Saçların ve Dişlerin Bir Aşka Şahitliği | İsmet Macit

Yazar İsmet Macit

“Kavakta yeller oldu
Gül yârim eller oldu
Çanakkale denince
Gözyaşım seller oldu”
Anonim

Gençtiler, insanlığa hizmetten başka dertleri yoktu. Bıçaklanmış dal gibi koparıldılar ömürlerini vakfettikleri Hizmetlerinden ve sevdiklerinden. Sevdalıların arasına simsiyah parmaklıklar gerildi. Onlar bir taraftan zindandan çıkıp sevdiklerine kavuşacakları günleri intizar ederken diğer yandan hasretlerini mektuplarla dindiriyorlar. KHK denilen kör testereyle işinden koparılan, uyduruk bir iddianameyle zindana atılan bir gencin eşine yolladığı hediyeler ve yazdığı mektup içli bir nağme gibiydi.

Şunları yazmış tarak ve bilekliğini koyduğu zarfın içine: “Tarak gönderiyorum, sana dokunamadığım saçlarına benim yerime dokun- sun diye. Burada bulabildiğimiz tek şey olan zeytin çekirdeklerinden bileklik yaptım sana, tutamadığım ellerine sarılsın diye.”
Ve hıçkırıklı bir ayrılık ağıdı gibi eklemiş: “Bunları yazarken evden çıkalı 375. güne girdim. Senden, sizden ayrı 375 gün…”

Ve bir Seferberlik hatırası gelip tarak ve bileklikle buluştu:
Berber Hayri Ağabeyin halasıydı. Balıkesir’de ‘Yedi bekarlar’ derlermiş. Evlenmemiş kız kuruları. Hiç evlenmemişler, öylece ölmüşler. Ben tanıdığımda çok yaşlı idi. Kulakları az duyuyordu. Sandığından çıkan çeyizlerini gösterdiler. Bin bir çeşit çiçekle, baharla, sevgiyle, sevinçle işlenmiş bezler; kim bilir ne yürek yangınlıkları, ne iyi niyetlerle hazırlanmış el emekleri, göz nurlarıydı. Bir gün öldüğü haberi geldi. Çok az insan vardı cenazede. Sadece birkaç akraba. Gömüldü. Tam mezara toprak atacaklarken, ‘Aman unut- mayalım vasiyeti var.’ dediler. Mezara bir kese dolusu diş bıraktılar. Arkasından birkaç torba saç koyuldu, sonra gömüldü. “Bunlar ne?” diye sordum. Çünkü bizde böyle mezara bir şey koyma âdeti yoktu.

Halamızın yavuklusu, nikahtan hemen sonra daha düğün yapılmadan Çanakkale’ye gitmiş. Bir daha dönmemiş. Gençliğinde çok güzelmiş halamız. Çok isteyenler olmuş, kimselerle evlenmemiş. Bekar öldü. Diş ve saçlara gelince: “Yarın mahşer yerinde huzur-u ilahide kocamla karşılaşırsak, ‘bu ağızdan senin adından başka erkeğin adı çıkmadı’ diyebilmem için ağzımdan dökülen bütün dişlerimi biriktirdim, koyun mezarıma. Huzur-u ilahide kocama, ‘Başıma, saçıma yaban eli değmedi’ diyebilmek için tarağıma takılan bütün saçlarımı topladım torbaya koydum. Saçlarım şahidim olacak, vasi- yetimdir. Saçlarımı da benimle beraber gömün! Koyun mezarıma!” diye vasiyet etmişti. Vasiyetini yerine getirdik.
Yıllar sonra iki tarağın hatırası kol kola girip yürüyorlar, tarihi yeniden yazıyorlar. Dokunulmayan saçların sahibi tertemiz annemiz ve onların torunları aynı acının akşamlarında birlikte gözyaşı döküyorlar. Hasret, vefa, sadakat yeniden mana kazanıyor zindandan yazılan mektuplarla.

Rabbim, Çanakkale çilekeşleri ve şehitleri hürmetine kavuştur sevenleri ve yeniden Hizmet’te koşturmayı nasip eyle o mazlum kullarına!…

Hizmetten | İsmet Macit

Diğer Yazılar

Hizmet'e Dair Ne Varsa...

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Bildirimi

Privacy & Cookies Policy