilere verilmekte ve bu başlar da bunlara sahiplenerek şirk ifade eden durumlara düşmektedirler. Başarısızlık durumlarında ise bütün hatalar ve günahlar cemaate verilmek suretiyle bu baştakiler temize çıkarılmakta ve böylece bir kısır döngü içerisine girilmektedir. Hal böyle olunca, aynı yanlışları yapmamak, içerisine düşülen durumlardan çıkabilmek için yapılması gerekenleri ortaya çıkarmak için zaruri olan yanlışlıkların sorgulaması ve muhasebesi yapılamamaktadır. Böyle bir toplumun ıslah yoluna girerek hayır hasenât adına bir şeyler ortaya koymaları da artık mümkün değildir.

Genel kaide bu olmakla beraber, cemaatin de başa gelen durumlarda bir payı yok mudur? Muhakkak ki cemaatin de çok önemli payı vardır. Üstad Hazretleri’ne sorulan bir soru ve cevapta da ifade edildiği gibi “Umûmî musibet ekseriyetin hatasının neticesidir.

Eğer ortaya güzel bir iş konacak, hayır ve güzellikler adına bir şeyler yapılacak ve problemlere çözüm bulunacaksa, cemaatteki fertlerin bu hususta gerekli donanıma sahip olmaları ve bu uğurda lazım olan cehd ve gayreti göstermelerine ihtiyaç vardır.

Ayrıca, bir cemaat yanlışlıklarının ve kusurlarının farkına vararak, tevbe eder ve ıslah yoluna girerse, ayet-i kerimede ifade edildiği gibi, Allah (cc) kurtuluşa giden yollara o toplumu hidayet edecektir: “Eğer o ülkelerin ahalisi iman edip takva dairesi içinde olsalardı, elbette Biz, üzerlerine gökten ve yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. (Araf Suresi)”

Hizmet hareketi, idare edenleri ve edilenleri ile beraber bir bütündür….

İdare edenler de bu cemaat içerisinden çıkmaktadır. Yani başka yerlerden devşirilmiş değillerdir. “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz” beyan-ı Nebevisinde ifade edildiği gibi cemaatteki kalite ve keyfiyet idare edenlere de yansıyacaktır. Bu hakikate binaen, yönetim problemlerinin çözümü adına en önemli çalışma, bu umumi kalite ve keyfiyetin arttırılması yönünde olmalıdır.

Eğer bir yerde idarecilerde bazı problemler mevcutsa, bunlar aynı zamanda cemaatteki bazı problemlerin varlığına işaret etmektedirler. Yoğurdun kaymağı yoğurt, sütün kaymağı süt ve şapın kaymağının şap  kaymağı olacağını hatırlarsak, “kaymak (yöneticiler) niye arızalı” ile uğraşmaktan ziyade kaymağın içinde gelişip neş’et ettiği asıl hammaddeye (cemaatin bütünü) nazar etmek gerekir. Kaymaktaki (yöneticiler) arızaların giderilmesi önemli olmakla birlikte, daha önemli olan bir husus hammaddenin (yönetilenler) ıslah edilmesidir.

Tabanda ne var ise, tavana akseden, odur…

Bu konuya Fethullah Gülen Hocaefendi “Mevsim Hazan Değil!..” yazısında temas etmektedirler: “Allah Rasûlü buyuruyor: كَمَا تَكُونُوا يُوَلَّى عَلَيْكُمْ “Nasıl iseniz, öyle idare edilirsiniz! Dolayısıyla da hiç gönül koymayın, rahatsızlığa girmeyin! Bizim bünyemizde -esasen- çimlenenler, tamamen bizim kuvve-i inbâtiyemizden, bizim karbondioksitlerimizden beslenerek o hale geliyorlar. Tabanda ne var ise, tavana akseden, odur. Bir toplum, kesb-i istikâmet edeceği âna kadar baştakilerin birden bire düzelmeleri ancak Enbiyâ-ı ızâma mahsus bir şey olmuştur. Onların dışında -esasen- taban ne ise, tavanın olacağı da odur.

İdareciler tamamen bizim bahçemizden yetişmektedirler. Bahçe ne kadar düzgün ve bakımlı, toprak ne kadar bereketli ve zararlı şeylerden uzak ise o kadar güzel ürünler verecektir. Dolayısıyla, bir toplum istikamet üzere olacağı ana kadar baştakilerin düzelmesini beklemenin bir anlamı yoktur. Baştakileri de düzeltecek olan toplumun sergileyeceği kıvamdır. Tavanı düzeltecek olan tabandır.

Yine bu sırra binaen, cemaatteki fertler konumlarının hakkını veremediklerinde, gerekli olan kalite ve keyfiyeti ortaya koyamadıklarında, Allah (cc) içlerinde onlara zülmedecek zalimleri başlarına getirir. Bu bir manada, onları cezalandırma, bir manada da onları ikaz edip kendilerine getirmek içindir.

Eğer halen liyakat kaybedilmemiş ve bu başlarına zalimlerin getirilmesi bir şefkat tokadı ise insanlar hatalarını anlarlar, kendilerine çekidüzen verirler ve Allah da (cc) maruz kalınan bela ve musibetleri ortadan kaldırır. Ama eğer artık liyakat kaybedilmiş ve başlarına gelen bu bela bir zecr (kovulma-sürülme) tokadı ise toplum kendini düzeltme adına bir yola girmez ve netice olarak böyle toplumlar ve bireyler helak olup gitmeye mahkum olacaklardır.

Hizmet içi eğitimin önemi ve karşılıklı yönetim (yönetişim)…

Başta karar alma süreçleri olmak üzere bir takım konularda, hizmet insanlarının hizmet içi eğitime alınmaya ihtiyaçları olduğu anlaşılıyor. Sadece idare edenler değil idare edilenlerin de aynı şekilde bu eğitime tabi tutulmaları gerekiyor. Yaşadığımız tecrübelerden hareketle diyebiliriz ki yönetim kademesindeki çok sayıda insan profesyonel bir yönetimden uzak bir yönetim tarzı uygulamaktadırlar. Tamamen şahısların anlayışına ve kabiliyetlerine bağlı olarak değişen yönetimler söz konusudur.

Yönetimin ve  karar alma süreçlerinin nasıl olması gerektiği, yönetim süreci içerisindeki rolleri ve hakları konusunda bireyler yeterince bilgi sahibi değillerdir. Ayrıca içerisinde neş’et ettikleri toplumun böyle bir kültürden yoksun olduğu da nazara alınınca, yönetim ve karar alma süreçlerindeki  problemler ve bu problemlerin yol açtığı zararlar çok daha büyük olmaktadırlar.

Yönetim ve karar alma süreçleri, idare edenlerin ve edilenlerin beraber rol aldıkları olaylardır. Bu hususta sadece bir tarafın bilgi ve becerisi yeterli değildir. İdare edenlerin nasıl bir yönetim sergilemeleri gerektiği hususunda yetiştirilmelerine ihtiyaç olduğu kadar, idare edilenlerin de nasıl yönetilmeleri gerektiği, rolleri ve hakları hususunda yetiştirilmeye ihtiyaçları vardır.

Dolayısıyla bu iki tarafın da eğitilmesi, toplumun tamamında bu kültürün geliştirilmesi önem arzetmektedir. Ancak bu sayede karşılıklı etkin bir iletişim içerisinde, yönetilenlerin otomatik olarak yönetilenler tarafından denetlenebildiği, yanlış yapıldığında bu yanlışların düzeltilmesi adına, her iki tarafın da beraber cehd ve gayret sarf ettikleri bir kültür ve yapı oluşturulabilir.

Ayrıca unutulmamalıdır ki, yöneticiler yönetilenler içerisinden seçilmektedir. Buna binaen her şahıs bir potansiyel yönetici gibi ele alınmalıdır.

Bu konuda neler yapılması gerektiği ile ilgili, bu hususlarda bilgi ve tecrübesi olanlardan oluşturulacak heyetlerle ihtiyaçların tesbit edilmesi ve bunlara uygun eğitim programlarının içeriğinin oluşturularak planlanması bir ihtiyaç olarak ortada durmaktadır.

Yazılarda ele aldığımız, isyan ahlakını yaşama ve yaşatma adına hem sağduyulu idarecilere, hem de idare edilenlere çok önemli işler düşmektedir. İdare edenler ve edilenler birlikte isyan ahlakını beraber sergileyebildiklerinde, meselelerin çözümü de Allah’ın (cc) inayet ve keremiyle daha kolay ve hızlı olacaktır.

Kaynak:Prof.Dr.Osman Şahin-TR724

Diğer Yazılar

“Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun. Kalmasın alaka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül”

 

M.Fethullah Gülen

Bu Sesi Herkes Duysun Diyorsanız

Destek Olun, Hizmet Olsun!

PATREON üzerinden sitemize bağışta bulanabilirsiniz.

© Telif Hakkı 2023, Tüm Hakları Saklıdır  |  @hizmetten.com 

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy